Zemheri soğuğunu ciğerlerime çeke çeke gezindim. Beynimde mazinin puslu sayfalarında hatıralar film şeridi gibi birer birer geçti gözlerimin önünden. Kendisi yanımda olmamasına rağmen onu ilk görüşüm geldi aklıma. Yeşil, uzun ve bol bir mintan. Beyaz, paçaları uzun İspanyol paça bir pantolon, topukları bir hayli yüksek beyaz bir ayakkabı giyinmiş uzun dalgalı saçları omuzlarını kapatarak beline doğru doğru uzanmıştı.
Onu ilk gördüğümde nefesimin kesildiğini, başımın döndüğünü hissetmiştim. Sanki zaman durmuş ve ben zaman içindeki zamanda yolculuk ediyor, bulutların üzerinde uçuyordum. Kalbim güm güm vuruyordu. Adeta çevremden soyutlanmıştım. Gözlerimin önünde kalbimin hedefinde sadece ama sadece o vardı. Daha hissettiğim duygunun adının ne olduğunu bilemeyecek kadar toydum. Günlerce ama günlerce gece gündüz o bir anlık gördüğüm tablo süsledi hayallerimi. Aşk dedikleri böyle bir şey miydi?
Ne oldu nasıl oldu ya da kaderim olduğu için miydi bilmiyorum ama sevdiğine kavuşan şanslı şansızlardan birisiydim artık. Şanslı şansızlardandık diyorum çünkü hoyratça harcadık sevgimizi. Sevgimizde eriyip yok olmak varken biz bir birimizi eritip yok etmeyi tercih ettik karşılıklı hatalarımızla. Tanıyanların gıpta ettiği insanlarken böyle olmayın diye örnek gösterilen bir çift olarak sevgi denilen o muhteşem duyguyu katletmeyi aşka ihanet etmeyi becerdik. Sonuç kaçınılmaz son hüsran yani ayrılıktı, biz de ayrıldık.
Ayrılığın adı var. Her ne kadar ayrılsak da bir zamanlar yaşadığımız aşkın meyveleri çocuklarımız varken ayrılığın adı sadece lafta kalıyordu. Sonuçta bir şekilde yine görüşüyor ve maalesef her görüşmemizde yine bir birimizi inadına bir birimizde öldürmeye gayret ediyorduk. Sevgiyle dolu kalplere öfke tohumları serpiştirirken gelecekte kin ve nefret hasat edeceğimizi unutuyorduk. Birbirimize kustuğumuz öfkemizle belki de sevgimizi gizliyorduk. Öfkemiz, sevgimizin nedeni miydi bunu ikimiz de hala anlayamadık.
Günler günleri aylar ayları yıllar yılları kovaladı. Bir zamanlar aşık olduğum ve o zamanlar için yarınlara umudum olan, mutluluğumu mutsuzluğumu sevincimi kederimi paylaştığım zaman zaman bana hayatımın en büyük psikolojik işkencelerini yaşatan, acı tatlı hatıralarla kalbimi beynimi dolduran ve inadına kendisini unutturmamak adına bana her türlü işkenceyi yaparak beni yoran insanın hastalık haberini aldım. Yüreğimde yeri doldurulamayacak sonsuz bir boşluk oluştuğunu hissettim, korktum
Hayatımda ilk defa korktum, hem de ölümüne korktum. Göğüs kafesimle karın boşluğumun birleştiği noktaya yumruk gibi bir şey oturdu. Oturdu dediğime bakmayın saplandı. Sanki hançer saplanmışçasına bir şeyler aktı durdu yüreğimden. Ne gören oldu ne duyan.
Dilime kelepçe vuruldu. Kalbimden geçen korkularımı birisi duyar da dillendirir diye sustum. Susmanın ne büyük bir azap ne büyük bir işkence olduğunu o zaman daha iyi anladım.
Gözyaşlarımı içime akıtmayı öğrendim. Yüreğimde yanan ateşi söndürür ümidiyle yüreğime akıttım gözyaşlarımı. Hiç durmadan içime içime akan buğulu gözlerle gezindim. İçime akıttığım gözyaşlarımı birisi görür de bir şey sorar korkusuyla kimseyle göz göze gelmemeye çalışarak rast gele sokaklarında avare gezindim koca şehrin. Aradığım huzurun bir damlası bile yağmıyordu koca şehire.
Üşüdüğümü hissettim hem de iliklerime kadar üşüyordum. Sıtmaya yakalanmışçasına tir tir titreyerek üşüyordum. Hemen eve döndüm. Üzerimi değişip pijama yerine kışlık kazaklarımdan birisini giyindim. İki tane antibiyotik içip odamın kaloriferini yakıp kendimi yorganın içine adeta gömdüm. Titremem geçmek bilmiyordu ve ben inadına hala üşüyordum. İşte o an anladım ki üşüyen bedenim değil ruhumdu.
Ben hayatımda ilk defa kaybetme korkusuyla bırakın iliklerime kadar üşümeyi, ruhumun üşüdüğünü hissettim.
Dileğim ve temennim halen kalplerinde sevi adına bir kıvılcım dahi taşıyorsanız ona sahip çıkın. Uzun vadeli plan yapmak yerine, yaşadığınız zamandan zevk alarak mutluğu kovalamak yerine mutluluğu ruhunuzda yaşayarak geçirin günlerinizi.
Hayattaki en büyük hatam, sahip olduğum mutluluğun farkında olmadan bir uyuşturucu müptelası aymazlığında sahte mutlulukları kovalayarak sevgiyi katledip aşka ihanet ederek geçirmiş olmam. Bunun cezası olarak da sevgisizliğe mahkum edilmiş bir şekilde mutsuz ve huzursuz bir hayatı idame ettirmeye çalışıyoruz. Tabii bu daha bu dünyadaki cezamız. Ahiret içinse yüce Mevla’nın gazabından yine onun merhametine sığınıyoruz. Ya Rab akıbetimizi sen hayreyle. Senin her şeye gücün yeter… (amin).
© Seyyid Burhaneddin Kekeç
05 – 12 – 2017
03 : 50
Seyit Burhaneddin Kekeç
Kayıt Tarihi : 5.12.2017 06:08:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Seyit Burhaneddin Kekeç](https://www.antoloji.com/i/siir/2017/12/05/hayatimda-ilk-defa-boylesine-korktum-makale.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!