Hayatın İçinden 36 - Estetik

Yıllar önce yazar Ergün Göze'nin bir yazısında okumuştum. Osmanlıda minarelerin şerefeleri (çok şerefeli olanların en üstte olanı) caminin ana kubbesinden yüksek olmazmış.

Bunun sebebi o binanın bir ibadethane, bir mescid olma özelliğine saygıdan ötürüymüş.

Sonraları bu özelliği, gördüğüm her yeni camide arar oldum. Ve ne yazık ki gördüklerim içinde bir tanesinde bile denk gelmedim.

Kocaman kocaman camiler yapıyoruz, kalem gibi upuzun minareler dikiyoruz ama hiç dikkat etmiyoruz.

Kabahat (tabi kabahatse bu) cami yaptırma derneklerinde değil bence. Bilmiyor olabilirler. Kabahat o caminin mimari sorumluluğunu alan kişide.

Okulda bina yapmanın tekniğini ve hesaplamalarını öğrenmiş ama estetik nedir, hiç ilgilenmemiş.

Sonrası ortalık bir sürü ucubeyle dolmuş. Allah (Azze ve Celle) ömür vermişse daha ne biçim ucubeler göreceğiz, kim bilir.