Kışın en şiddetli fırtınasında, toprak altında bir tohum
Gecenin karanlığında, yıldızları arayan bir bakış
Rahm-ı maderde aydınlığı bekleyen bir cenin
Beklenen nur karanlıklarda saklı ve perdeli.
Kainat, insan, mevsimler, gece
Birbirini tamamlayan manalı birer hece
Kainat mı insanda, insan mı kainatta bilinmez
Yüzyıllardır çözülemeyen bir soru ve bilmece
Cemrenin düştüğü yerde, çatlatır toprağı bir fidan
Zifiri karanlıkları delerek yükselir şem-i taban
Ana rahminden dünyaya gözlerini açar bir can
Hayat yaşanmaya başlar artık, an be an
Zaman bir yolculuk her merhalesinde
Kainat bu yolculukta ihtiyar, ölüm döşeğinde
Kopararak vaveyla-i firakı alemin etrafına
Kıyameti kopacak bir gün elbet başına
İlkbahar çocukluk dönemi mevsimlerin, şen şakrak
Yaz kemalini bulduğu andır mekanın
İhtiyarlandı artık, mevsim sonbahar
Beyaz kefenine sarılarak kış başlar.
Çiçekler ne güzeldi, bahar mevsiminde
Yapraklar gölge oldu, meyvelerin tadı damağımda
Sarı sonbaharla hastalandı vücudu ağaçların
Toprak çekti suyunu, başladı ölümü nebatların
Etrafı süzer yeni açılmış bir çift göz
“Neredeyim ben? ” der gibi sorgular bakışları
“Kim bu etrafımı saran karartılar? ”
“Ne işim var burada? ” ne demek bu sorular?
Sorularla başlar hayata insan
Nereden geldim, yolculuk nereye kadar?
Cevap buldukça sorulara birer birer
Hayat bulur alemdeki her bir şey
Çocuklukta uçurtmalarımıza takıldı çengelli noktalar
Toprağı eşerek, gömdük oyunlara soruları
Kardan adamlarımızın kömür gözlerinde
Bisikletimizin süslü tekerinde kaldı bilinmeyenler
Gençlik bir fırtınaydı, dalgalar arasında
Bir oraya bir buraya savruldum, sahile çıkamadım
Sahi nedendi bu uğraş, bu didinme derken
Saçımın beyazıyla ihtiyarlığımı farkettim
Hani sorular vardı, bilinmesi gereken
Hani cevap arayacaktım bilinmezlere
Dalgalar bilinmezlerin yanında bilinmez bir muamma
Aydınlık yakın olsa da ben ihtiyarladım ama
Alem de bir insanmış, doğan, yaşayan ve ölen
Mevsimlerde saklı yeni bir mevsim tazelenen
Her kış baharı müjdelermiş fırtınalarında
Yeni baharlar için solarmış çiçekler sonbaharda
Her gece zifiri karanlığında bir güneşi saklarmış
Sabahı müjdelermiş ince yıldız parıltıları
Kuşlar gurupta yeni doğacak gün için kanat çırparmış
Aydınlığın ilk hüzmesinde yine “Allahu Ekber” sadaları
Herşey taze bir güzellik için kayboluyor
Gidenler gelecek olanları çağırıyor
Gözyaşlarım akıyor damla damla
Bilmem ki sevincimi mi, üzüntümü mü yansıtıyor bakışlar
Ölüm yaklaşıyor şakaklarda kar var şimdi
Sorular karanlıkların arasındaki aydınlığı gösteriyor
Onunla ümidim tazeleniyor, pişmanım şimdi
Gözyaşlarım artık nedamet için akıyor
Cenuba bir yöneliş var, beş vakit
Arz-ı hacetlerim hep Ona dönük
Yaşatan, öldüren ve diriltecek olan Odur
Kalmadı alemde hiçbir karanlık, sönük
Alem nurun buldu Asr-ı Saadette
Kurtuluş reçetesi onun gösterdiği adreste
En mükemmel insandır Hazret-i Muhammed
Ne kaldı bilinmeyen, onun ifadelerinde?
Kur’an’dır inen ilahi canipten
Başlarken hayata rehber edinmeli cidden
Yoksa sorular cevapsız kalabilir
Gerçekten karanlıklara mahkum olabilir insan
Kendi aleminde meşale sönebilir
Hayata başlarken beyazlar ne güzel
Çiçeklere süslü baharlar da güzel
Ölürken, eğer anlarsak asıl manayı
Beyaz kefene sarılmak da olur bize güzel
(Eylül 2000, Şanlıurfa)
Halil İbrahim AkayKayıt Tarihi : 5.4.2006 12:40:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!