HAYATIMDAN BİR KESİT
İkinci dünya harbi sonlarında
Etrafı çalılarla böğürtlenlerle
Aralarında ara sıra güller görünen
Ve dalağanlarla süslenmiş
Bahçesinde bahçıvan MEHMET EFENDİ yerine
Halk arasında karabaş lakaplı bahçıvanı olan
Bir hanayda doğdum ben.
Beş dönüm içine oturmuş bir hanayda.
Beşiğe belleyerek
Sessizce ninni söylerdi anam.
Bazanda iki direk arası
Bellemlere beleyerek.
Ağzıma tülbent arası çiğnem
Arasına koyabilmişse bir top lokum
Dalar giderdim mışıl mışıl
Ağzıma verilen tükenip
Uyanıncaya kadar.
Anamın kendi elleriyle dikiverdiği
Akdimi zıbın gökdimi don
Birde omuzuma gök boncuk
Al sana özenle giydirilen
İlk eolbise.
Hanayımızın bahçıvanı Karabaşın işi çok zordu
Bahçenin bir o bir bu köşesine
Koşar dururdu.
Çünkü aynı zamanda güvenlikten sorumluydu.
Hanayımız taaa o zamandan
Şömineyle ısınırdı.
Şöminnin yakıtı bir kütük ve bir kütük daha idi.
Yirmi dört saat yanar ha yanardı.
Şöminemiz aynı zamanda
Mjutfağımızdı.
Şömine ateşinde dışı kurum bağlamış haranı
İçinde de toptarhana aşı
Kaynar ha kaynardı.
Ta köpük köpük
Taşmaya başlayıncaya kadar.
Birgün taşmaya başlayan haranıyı
Şömineden almaya çalışan anam
Başımdan aşağı devirince!...
ALLAHTAN
Sağlıkçı Sait Durmaz vardı orada.
Gerisini bilmiyorum .
Kabahat aslında benimdi.
Şöminenin baş köşesi hep benim yerimdi.
Çünkü hanenin
En küçüğü ve en beylisi bendim.
En beylisi bendim dedim ya
Birgün komşu kadınlar
Anama çıntar toplamaya gidelim demişlerdi de
Ama ben kalırmıydım hiç?
Gün boyu
Oçalı dibi bu çalı altı
KARADAĞI altüst etmiştik
Hep anacığımın sırtında.
Bir yaz günü de
Başpbaşa idik hanede babamla
Babam beni evde bırakıp
Kahveye gidicem diye tutturunca
Ben ben de diyordum.
Sonunda beni yalnız bırakarak
Kaçmaya çalışan babamın kafasına
Hayattaki direğin dibinde yığılı duran
Odunu fırlatıverince kafasına!...
Doğru evin içindeki un çuvalının arkasına…
Ensemden tutup ayağa kaldırınca babam
Veee bir de tokat.
İlk ve son tokatıydı babamın.
Artık ilk çocukluğu atlattım herhalde
Oğlaklara refaket etmeye başladım KIRANda
İlerleyen zamanlarda sığırlarda olurdu
Oğlakların yanında.
Benim hanedeki görevim artık hep bu idi.
Böyle bir görev başında iken
Okulumuzun başöğretmeni
Beni okula yazmaya gelmişti de
Ünleyi verdiler beni KIRANdan.
Öğretmen parmaklarını göstererek
Say bakalım diyordu bana.
Ben de saymak şöyle dursun
Hep gül-üyordum
Sorulanlarla alay eder gibi.
Ne bilsin öğretmen
Günde kaç oğlak saydığımı.
Sonunda öğretmenin
Çektiği bir aferin
Bende bir ışık
Böylece okul basamakloarına
Bir heyecanla ilk adımımızı amış olduk.
Hiç vakit geçirmeden
Siyah bodiyem beyaz yakalığım
Tahta çantam hazırlanıp
Yüklüğün üzerinde yerini almıştı.
Anamın özenle teğel teğel diktiği
Gökdimi don ayaktağı gön çarığı örterdi
Ama çamurlara batıp yıkanınca
Çekilirdi diz kapaklarımıza kadar.
Ölmüş bir eşek buldumu babam
Tam ayağıma göre bir çarık
Anamın örüverdiği işlentili kıl çorap
Bunlar yoksa yalınayak.
Okul kıyafetim tamamdı.
Oysa ben
Babamın giydiği çakşıra
Birucu direğe bağlanarak
ıDolana dolana beline sardığı kuşağa çok özenirdim.
O ZAMANLAR
Honaz Dağını duman bürüyünce
Yağışlar hemen başlar kış erken gelirdi.
Mitlek yokuşuda vıcır vıcır çamur olurdu.
Batığımız yerden ayağımızı zor kurtarırdık.
Hele birde kar yağmışsa…
Belimize kadar saplaandığımız kar
Ayağımızı tutup bırakmayan çamur
Okul yolumuzu çok zorlaştırırdı.
Varsa ayağımızda çarık gökdimi don
Çamura batıp kardanda ıslanınca
Okuldaki teneke soba kurunmamıza yetmiyordu.
Dere mahallesinin bu durumunu herkes bilirdi.
Okul dönüşümüzde üzerimizdeki çamurdan kurtulmak için
Hanayın banyo bölümüne geeçerdik bazen
Öyle bir banyo bölümü ki!...
Doğal gazlarla ve vücut ısısıyla ısınırdı
Taaa o zamandan
Şehir hamamlarına nisbet eder gibi.
Bir ırbık su ve bir tas ile indinmi…
Bir çam kabuğu veya kayrak taşı göbek taşı görevi görürdü
Keseciye falan hacet yoktu.
Bu durumdan yılmış arkadaşlarım yoktu dere mahallesinde
Hatta kamçılıyordu bizi
Yarışırcasına çıkardık mitlek yokuşundan. Kamçılıyordu bizi
Öğretmenin verdiği ödevi çıra ışığında yazsakda
Bitmiş defterlerimizi silerek yeniden yazsakta
Yırtılan kitapları püzlerle yapıştırsakta.
Hanayın aydınlanması şömineye bağlı idi.
Bir köşesine kol gibi çıra dayatırdık
Özel günlerde öyle aydınlanırdık.
Geceye kalan derslerimizi
Şömine karşısında çalışırdık
Anamın tuttuğu özel çıra ile
Hatta yazma ödevimizide!...
Birgün yazarken
Anamın tuttuğu çıradan damlayan akma
O günleri hatırlatırcasına
Hala elimde duruyor izi.
Hiç tokatını yedimmi bilmiyorum ama
Çok korkardık eğitmen MUSTAFA YALÇINdan
Okulun ilk açıldığı gün masasını yerine koyamadık diye
Çok kızmıştı bize
Yaramazlık yaptıkmı
Öğretmenle korkuturlardı bizi
O BAKIMDAN uzaktan selama dururduk
Bizi görsede görmesede
Okul kapanınca yaz tatilimi
Kah saray yavrusu hanayda
Kah genizleri yakan kokusuyla
Keçi ağılı bitişiğindeki kıl çqdırda
Bir o dağa bir bu tarlaya göç ederek
Oğlakların ve sığırların refaketçisi olarak geçirirdim
Hep böylee geçti çocukluğum.
Kara bodiye ak yakalık
Tahta çanta gökdimi don
Bata çıka mitlek yokuşunda
Geçiverdi ilkokul yıllarım.
Herhalde çıra ışığında ders çalışım
Birilerinin hoşuna gitmiştiki
Köy tarihinde ilk kez
Ortaokula yazıldık yedi arkadaş.
Ortaokullu olduk şaka değil
Artık ağıl sökülmüş
Çadır yıkılmıştı
Oğlakların ve sığırların refaketkisi kalmamıştı.
Böylece hayal edemediğim bir elbise
Birde çarıktan kurtaran ayakkabı.
KARAHÖYÜK pazarından alıvermişti babam
Giye çıkara.
YATAĞANa gelince
Öğretmen MUSTAFA ARTANa uğradık
Babamın yeğeniydi.
O da sevinmiş olmalı ki
Bir kravatla ödüllendirdi.
Merakla incelerken kırmızı çizgili kravatı
Birden çözülüverdi çok üzülmüştüm.
Ama! Uğraşırken başardım bağlamayı.
Hep o kravatı bağlarım her kravat takışımda.
Akyokuşta iki odalı bir evde kalırdık altı arkadaş.
Nasıl ders çalışırdık bilmiyorum
Birbirimizle boğuşmaktan
Birde gece bekçisi düdüğünü çaldıysa!...
Düdüğünü çalınca bekçi
Hemen lambalara üfürüp
Yataklara girerdik akşamdan
Bekçiye yakalanmaktan korkarak.
Okul müdürümüz REMZİ ŞENEL
Omuzunda heybe ile
Köy köy dolaşarak yardım toplamıştı
Okul bitişiğine pansiyon yapmak için
İki ay sonra tamamlanan pansiyona
Kişi başı tarhana bulgur nohut fasulye
İki kilo tereyağı yirmi lirada para
Hemen yerleştik okulun pansiyonuna.
Nöbetci öğretmene yedi kere yedi kaç eder deyince
Kırk tokatını yemişti ABAZlı Mehmet.
Hademe Mehmetali eli sopalıydı
Ahmet Tekeli babalık yapardı
Okulun fotoğrafçısıydı
Bize fotoğrafcılığı öğretmişti..
Eli sopalıda olsalar
Bize sahip çıkmakmış emelleri
Yıllar sonra anladım
Kaçıp gidenleri görünce.
1960 yılı
O meşhur nisan mayıs ayları
Harpokulu öğrencilerine özendik galiba
T ÜRKİYEnin ilk nümayişçi okulu oldu
A CIPAYAM ortaokulu.
Bu nümayişle bizide kattılar
Protoscuların arasına
Kime maşa olduğumuzu bilmeden
Çocuk denecek yaşımızda.
Böyle başladı baş kaldırışımız
Devam etti
İstiklal caddesi Atatürk bulvarı
Elimizde bayrak
Makarios resimlerini yakarak
Kıprıs bizim ya istiklal ya ölüm diyerek.
Bundan sonra zor yıllar bekliyordu
Kalabalık ve acımasız bir şehir
Artık bekçi düdüğü ile yatağa girmiyorduk
ÖĞRENMİŞTİK ÖYLE OLMAYACAĞINI.
Anacığım pırrasa tarlalarında çalışırdı
Geceleri de badem kırardık
Öyle geçinirdik.
Bu paralarla naylon gömlek alıvermişti anam
Akşam yıkayınca sabaha kadar kururdu
Karahöyük pazarından aldığımız elbiseyi ters yüz ettirmiştik
Kırmızı çizgili kravatta gömleğin yanında
Bir dükkanı altüst ederek bulmuştuk
Kafama göre bir şapkayı
Ayakkabılarım lastiktenmiydi bilmiyorum.
Liseye ulaşmak çok zordu yol uzundu
Un fabrikasının yanından
Onun için erken çıkardım yollara.
Sonraları çaktırmadan
Güneş saati yaptım bahçeye.
Okulda pek azının adını bildiğim
Sonrada hiç öğrrenemediğim
Öğretrmenlerimiz bekliyordu bizi
BAKİ BAKLAN bir dağ heybeti ile dururdu
Karnemdeki yedi yüzünden bir tokatını yedim
Kara tahta başında
Sorduğu soruyu proplemi bildiğim halde
Bir grip salgınında.
Sarı G(Melahat hanım) verdiği notu sorunca
Tahmin et efendim derdi.
NAHİT DİNCERden öğrendim milliyetçiliği
KAMİL BAYKARA takma kirpiklerle bakışları anlatırdı.
KARA HAMDİnin yüzünün güldüğünü gören yoktur.
ENİSE KORALın yüzüne bakmaya cesaretimiz yoktu
LEMAN hanım sorun sorana
Hoppala yavrum yaşasın TC. derdi.
SEYFİ DEDA koklayarak bulurdu sigara içeni
SITKI babadan not almak kale fethetmek gibiydi.
POYRAZ OSMAN ayağa kalk önüne bak
Otur yerine demeden başlamazdı derse.
Herbiri başlıbaşına bir okul gibiydiler
Geceleride dirlik yoktu bunlardan
Gözleri kulakları kaldığımız evlerdeydi
Kim nerede hangi evde kiminle kalırlardı
Geceleride baskın yaparlardı.
Yıllar sonra beni de kendilerine benzettiler
Benim örneğim oldular.
Dünya ve ahiret mutluluğu dilerim
Bu elleri öpülesicelerin.
ELİF
Henüz ateşlenmişti
Okulun teneke sobaları
Sabahın soğuğunda
Dışarıda da kar fırtınası…
İzlemeye çalışıyorum
Yüzleri soğuktan morarmış
Koşarak okul avlusuna girenleri
Kiminin yok sırtında ceketi
Ayağında ise papucu.
ON GÜN İÇİN ÇOK ŞANSLIYDI
Ayağında naylon papuç
Lastik çizme olanlar.
Oysa bazısının
Ayakkabısının tabanı kırık
Bazısınında parmakları çıkıyordu kenarından.
Bazı babalar cimrilikten
Bazıları duyarsızlıktan
Bazılarıda yokluktan
Giydirmiyordu onlara
Elif’İN durumu başka idi
Elif’i babası terk etmişti
Annesi de bilmem nerde.
Elif birgün tarhana aşı
Öbür gün bulgur aşı
Ve bunların her gün tekrarlandığı
Dede evinde.
Dedenin zaten kendine yoktu ki hayrı.
O yıl okulumuza
Giyecek yardımı toplamıştık
Şehirdeki ALİ ORAL aracığıyle.
Elif’in ayak parmaklarını dışarıda görünce
Kar fırtınası altında
Yakalayıp kolundan
Kaçırırcasına…
Koymuştum önüne yesyeni bir ayakkabı
Bunlar senin ayakkabıla4rın eskimiş dedim.
Oysa ELİF
Hayır hayır olmaz dedi
Çok şaşırmıştım
Neden diye sounca
Benim var bunlar bana yeter
Hiç olmayan arkadaşlarım var
Onlara giydirelim dedi.
Kabul ettiremedim.
Ayakları böyle sırtı da cabası idi
Emin adımlarla gitti ELİF.
Durakaldım öylece…
İlk kez rastladım Elif gibiyle.
Ben de ağladım ve gururladım
Elif duruşuyla ELİF’le.
Söz verdim kendi kendime
Elif olacaktı örnek
Bundan sonraki öğrencilerime.
A caba ayağı ne durumdaydı
Isıtabiliyormuydu teneke sobada?
Yoksa göstermek istemiyormuydu başkasına.
O ELİF’ti
ELİF GİBİ DURUŞUYLA.
R.EVŞEN
Raşit Evşen
Kayıt Tarihi : 30.10.2017 10:56:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Raşit Evşen](https://www.antoloji.com/i/siir/2017/10/30/hayatimdan-bir-kesit-2.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!