Osmanlı Devleti’nin en büyük hat sanatı ustalarından biri olan Hafız Osman Efendi emekli olduktan sonra kalan ömrünü sükûnet için geçirmek istediği için o devrin en sakin ve huzurlu mekânlarından biri olan Üsküdar’ı seçer ve orada hayatını sürdürmeye devam eder.  
Derken günlerden bir gün bir iş için Beşiktaş’a geçmek ister. Sahilden kayığa biner Yol bitmek üzereyken kayıkçı ücreti ister. Elini kuşağına atan Hafız Osman Efendi para kesesinin yanında olmadığını anlar.
Ne yapması gerektiğini düşünürken aklına bir çare gelir. Kayıkçıya “Efendi yanıma para almayı unutmuşum. Ben sana bir “vav” harfi yazayım, bunu sahafa götür karşılığını alırsın,” der. Kayıkçı çaresiz yüzünü ekşitip söylene, söylene yazıyı alır.
Bir zaman sonra kayıkçının yolu sahaflar çarşısına düşer. Bakar ki yazılar levhalar iyi paralara alınıp satılıyor. Aklına Hafız Osman’ın kendisi için yazdığı vav harfinin yazılı olduğu kâğıt gelir heybesinde arayıp yazıyı bulur ve satıcıya götürür.
 
Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir. Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında.
Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de... Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...
Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan...
Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...
Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya...




Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta