[senaryo]
Parmaklarının ucuyla eziyorken kibrimi
Bir çok gönül yangınından ve yanılgılarından
Her zaman vaz geçirirdi beni
Gözleri vardı ilkin
Sonra hiç bir şeyi kalmadı yanımda
Gözleri de parmakları da ecelim olurdu her günbatımında
Sesinin içinde yüreğimi kanatan şarkılar gezdirirken
Tek bir fısıltı kulaklarımı sağır etmeye yetti
Ne zaman yalnızlığı özlesem sığınırdım sesine
Aslında sığınırken sesine
Sesten bir heykele dönüşürdüm ansızın
Ne avcıydım ne avdım
Yangınlarımın ve yanılgılarımın izinden giderken
Her zaman bir cesaretin baş kahramanı olmayı düşlerdim
Vedasız gidişiyle
Yüreğimin öfkesini yoklardım nedense
Bir deniz melteminden daha çok çöl rüzgarlarına dönüşürken saçları
[birinci fragman]
Bitti hayal kırıklıklarım
Aslında bir şehre alışmak ona ait şeylere de alışmakmış anladım
Oysa her alışkanlığım içinde bir temenniyi de barındırırdı
Bana gelgitler yaşatan hayatlara kıyarak
Tam orta yerindeyken uçsuz bir denizin
Batması için dualar edilen simsiyah gemilere bindi gözlerin
Bakışlarında hayalimin son çırpınışları vardı
Sanki hoyrat bir çingenenin eteğindeki İspanyol çiçeğinin solgun taç yaprakları
Kalbimi esir eden kendi gözlerimdi ve kefareten ağlıyordu her bir hüzünde veya sevinçte
Yapıp ettiklerimin ceremesinden kaçıp sığınırken gecelere
Kalbimi de önüne katıp bin bir başlı uçurumların kıyılarında yeni gezintiler tertipleyen
Kimin gözleriydi
[ikinci fragman]
Kalbimi ayartan her ayna gözlerimin içini mesken tutan sıradan bir heyula
Endamlarını Havva’dan ödünç alanlar kutsal bir siluetken hayal sinemasında
Erkekler kendi korkularını ve renklerini zihinlerine kodlarken sinsi ve haince
Yüreklerin şah damarına en yakın bir yerinde
Biraz da karmakarışık hislere yenilerek
Belki bir örümcek ağı, belki bir buzdağı
Belki de akkor bir kelimeyi dili ile dimağı arasında gezdirirken laf cambazları
Hala aşağılık yalanlar üretiyorlardı
Bir kör cesaretle seyrederken tensel güzellikleriyle zehirleyen bedenleri
Sahte suretlerden yapılan putlarını ceplerinden çıkarıp yapıştırırken kendi suretlerinin üstüne
İkinci bir kovulmanın eşiğine gelmekten korkanlar da
Bunlarla birlikte yürürken bu çileli yolu
Cennetten sonra dünyadan da kovulmanın şerrinden sığınmak için Rahman’a
Dua etmeyi göz ardı eden her adem
Kendini bekleyen bir hayal kırıklığının hamalı olmaya şimdiden gönüllüyken
[artist]
Oysa bilirdi
Her sınanma yeni bir değer katacaktı ruhuna
Bile bilir miydi
[dublör]
İlkin ilk sığındığım limanlar gelirdi aklıma yaşım daha gençken
Sonra da beni özgür kılacak rüzgarları nasıl özlediğim
Ve kırılgan dalların direncinde birleşen bir göz ucu bakışını
Yeniden ararken düştüğüm bu patika yollarda
Her seferinde bir kahramanlık hikayesi yazdırırdı bana
Yalnızken bu coşkun denizlerin ve ıssız kumsalların içinde
Zulamda gizlediğim gülümsemelerim vardı
Ne çok cömert ne de acemi
[senaryo’nun devamı]
İlkin söyleyeceklerini söylemez yalnız susardı
Bir bakışı vardı üzerime sinen
Ve zayıf bir ayrılık temennisine saklanan yüreğim
Gözlerimin içine hapsolan bir renk kümesi
Veya suskunluğumuzun bu yeni hali
Şehirle baş başa bırakırdı her seferinde beni
Bir kaçışım vardı ki; sorma, belki de yol yordam bilemeyişimin acemiliği
Ve bu acemilik
Kendi yalnızlığımdan kaçırıp kendi kalabalığımda kaybedecekti beni
Eskilere dair, eskisi gibi
Eskiden ne güzel günlerimiz vardı diyerek
Yaşlanırken seni hatırlayacağım hangi hatırana mirasçı oldum
[son sahne]
Bilerek aldandığım ve bile görmezden geldiğim kaygılarımla
Senin yalan makinasına direnen her refleksini yeniden yorumladım
Kaygım, yokluğunda ne yaparım endişesiydi
Şimdi alıştım..
İşte böyle bir hayalin takipçisiyken
Umudun ve korkunun elinden ve dilinden ve bedeninden
Sabra iman etmenin gerekçesini buldum.
Temmuz 2015, Malatya
Mehmet Ekici (taha)Kayıt Tarihi : 21.2.2016 20:56:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!