1.
[lacivert, beyaz ve masmavi]
Senin hesapsız gidişlerinin hemen sonrasına denk geliyordu her ayrılığımız.
Ve çaresizliğim; yüreğimin atardamarından şaha kalkıp, kılcal damarlarıma hücum ederdi çoğu kez.
Issız ve kırılgan bu kalbim senden miras kalmamış mıydı sanki?
Ellerimle tutmaya çalıştığım gölgeler kısalırken her seferinde…
Bir lacivert güneş yüreğimi eritmeden batmazdı her gece.
Sense saklardın gözlerini ısrarla, dualarımın en mahrem yerlerine.
Ne zaman dokunmayı denesem alnımın kırışına
Her seferinde eteklerindekini dökerdin gökyüzünden bahtıma.
Ve her mevsim; soğuktan kavrulan çöl gecelerine dönüşürdü ruhum çoğu kez
Öyleyse neden?
Neden, hayatımın en beyaz renginin anlamını sordun bana ansızın, neden?
Her zaman yağmur yağmadan da sırılsıklam olurdum ben, baştan aşağı…
Ve bir tek, sen bilmezdin bunu. oysa, umutlarının rengiydim ben; masmavi!
Senin hesapsız gidişlerinin hemen sonralarına denk geliyordu her ayrılığımız.
Ve çaresizliğim; yüreğimin atardamarından şaha kalkıp, kılcal damarlarıma hücum ederdi çoğu kez.
Her zaman hayata dair sıradan renklere ait cevapsız sorularım vardı sana:
Hemen şimdi, hemen şuracıkta cevap verebilir miydin bana, ey şair?
-Güneşin rengi neden lacivert değil?
-Beyaz rengin anlamı ne?
-Ve neden insan masmavi olur, birden?
2.
[ pembe, siyah ve sapsarı]
Senin ne kadar umursamaz tavırların vardı böyle; aşkla alışkanlıklarım arasında asılı kalan.
Ve benliğime kast eden; an be an, sürekli ve hiç durmadan.
Hayata tutunduğum ve bana ait neyim varsa senden miras kalmamış mıydı sanki?
Şimdi bana darılsan ne gam!
Artık göğümdeki bulutlardan bile pembe hüzünler yağıyor
Belki bu gece,
Belki de sabaha karşı
Sahile gelen ilk gemiyle gitmeyi deneyeceğim buralardan.
Çünkü ömür boyu bir okyanus aşığını aradım hiç durmadan.
Öyleyse neden?
Neden, hayatımın en siyah renginin anlamını sordun bana ansızın, neden?
Her zaman ve daima; hayalimden geriye kalan ömrüm, yalnız sana aitti.
Ve bir tek, sen bilmezdin bunu. oysa, hayallerinin rengiydim ben; sapsarı!
Senin ne kadar umursamaz tavırların vardı böyle; aşkla alışkanlıklarım arasında asılı kalan.
Ve benliğime kast eden; an be an, sürekli ve hiç durmadan.
Her zaman hayata dair sıradan renklere ait cevapsız sorularım vardı sana:
Hemen şimdi, hemen şuracıkta cevap verebilir miydin bana, ey şair?
-Bulutlardan yağan hüznüler neden pembe değil?
-Siyah rengin anlamı ne?
-Ve insan neden sapsarı olur, birden?
3.
[ sarı, turuncu ve pespembe]
Senin henüz yeni tanıştığın, bu acı yalnızlığa; en az benim kadar alışmış olmanı umursuyordum artık.
Ve bu geceden sonra birlikte yorumladığımız rüyalarımızı konuşacaktım kendi kendimle.
Kurduğum her bir düşün, yalnızca düş olarak kalması senden miras kalmamış mıydı sanki?
Oysa gerçek yaşantılarımız; sıradan beklentilerimizden çok daha acemiyken; hasbelkader.
Ve ayakta durmaya çabalarken, bütün denizlerin sarı köpükleri sanki gözlerimin ifadesiz bir bakışıydı.
Yüzüm hüzne daha fazla yatkınken,
Gurbet görmemişlere hiçbir sözüm yok!
Geceyi sırtında taşımayanlara da…
Benim kavgalarım yalnız kendi kendimle.
Öyleyse neden?
Neden, hayatımın en turuncu renginin anlamını sordun bana ansızın, neden?
Her zaman senin saçlarından yayılan kokuların esiriydi bütün rüzgarlar.
Ve bir tek, sen bilmezdin bunu. oysa, hüzünlerinin rengiydim ben; pespembe!
Senin henüz yeni tanıştığın, bu acı yalnızlığa; en az benim kadar alışmış olmanı umursuyordum artık.
Ve bu geceden sonra birlikte yorumladığımız rüyalarımızı konuşacaktım kendi kendimle.
Her zaman hayata dair sıradan renklere ait cevapsız sorularım vardı sana:
Hemen şimdi, hemen şuracıkta cevap verebilir miydin bana, ey şair?
-Denizlerin köpükleri neden sarı değil?
-Turuncu rengin anlamı ne?
-Ve insan neden pespembe olur, birden?
4.
[mavi, kırmızı ve bembeyaz]
Senin kalbine hapsettiğin meçhul bir sevdan vardı; ve senden de; ve benden de habersizdi o.
Ve nedense, bilinmez bir patika yolun uçurum diplerinde dolaştırmaya heveslendirirdin beni çoğu kez.
Yağmurlar yağarken yalnız ıslanmamaya dair ettiğim yeminler, senden miras kalmamış mıydı sanki?
Oysa yalnız gözyaşları bu günahkar ruhları temizlemeye yetmiyordu artık.
Üstelik; sürekli saçlarıma mavi yağmurlar yağıyordu, her efkar sonrasında…
Bu şehrin endişeli iki kaçağı mıyız ki;
Söylenen bütün ezgiler seni ele veriyor.
Göçük altında kalmış bir yanım var sanki, soğuk ve çaresiz.
Önceleri umutlarım vardı gözlerine dair; lakin şimdi, düşünmeye bile mecalim yok çoğu kez
Öyleyse neden?
Neden hayatımın en kırmızı renginin anlamını sordun bana ansızın, neden?
Her zaman gözlerini kısarak; sol omzunun üstünden baktığın, can yakıcı bir bakışın vardı.
Ve bir tek, sen bilmezdin bunu. oysa, acılarının rengiydim ben; bembeyaz!
Senin kalbine hapsettiğin meçhul bir sevdan vardı; ve senden de; ve benden de habersizdi o.
Ve nedense, bilinmez bir patika yolun uçurum diplerinde dolaştırmaya heveslendirirdin beni çoğu kez.
Her zaman hayata dair sıradan renklere ait cevapsız sorularım vardı sana:
Hemen şimdi, hemen şuracıkta cevap verebilir miydin bana, ey şair?
-Yağmurlar neden mavi yağmıyor?
-Kırmızı rengin anlamı ne?
-Ve insan neden bembeyaz olur, birden?
30 Mayıs 2019, Kıbrıs/Lefkoşa
Kayıt Tarihi : 10.6.2019 21:49:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Mehmet Ekici (taha)](https://www.antoloji.com/i/siir/2019/06/10/hayata-dair-siradan-renklere-ait-cevapsiz-sorular.jpg)
TÜM YORUMLAR (1)