İnsan, hayatının belli noktalarında, durup düşünür. “neden her şey bir anda ters gitmeye başladı? ”. Oysa ters giden, olmasını beklediğimiz ya da planladığımız şeyler değildir. Onlar bizim beklentilerimizdir. Biz sadece öyle olmalarını isteriz. Ne var ki, biz istiyoruz diye öyle olacaklar şartı yoktur. İşte gözden kaçırıp üzüntüye sebep olan durum bu dur.
Olan sadece hayat ın kendisidir. Çünkü hayat, biz başka planlar yaparken olanlardır.
Bundan 4 sene kadar önceydi. Doktorum bir mamogram çektirmemi istedi. Sağlıklı haline ait bir veri elimizde bulunsun dedi. Çektirdim ve sağ göğsümde bir kitle çıktı. Biyopsi yapıldı. Sonuç temiz. Operasyonun kontrolü için gittiğim 3 ay ertesinde sol göğsümde bir kitle tespit edildi. Yine biyopsi ve şükür yine temiz.
Böylece hayatımda bir süreç başladı. Senede bir mamogram. Altı ayda bir ultrason. Bu ne demek biliyor musunuz? Her altı ayda bir “ mı acaba? ” sorusu ile yaşamaya başlamak demek. Bunu anlatabilmenin çok mümkün olduğunu sanmıyorum. Bu yüzden bu duyguyu pas geçiyorum.
4 sene önce bir hayatım vardı. Kabullerden oluşmuş bir hayat. Bundan sonra böyle yaşanacak dediğim bir hayat. Yapmayı çok istediğim ama türlü sebeplerle yapamadığım pek çok şey vardı. Birçoğunu “ben bunu yapmayı beceremiyorum “ diyip hayatımdan, aklımdan, beklentilerimden, isteklerimden itelediğim şeyler vardı.
2008 Ocak ayı. Senelik mamogram kontrolü için İstanbul dayım. Sonuç sağ göğüste ki kitlelerde çoğalma. 6 ay sonra ki ultrason önemli. Kaldığım eve geldim. Akrabalarıma o akşam yalnız kalmak istediğimi söyledim. 1 şişe rakı aldım. Biraz meze. Boğaz manzarasının karşısına geçtim. “ otur bakalım Eser karşıma “ dedim. Sordum “ daha ne kadar böyle devam edeceksin? Hayatında olmasını istediğin şeyleri daha ne kadar erteleyeceksin? ”. Önce bir liste çıkarttım.
Liste 1: Olmasını istediğim şeyler.
Liste 2: Olmasını istediğim şeyler olurken, korumam gereken değerlerim.
Liste 3: Olmasını istediğim şeyler olurken, kırılmalarını göze aldıklarım.
Bu kararlılıkla İzmir e döndüm. Önce korumam gereken değerlerimi karşıma oturttum. Yapmayı düşündüğüm şeyleri, nedenleri ile onlara anlattım. Ve kararlı olduğumu kesin bir dille belirttim. Sonra sıra kırılmalarını göze aldıklarıma geldi. Bu kez onlar oturdular karşıma ve dinlediler.
Her iki gurubun da ortak tek bir paydaları vardı. Karşılarında bu güne kadar görmedikleri kararlılıkta bir Eser duruyordu. Bu yüzden kırılması göze alınmışlar da kırılmadılar.
Süratle eyleme geçtim ve bu gün yaşadığım hayatı oluşturdum.
Garip olan ne biliyor musunuz? Mutlumuyum? 2 yanıtı olan bir soru bu benim için.
Mutluyum, çünkü 50 yıllık hayatımda, ilk kez kendi kararımı verdim ve uygulamaya koydum. Doğrusu ile yanlışı ile, bu benim kararım. Hayatımda ilk kez bir karar için kendimden başka suçlayacak kimsem yok, eğer ki suçlayacaksam.
Mutsuzum, çünkü isteklerimi gerçekleştirebilecek güce aslında sahipmişim. Ben aslında korkakmışım. Güçsüz değil. Onca sene sürekli kendimi kandırmışım. Kendime yalan söylemişim. Yani 50 yaşında anladım ki, ben korkak ve yalancı birisiymişim. Ne trajedi. Nefret ettiğim, başkalarında fark ettiğim anda dönüp arkamı gittiğim, 2 karakter yapısına da BEN sahipmişim. Korkaklık ve yalancılık.
Mutluluk-mutsuzluk arası geliş gidişlerim de, kendimi sevmekle dövmek arası geçen kararsızlığımda Tanrı beni yine dürttü. 6. ay kontrol zamanım olan Temmuz ayında sağ göğüs kitlelerde anormal artış ve bir tanesinde şüpheli durum gözlemlendi. Mr çektirmem gerektiği ve bunun sonucuna göre ne yapılacağına karar verileceği söylendi. Kâbus gibi geçen 2 günün sonunda “şu an için acil müdahaleyi gerektirecek bir durum yok” raporumu aldım. Yani bu sefer de yırttım. Hayat bana bir çelme daha attı ama sonra kıyamadı. Kolumdan tutup düşmekten kurtardı.
Tanrı bana dedi ki: “ abuk sabuk şeyleri dert etmeyi bırak. Sahip olduklarını yaşamaya bak. Verdiklerimi - vermediklerimi, yaşattıklarımı – yaşatmadıklarımı sorgulama. Hepsinin bir nedeni var. Sen benim sevdiğim kulumsun. Bu yüzden durmadan seni deniyorum. Bu güne kadar bana hiç isyan etmedin. Sınavlarını hep geçtin. Bak, ben de seni çok üzmüyorum. Sağlıklı ve mutlu iki çocuğun var. Bütün sevdiklerin hayatta ve sağlıklı. Hem sen ne kadar yırtınsan da her şey benim istediğim şekliyle gerçekleşecek. Tamam, sana geri çekil izle demiyorum. Sen, yapman gerekenleri yap. Ama olmayanları, yapamadıklarım diye değerlendirip kendini KORKAK ve YALANCI görme. Her şeyin bir oluş zamanı var, bekle. O zaman mutlaka gelecektir. Er veya geç.”
Hayat’ı seviyorum. Yaşamayı seviyorum. Elimden geldiğince, dilediğim gibi yaşamaya çalışıyorum. Ama John Lennon’u unutmadan………….
“Hayat, siz planlar yaparken olanlardır “
Eser AslanlıKayıt Tarihi : 18.11.2008 10:53:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
bu yazıyı yayımlarken amacım ben bu'yum ya da şu'yum demek değil asla. bazen öyle çıkmazlar içinde kalıyoruz ki, insan olarak, doğru bakış açısını gözden kaçırıyoruz. ve sonuçta derin bir mutsuzluğa sürükleniyoruz. sürekli pollyanna olmak da değil hayat, bunu bilecek kadar büyüdük. ama bazen bizim, kendi kendimize konuşurken, yakalayamadığımız çıkış sözcüğünü hiç olmadık bir yerden ya da birinden duyup ' işte bu ' diyebiliyoruz. belki bu yazımın içinde de böyle bir sözcük vardır....umarım vardır....

Diline saglık
Okurken ;'Acaba benim şiirimi okudu da, bilerek mi okumamı istedi?' sorusu yankılandı beynimde.
Önce yazınızı okudum sonra baktım ki şiirimi okumuşsunuz...
Yazınız gözümde daha bir anlam kazandı.
Kontrol önerlerine uyduğunuz için sizi kutluyorum.
Bense; 'Hayat siz planlar yaparken olanlardandır'ın bilincinde, bizim deyimimizle 'İş olacağına varır.' diyerek önerilere gerektiği gibi önem vermeyenlerdenim. Bir şekilde inkar yoluna gidiyorum. Doğru yaptığımı da savunmuyorum.
Bütün bunları yazma yerim burası olmamalı.
Sizi tanımaktan mutlu oldum. Sayfanızı sık ziyaret etmeye çalışacağım. Tam puanımla kutluyor, sevgiler gönderiyorum.
TÜM YORUMLAR (3)