Karadeniz’in hırçınlığından hız kaybettiği batısında, küçük bir sahil kasabasında, Akçakoca’da doğmuşum ben.. Hüzünlü bir sonbahar sabahında..
Hala tartışır durur annemle babam; 1964 müydü yoksa 1965 miydi diye yıllardan..
Ama hemfikir oldukları bir konu vardı ki, o da mısırların hasat zamanıymış..
Yedi çocuklu bir ailenin sondan iki numarası olarak dünyaya gelen ben;
Nedense pek sevilmemişim annemin rahmine tohumlarını bırakan tarafından.
Belki erkek olur diye izin verilmiş yaşamama ama, boşa çıkarmış tanrı umutlarını.
Henüz yaşıma girmeden ölümün soğuk nefesi vurmuş yüzüme
Çocukluk, o derin ırmak çağrısı
O masal dağında ünleyen gazal
Güz ve hasret yüklü akşam bulutu
Güz ve güneş yüklü saman kağnısı
Babamdan duyduğum o mahzun gazel
Ahengiyle dalgalandığım harman
Devamını Oku
O masal dağında ünleyen gazal
Güz ve hasret yüklü akşam bulutu
Güz ve güneş yüklü saman kağnısı
Babamdan duyduğum o mahzun gazel
Ahengiyle dalgalandığım harman