Ölüm karanlığına bürünmüş gözleriyle bakmaktaydı Sakarya Nehri'nin siyah sularına. Ölümle yaşam arasındaki tek şey elleriyle sımsıkı tuttuğu köprü demiriydi. Atla diyordu bir ses atla.Kaybedecek neyin kaldı? Bıçak sırtında bir yaşam. Hele bir de ondokuzunda dul bir kadınsan.
Ama bir türlü bırakamıyordu demir parmaklıkları, bir türlü söküp atamıyordu içindeki güzel bir günün hayalini. Ya olursa diyordu,ya becerebilirsem yaşamayı.
Yo atlamalıydı ordan. Bir daha cesaret edemezdi buna. Şimdi atlamalıydı. Kurtulmalıydı bu karanlıktan. Artık bitmeliydi bu acı.
Sonra yine karanlık suları düşündü. Soğuktu. Yağmur yağıyordu gece grisi asfalta.Üşüyordu.Ve saatlerce yürümekten yorulmuştu ayakları.İki kasaba kalmıştı geride.Daha çok vardı sabaha.Atlamalıyım dedi bitmeli bu yolculuk.Birden anası geldi aklına.Nasıl dayanırdı biricik kızının yokluğuna.Deli olur dedi ben ölürsem anam dayanamaz.Hele burda bu şekilde.Sonra bağırdı karanlık sulara sevgiyle...
_Anne nerdesin? Yardım et gel tut ellerimi dayanamıyorum anne nerdesin?
Birden daha sıkı tuttu köprü demirini. Kendini bilinçsiz bir istekle yola attı.
_Yaşamalıyım, yaşamalıyım annem için.
Ve yürüdü. Yorgun ayakları daha bir hızlı gidiyordu. Belki dedi, belki bu kez olur.
Vakit gece yarısını çoktan geçmişti. Uzaktaki köyden ezan sesi geliyordu insana huzur veren.
Emine hala yürüyordu. Emine hayata yürüyordu...
Kayıt Tarihi : 17.9.2005 16:22:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!