Yorgun kızıllıkta açan sevgi çiçeği
başlamadan biten bir beraberlik gibi
yalnız ve çaresiz şimdi.
Engin denizler ve dağlar ardında
Çığlık çığlığa bir hasret türküsü çınlıyor
Bir sızı var gardaş içimde,
tam şuramda;
kalbimin derinliklerinde.
Hüzün var gardaş yüzümde,
süzülüyor damlacıklar
Her sabah uyandığım gibi kalkmıyorsam yatağımdan,
geceyi gündüzü ayırtedemez olduysa gözlerim,
dalgınsam,
ve hala nefes alıp verebiliyorsam bu gurbet elde,
içim titriyorsa,üşüyorsam vakitli vakitsiz,
ve gecenin köhne saatinde bile aklıma geliyorsan anne;
Gece çirkin vakte yaklaştığında
kilit vurulur yurdum kapısına,
gündüzün özgürlüğü gecenin mahkumluğuna bırakır yerini
ve beton duvarlar arasında boğulmaya başlar yüreğim,
ya bir sigara yakarım,
ya da içim yanar çalan radyodan...
Kızıllık çöktüğü an
bronzlaşan yorgun bedenimizin üstüne
herşeyi yapabilir miyiz,
gerçek bir sevginin üstüne?
Koparabilir miyiz meyveleri mutluluk ağacından,
Doğduğu gün düşüyor
hayatın ılık sarhoşluğuna
Tiryakisi olup çıkıyor
yavaş yavaş yüzü kırıştıkça
İnsan zamanla anlıyor
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!