HAYATI DİNLİYORUM
Hayatı dinliyorum bugün,
Kendimle baş başa kalıp.
Bir pazar akşamında, zamandan bir an çalanda
Dolunay, gümüşi resmini çizerken sulara,
İncecikten söylerken en güzel şarkısını Gölbaşında,
Necdet Tokatlı zamanın ayak ucunda,
Uzaktan “Nasıl geçti habersiz o güzelim yıllarım’’ şarkısı duyuluyor
Taş plaktan hayatın cızırtılarına karışıp
Sis gibi yayılıyor sesi kesik kesik,
Yakamoz rakkaseler oynaşıyor gölün yosun kokusuyla oynaşıp...
Elleri cebinde, ıslık çalan bir çocuk geliyor karşıdan
Geçerken yanımdan,, eski bir melodik nasihatı fısıldıyor kulağıma.
Kıymetini bil bu çayın diyor yaşlı bir amca,
Yan masadan uzatıp başını, gözleri ipil ipil
Yoksa geçip gidiyor ömür,
Yavaş yavaş hükümranlığından...
Sağımdan solumdan akıyor yüzlerce insan
Hayatı dinliyorum bu akşam
Sancılı kalabalıkların arasından,
Vesikalık fotoğraflara takılıyorum...
Yaşam bir başka reng, kahvenin...
Dedim ya: Hayatı dinliyorum bu akşam,
Yapayalnızım, dolam dolam dolanıyorum Gölbaşı alacasında
Tütün kokusu sinmiş kahvehaneler sokağından geçiyorum
Bir çiçekçi Roman, kırmızı gül satıyor,
Belli ki yüreğinden damıtmış her bir goncayı...
Dört bir yanım kahve ve çay. rayihası..
Tavla şakırtılarına karışıyor o ıslıklı melodi...
Keyfehli zamanı yudumluyor sanki yutarcasına...
Pervasızca hayatını harcıyor kirli sakallı bir adam.
Bir başka kahırgam,
Henüz yaşamadığı hayatı sorguluyor kaldırma oturmuş
Yinı ıslık çalan o çocuk ve...
Boncuk boncuk terleyen bir yanık tenli ocakçı karışıyor tuvale,
Kendince soruyor neden?
Koyvermişti ya kendini bu kadar kader seline...
Sahi nedendi bunca hız?
Onca ritmik uğultunun içinde bocalıyor bir dilenci kız,
Bir baba evine iki ekmek götürmenin derdinde,
Aklında yüreğini çalan o eski yıldız.
Habersizce nasıl geçmişti o güzelim günleri?!
Elleri pas tutmuş bir motorcu kalfası,
Yaftası silik bir taksici, günün Z Raporunu çıkarıyor.
Ve sessizce ağlıyor şairler, hüzün yüklü şiirlerini,
Ben de ağlasam yeri...
Kolları sargılı bir hayat mağduru geçiyor yanımdan çünkü,
Niye ve nasıl böyle suskun otobüs durakları?
Dudakları neden çatlak yorgun çırakların?
Köşe başındaki şu gazete bayii ve yılgın bir okur,
Yazarlar ne dokur köşelerinde aleme bakarak?
Karakalemiyle kimi çizer ressamlar meydan tuvallerine?
Neden masallar aleminin sokakları ıssız diye, niye?
Koşup oynamaz mı bu kentin çocukları?
Topları neden patlak?
Şaşkınım ve hayatı dinliyorum bu akşam...
Gölbaşında ala balıklar, bir batıp bir çıkmada;
Kalabalıklarsa ara sokaklarda bir bir kaybolmakta.
Bir koşturmaca ve hep bir telaş tırıs tırısa.
Kara kara kaldırım taşlarında ayak izleri bu akşam...
O çocuğun ıslığı rirmik ritmiğe şimdi...
Temposuna adım uydurmada zorlanıyorum.
Bir doru at koşuyor beynimdeki yaylada,
Arkada Ankara...
Önümde ise bir kazan bulgur kaynamada...
Sadece hayatı dinlemiyorum bu akşam...
Kulak verip kendime Gölbaşı'ndan sıyrılıp dalıyorum içime,
Hüznümde lebaleb bir arsız gece ayazı...
Yazı bitirdi bitirecek mavi takvimler...
Narin bir eylül alacakaranlığından doluyor geceye,
Yani yine inceden inceye o çocuk ıslık çalıyor,
Bir başka yaban, elleri ceplerinde üşümüş belli ki...
Öyleyim ki bu an ben de, savruluyor her hecem,
Kendi Gölümün başının arka sokaklarındayım,
Tek başımayım ve kalabalık yalnızlığımı keşfe çıkmışım,
Ortamda yine o ocaklçı -ki yaşı atmış- eşlik ediyor bana,
Kan kırmızı çayına bir tutam karanfil katmış...
Keskin bir rayiha, beyaz perdemde gerim gerim
Eski bir resimdeyim, ellerim yana yana bir ışık aranmada.
Islık çalan o çocuk, bir eliyle elimden tutup
Ve derin bir şefkatle kalbimin kırık yanını onaran bir usta..,
Lakin diğer eliyle darmadağın edip bırakmış tüm umutlarımı
Bu nedenle tipik bir fırtınadır şahsi öfkem,
Eserse bir anda sonbahar yeli misali tam eser!
Döker yaprak gibi her günümü kaldırımlara
Ve alır gider ömrümden an be an o çocuk ve ıslığı,
Yine de bekliyorum umudumla kol kola...
Gözlerimde duyduğum ıslaklığı bir mendil siler belki.
Beyaz sakallı o ihtiyar, uzanıyor yine yan masadan,
Ve nasihat ediyor ıslığı fon edip sözlerine,
Gözlerine zamanın yaşlı sermayesi sinmiş
Yanaklarına inci kefali dizilmiş pul pul,
Ve usul usul çıkarken ben o çok yüzlü resimden,
Her kesimden bir profille selamlaşmadayım an be an,
Hayatı dinliyorum gölbaşında bu akşam,
Yaşam ağır aksak ve içrek bir huşu şimdi...
Ve sıradan bir Pazar günü işte benimki,
Ve de bu eylül akşamında hayata karışmadayım...
Bu dem büyük sorum şu:
Ben neyle yarışmadayım?
#FatmaDOĞAN
8 Eylül 2024
ANKARA/GÖLBAŞI)
Kayıt Tarihi : 7.11.2024 22:12:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!