Sıcacık bakıyor, insanın içini eriten bakışlardan. Sesiyle, dokunuşuyla yanımda olmadığı zaman bile bana hatırlattığı sıcacık duygularla hayatıma girdiği ilk günden beri hep içimi ısıtıyor zaten. Beni beğeniyor. Saçlarımdaki, elbiselerimdeki değişiklikleri çok yakından takip ediyor. Dün sabah, işe gitmek üzere hazırlanırken daha önce üstümde görmediği bir ceketi farketti, “Ne güzel olmuşsun” dedi. Öyle içtendi ki sarılıp yeniden öptüm. Öpüşmelerimiz, sarılmalarımız sayısız ve zamansız. Yolda yürürken, arabada giderken, yemek yerken, televizyon seyrederken, banyo yaparken... Her yer ve her durumda kanımız kaynıyor, sarmaşıyoruz.
Üzülmeme, üzüldüğü için artık pek az şeyin beni üzmesine izin veriyorum. Çünkü biliyorum, benim mutsuz olduğumu anladığı anda o benden daha çok mutsuz Oluyor. Ağladığımı gördüğü o gün yüzünün halini gördüm. Aydınlık yüzü bulutlandı, burnunun ucu kızardı gözleri gözlerimin peşinden gelmeye hazır, acı icinde bana baktı. Yanaklarımdaki yaşları sildi, “ağlama ne olur” dediğinde, artık kolay kolay ağlamayacağımı farkettim. Sustum. Sarıldık. Enerjimizi birbirimizden alıyoruz. Birbirimizi sevgiyle, şefkâtle kucaklıyoruz.
İki yıldır tanışıyoruz. 5 Ekim’de ikinci yıldönümüzü kutladık. Zayıf, uzun boylu, sarışın. Böyle kız gibi güzel tipleri beğeneceğimi hiç sanmazdım ama ona bayılıyorum. Aramızda bir hayli yaş farkı var ama şimdilik bu bize sorun olmuyor. Benim daha tecrübeli olmam ikimizin de hayatını kolaylaştırıyor. Şimdilik beni hoş ve güzel buluyor. Daha kırk yaşıma, elli yaşıma yıllar var. Beni o zaman beğenmez, aramızdaki yaş farkı o zaman sorun olur belki, şimdilik çok iyi anlaşıyoruz. Birbirimizin, aklıyla, duyarlılıklarıyla, hatta görünüşüyle gurur duyuyoruz.
Birarada yaşayan insanların birbirine benzemesinden öte, bizim ten rengimiz, saç rengimiz, mimiklerimiz bile neredeyse aynı. Bazen gözlerinde kendi bakışlarımı yakalıyorum. Sabahları, benim sesimi taklit ederek, nağmeli bir “Güüünayyyyydııınnn” değişi var ki, ikimizde bu günaydınla güne kahkahalar atarak başlıyoruz. Akşam yemeklerimiz oldukça keyifli. Yemekten sonra, birlikte kitap okuyoruz. Müzik onun hayatının vazgeçilmezlerinden eğer ikimizde havamızdaysak birlikte dansediyoruz. O genellikle hep havasında olduğundan gün içinde mutlaka dansa zaman ayırıyor. İyi bir film varsa mısır eşliğinde kucak kucağa filmi izliyoruz. Meraklarının sonu olmadığından film izlerken bile mutlaka soracak birşeyler buluyor, konuşuyoruz.
İş yerindeyken onu özlüyorum. O da aynı anda sanırım beni düşünüyor. Akşam birbirimizi aylardır görmemişiz gibi öpüşüyoruz. Onunla kendimi değişmiş, olgunlaşmış sanki daha çok “kadın” olmuş gibi hissediyorum. Artık onsuz bir hayat düşünemiyorum. Onu kendimden bile çok seviyorum. Ve galiba kimseye karşı ona hissettiklerime benzer şeyler hissetmedim.
Asi yanları, itirazları hatta zaman zaman inatlaşmaları bile, öyle kendisine özgü ki başka birinde asla müsamaha gösteremeyeceğim pek çok şeyi onda mazur görüyorum. Gönlümü her defasında almasını biliyor.
Hafta içinde en az iki üç kere bana çiçek getiriyor. Bazısı yoldan geçerken koparılmış bir çiçek oluyor ama ne gam. Beni düşünüp getiriyor ya...
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
yani ne diyeyim..)))))))))))) beni okurken yerimde zıplattınız...bitincede yığıldım...........yazdığım bir şiirden alıntı geldi aklıma....''hayatın en büyük ayrıcalığını yaşıyorum / anneyim....'' sizi anlıyorum Allah ayırmasınnn...Zübeyde Yılmaz
öyle bir yazı yazmışsınız ki gerçekten okurken sinirlerim gerildi. öpüşmeler...sarılmalar... ben belki fesatça düşündüm ama diğer yoruma da baktım az çok onlarda öyle. neyseeeeeee...
sonunu okumasaydım çok güzel şeyler yazacaktım ama.. hadi neyse ucuz atlattın :)
evlatlar analarını sevmez mı hiçççççç.....
sonunda şok oldum ama,çok sevdim.
sonunu bilmeden de,sonunu okuyunca da :-))çok güzeldi.
'Bu parçada imgeler olmadığı için genelde yeknesak bir anlatım var.Olay var aksiyon yok. Aksiyon var içerik yok. Böyle bir teşebüste (nesir) bulunmanızdan dolayı sizi tebrik ediyorum. Sevgi ve saygılarımla. Sağlıcakla kalınız'
Bu şiir ile ilgili 5 tane yorum bulunmakta