Tutunacağım dokunuşlarını hissetmiyorum artık
Belli ki cilveli hayat elini eteğini çekti benden
Sürgün olası yüzünü sürdü gitti
Körpe tenlere (evlatlarına)
Bir müddet onları da kandırıp
“Hayatın evlatlığısın artık” diyecek
Hayatın öğüdü
Ve başlayacak öğüt vermeye;
“Ölümü baban teniyle giyin, sözlerini kulak adı etme.
Acıyı anan teniyle kuşan beline dola boynuna kollarını.
(Çıplak koyup sen gibi)
Yârin çıplaktır, artık hayat sensin.
Evlat! Evlatlığımın evladı yapmalısın onu kendine.
(Demekle kalmaz ve…)
Benim gibi tutunuşlarını sağlamalısın dokunuşlarınla evlatlığına.
Cilveyi de öğretmelisin ki,
Senin bensiz de yaşamada kaldığın gibi
Onun da sana evlat kalmasını sağlayabilesin.
Şunu da unutma sakın;
(Diyerek başlar manidar bir söze)
Hayatın sözü
“Ben gibi başka başka tenlere sürgün etme yüzünü
Yoksa kaybedersin yârin iki gözünü
Sana yaptığım cilveyi çaktığın gibi
Çakıverirler onlar da senin özünü.”
Hayatın itirafı
Sonun da sadede gelir ve itiraf eder şöyle;
“Ben gibi çekilmez olursun kimi zamanlarda.
İlk çekilmezliğini tattığım gibi.
Evet, kıskandım seni.
Elini, ayağını, gözünü, kaşını
Hatta bedenini ruhunla birlikte
Giydiremedim sen gibi tenini kendime.
Ava çıktım sonra insan avına
Ama bir türlü yüzmedim derisini
Giyemedim kürkünü insanlığın.”
Hayatın gözyaşları
(Dedi ve başladı hüngür hüngür ağlamaya.)
“Basamadım toprağa
Elsiz, yüzsüz dokunuşlarım oldu.
Kaşsız, gözsüz cilvelerim
Gürül gürül akan
Kendi nefesimden sesimi
Duyan ben olamadım.”
Kayıt Tarihi : 27.12.2007 22:02:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!