Hayatın İçinden Babam Şiiri - Ömer Tural

Ömer Tural
1489

ŞİİR


5

TAKİPÇİ

Hayatın İçinden Babam

HAYATIN İÇİNDEN

Atölyesinde İhsanlı'dan Cengiz Doğan'ın getirdiği iş vardı. Tahtalar rendelenip planya tezgahından geçiyordu. Mevsim sonbahardı, havalardan da bahar havası çalınıyordu. Böyle bir mevsimde ağır denecek derecede grip hastalığına yakalandım. Bir hafta yattım… Öyle ki balgamımla gelen kan lekesi beni ölümle korkutmuştu. "Ben öleceğim" dediğimde rahmetli babam: ''Benim öldüğümü sen gör, ama senin ödüğünü ben görmeyeyim evlat'' dedi. Bir haftanın son gününe kadar babamla beraber hasta yattık aynı yatakta. Sonra ben kalktım İyi olur duruma geldim. Babamın rahatsızlığı her gün biraz daha fazlalaşıyordu. Takvimler 28.11.1972 tarihini gösteriyordu. Babamın yanından hiç ayrılmıyordum. Garip bir duyguydu hissettiğim. Bir an babamın gözlerine bakmak geldi içimden. Sadece babamın bana bakması için; "baba elma yer misin dedim. Oysa babamın hiç bir şey yemeyeceğini gayet iyi biliyordum ben! Babam Gözlerini açtı, göz göze geldik. Yemeyecğini söylercesine baktı gözlerime.
Köyde düğün vardı, Çürüklerin Yayha'nın oğlu Bekir Kaya'nın düğünü. Ailecek gidip geldigimiz dostlarımızdı onlar. Aynı zamanda İnşatlarda beraber Çatı ve Duvar yapardı Rahmetlik ağbim ve babam Yayha Emmiyle, Bekir ağabeyle. Davul zurna sesi geliyordu. Rahmetlik anam ''Oğlum sende düğüne git biraz açılırsın'' dedi. Düğün alayının Mezarlğı ziyareti ve Bayrak kaçırma gidip gelişlerde davul zurna sesi kesilir salavat getirilirdi. Yine aynı usulle Mezarlığa geldik .Yine bayrak kaçırma merasimi… İçimden bir ses "bundan sonra senin baban yok, baban burda" diyordu. Mezarlıkta babamın mezarını görür gibi bir his duyuyordum. Bunu üstüme almak istemedim. O sesi duymak istemedim. Dumanlı hayaleti görmek istemedim. Kabulenemedim… İçimdeki sezgiyi, sesi kovmaya çalıştım. Mezarlık dönüşü düğün evine kadar yine selavtlar… Derken Düğün evinde her zamanki gibi davul ve zurnacı tarafından Kıvrak bir hava. Genelde çiftetelliyle başlayan şenlik. Herkes oyuna çıkmıştı. Kendisini pek tanımıyordum, ama uzaktan bir tanışmışlığımız vardı. Murat Ekiz galiba İstanbul'dan gezmeye gelmiş. Kolumdan tuttu ısrarla beni oyuna kaldırdı. Herkez gibi bende oynuyordum, fakat İçimdeki ses çok ciddi idi. "Eve git ne duruyorsun" diye sesleniyordu. Gençliğin verdigi tercübesizlik olacak, bu sesi yenmeye çalışıyordum. Ama yapamadım bir el ellerimden tuttu "ne duruyorsun babanın yanına git" dedi ve beni oyundan çıkarttı. Yorgun ve bitkin bir vaziyette anamı şimdiki Menzil sokagına bakan Çepni sokagı bitişiğinde beni bekler gördüm. Anacığım sıkıntılar içinde beni bekliyordu: "Oğlum koş İbrahim amcaya, Araif amcaya komşulara haber ver. Baban perişanladı" dedi. Ben o telşla gitiğim her yerde "babam sizi çağırıyor" demişim. Son gitiğim Ahmet Savcı hocamıza Allah söyletti herhaldeki; "babam perişan" diyebildim.
Rahmetlik Ahmet Hoca ile beraber eve geldik. Babamın gözleri dumanlanmıştı ve son nefesine yetişmiştim.İşte benim dünyam o an kararmıştı. İşte hayatımın dönüm noktası orda başlamıştı. Hayatın acımasızlığı babamı kaybetmenin acıları arasında omuzuma o zaman binmeye başlamıştı. 16 yaş benim için hayatın sıkıntılarının başladığı andı… Sıkıntı anlarında insanın gözüne uyku girmez biliyorum, ama ben böylesi sıkıntılı anlarımda kabuslu bir uykuya dalarım. Uyuşurum kabus görürüm. Vakit çok geç olduğundan cenaze kalkmamıştı. Dışardan gelecekler vardı. O gece babam evinde misafirdi. Oldum olası ölüden çok korkardım. Bütün üzüntülerimin arasında babamın şu sözleri bozuk plak gibi tekrarladı durdu beynimde: '''Oglum ben öldğümde bendende mi korkacaksın?'' Benim kendisinden korkmam ona çok ağır gelecekti. Babamın soğuk yüzünden korkmadım. Korkmam demek babama vefasızlıktı, babama nasıl saygızılık yapardım.
Babamı yolcu etmenin zamanı gelmişti. Bir sonsuzluğa uğurlama zamanı gelmişti. Ölümü normal karşılayayacak yaşta değildim, ama ne yaparsın. Vahit amca elimden tuttu, beni yıkanmış hazır olan babamın naşına götürdü. Babamın elini elime verdi. Bayramlarda zaman zaman babam uzaktan bir yerlerden geldiğinde babamın elini öperdim. Sag elinin Küçük parmağı hafif içe büküktü. Bunu kimseler bilmez hisetmezdi. Babamın elini son öpüşümde parmağının hafif büküklüğünü hisettim. Ölenle ölünmüyordu, ama umutlar nasılsa ölmüyordu işte. Babam sürekli ihsanlı'ya çatı işlerinde çalışmaya gidip geldiğinden Babamı hep İhsanlı köyünden gelecek sanırdım. Evimiz köyün en kenarında olmasına ve mezarlığa bakmasına rağmen. Ben Her sokağa çıkışımda babamı bekler, gözlerim babamı arar ve hep İhsanlı tarafına bakardım.

Ömer TURAL

Ömer Tural
Kayıt Tarihi : 23.10.2022 21:47:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Ömer Tural