Kaosa dönüşen bir yaşam bulmacasını çözmek için,
Ayrılmıştık doğup,büyüdüğümüz,
Ve canımız kadar sevdiğimiz topraklarımızdan,
Umutlara,hayallere bezenmiş,
Nerdeyse ayaklarımızı yerden kesmiş,
Beklentilerimiz vardı Okyayunusları aşıp geldiğimiz,
Dilini,dinini ve törelerini bimediğimiz bu yerde,
1970in son mevsiminde,”Auburn” dedikleri bir yerde,
Sizinle tanışmıştık bir meslektaşlık aşkı içinde,
O zaman bir idealiniz vardı,
Bu, Kapitalizmin pençesinden kurtulma yoluydu,
Ama para için çırpınan,
Her şeyin para olduğunu sanan,insanlarımız için bu,
Bir ateş,bir kordu,
Terazisi tezekten olan olan,
Ve yönleri sadece Kıble olan,
İnsanlarımıza bunu anlatmak,
Asırlarca örümcekleşmiş beyinleri arındırmak,
Onlara bir kul,köle olmadıklarını inandırmak,
Bir ömre sığmayacak kadar zordu!
Ve sonra başka hayellere kapıldık,
Sezsiz sedasız sen Güneye,ben Kuzeye savrulduk,
Nerdeyse bir ömür boyu zaman için ayrıldık,
Fakat başlangıçtaki o buluşma sevincimiz,
O umarsız ideallerimiz,kursağımızda kalmıştı!
Sonra içinde bulunduğumuz koşullar içinde,
Hayat bizi yoğurdu olduk,yorgun,argın bir başka biçimde,
Öyle ki rüzgârın önünde bir yaprak,
Sanki bir toz toprak gibi savrulduk,
Hayel ettiklerimizle olmasa da,
Edindiklerimizle avunduk.
Bulanıp,duruldun şimdi sen,
Bir gidenin yeisi içinde boğuldum ben,
Şimdi öyle bir dünyadayım ki,
Güneşi umutlara açık olmayan,
Beklenen sabahı olmayan,
Ve bir herc-ü merc içinde,
Geçip gideceğim,hiç beklenmedik bir biçimde.
Brisbane, 13-14 Ocak 2011
– Ömer Akbıyık-
Dünya var olalı beri çirkin ve soğuk,
Erken içeceğimiz bir ilaç gibi.
Tadı dudaklarımızda acımsı, buruk.
Bu saatte gözyaşları, yeminler,
Boş bir tesellidir inandığımız.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta