Hayatı İyimserlikle Temizleyen Yazar: Ca ...

A. Esra Yalazan
198

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Cılız sonbahar ışıklarının tül perdenin arkasından içeri incecik sızıp parkeleri, duvarları, dokunduğu eşyaları çizgi çizgi aydınlattığı solgun bir gün. Bir an evvel okumak istediğim, eğlenceli olduğunu umduğum bir roman gazete yığının üstünde duruyor. Aylardan kasım. Kasım aylarından korkarım, hiç sevmem. Belli ki o da beni hiç sevmiyor. Her yıl bu uğursuz ayı sevmemek için yeni bir sebebim daha oluyor. Nefretimiz şiddetli ve karşılıklı. Telefon çalıyor. Doğduğum ve büyüdüğüm bir şehirden tanıdığım bir arkadaşımın ismini görüyorum ekranda. Ne diyeceğini seziyorum. “O gitti” diyor. Gençliğin bütün huzursuz dalgalanmalarını, neşesini, acılarını, heyecanlarını paylaştığımız, hiç ölmeyecekmiş gibi hayata tutunan bir insandan bahsediyor. İsmi Ayşe. O bizi bırakıp erkenden gitmiş. Biz de ona veda etmek için yola çıkıyoruz. Güneşin kocaman bir portakal gibi yol boyu bize eşlik ettiği serin bir şafak vakti yolda çözülememiş bir hiçlik duygusuyla ürperiyorum. Öncesi sonrası olmayan müphem anlardan birisi. “Keşke güneşin bu halini bir kez daha birlikte görebilseydik” diyorum. Saçma bir boşluk hissi kuşatıyor etrafımızı. Onu doğduğu şehirde babaannesinin yanına bırakıyoruz. Ertesi gün, güneşin durgun denizi yekpare bakır levhalara dönüştürdüğü alacalı saatlerde yaşadığımız şehre dönüyoruz. Boşluk yırtılarak genişliyor.

Murakami’nin romanı birkaç gündür önümde duruyor. Okumak istemiyorum. Yazmak da... Televizyonlara, gazetelere bakmak içimi bulandırıyor. Öldürmeyi, katliamı, insanların ağlamasını, savaşı savunmayı muhalefet sanan, bunu da insanlara ‘ilericilik’ diye yutturmaya çalışanların Meclis’te tepindiği bir ülkede yaşama fikrinden bile nefret ediyorum. Siyaseti her fırsatta insan olmanın, vicdanın, adalet bilincinin önüne koyan sığ zihniyetten de fena halde yoruldum. Bu gazetede yazan bir arkadaşımla konuşuyorum. “Ne yazacaksın” diyor. “Bilmiyorum, istemiyorum, bu ülkeyle, hayatla, hatta sevdiğimi sandığım bazı insanlarla ilgili güven sorunum var, mümkünse düşünmek bile istemiyorum” diye cevap veriyorum. “Yok, olmaz öyle şey, yaz bir şeyler” diyor. O da öyle herkes gibi hayatın bir biçimde devam etmesi gerektiğine inanıyor haliyle. Her sabah bilinmeyen kaotik bir güne uyanılacak, insanlık, siyaset, edebiyat, tarih ve daha bir dolu mesele üzerine ahkâm kesilecek, sürekli manasız bir kavganın içinde debelenip durulacak. Ne mecburiyetimiz var hiç anlamıyorum. Kimse hiçbir şeyden, hiç kimseden, hiçbir fırsattan vazgeçmeyecek. Ya da en klişe cümlelerle tercihlerin vazgeçiş olduğunu haykıracaklar. Tatsız gerçekler öylece kabullenilecek. Ne olursa olsun hayat bütün hoyratlığıyla devam edecek. Bunun adına da profesyonellik, yaşam enerjisi, inanç ya da her ne istiyorsanız o denecek. Harikulade!


Bu dünyaya birileri tanıklık etti...

Tamamını Oku

Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta