Çöl sıcaklarının yaşandığı bunaltıcı bir günden sonra akşamüstü yağmur yağdı Ankara’ya... Balkonda içimi dökerken sayfalara, hafiften bir rüzgar çıktı, esinti saçlarımı tatlı tatlı okşamakta.. içimi dolduran toprak kokusu... hava henüz kararmada.. Oh! diyorum, yaşamak bu olsa gerek! ...
Bazen yaşamak için illa ki büyük hayaller mutlu etmiyor insanı.. böyle bir hava bile yaşamımı aydınlatmaya, içimdeki huzuru doldurmaya yetip artıyor bile...Para herşey demek değil hayatımızda.. olmazsa olmaz ama yeterince olmalı bence..çok olursa ne olur? Ulaşabilirsiniz belki her şeye, peki ya kendinize?
Kimseyle uğraşmıyorum, saatlerce resim yapıyorum, gündüz gece kendimle uğraşıyorum sadece,... bi kendimi çözebilsem, herkesi çözmüş olacağım belki de.....Kendimi okuyorum. Kendimi yazıyorum, bir de bakıyorum ki; herkesi yazıyorum..
/ Ne kadar zor insanın kendini eğitmesi, hamurunu yoğurup yeniden şekil vermesi...kuruyan dalları kesip, dallara yeniden şekil vermesi...Sonsuza yürümesi! /
Henüz kendimi yeni yeni tanımaya başlamışken.. Hayatın kırılma noktasından ha döndüm ha dönüyorum derken.. Hayatımı şekillendirmek için yoğururken.. Maya tutturmaya çalışırken...
/...her insan için bir aşık olma zamanı vardır; bir de ölmek zamanı.
yepyeni bir yaşama doğmak için ölmeden önce ölmeli..’Hayat; insan ömrü gibidir. Dünü vardır. Yaşamıştır. Bugünü vardır. Yaşıyordur. Ama yarını belli değildir’./
Her şeyin temeli sevgidir. Enerji sevgidir. Herhangi birinin incitmek için kullandığı enerji bile sevgiden gelir. Sevginin orada burada gelişmesi önlendi. Sevginin omuzları çöktürüldü ve yine de sevgi tekrar yükselmeye hazırdır. Sevgi yanlış şekle sokulabilir, ama ebediyen bu şekilde kalamaz. Sevginin üzerindeki örtüler kaldırılmalıdır. Sevgi parça parça olmak anlamına gelmez. Oysa ne çok parçalanır, darma dağın olur yürekler....(kendimle tezat oluşturmadım mı şimdi?)
*İpe asılmış, zayıflatılmış, saptırılmış, bozulmuş duygulardan gem vuruyorsun şimdi.. Niye kestin sanki; sevginin önünü.... niye sürgüledin sanki yüreğini! ...*
/Elbet bitecek güneşe hasret günler,
güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini../
Nerde kaldı o eski günler... Allayıp,pulladığımız mektubumuzu postahaneye götürüp, heyecanlı bekleyişlerle sıraya girer, aldığımız pulu üzerine yapıştırırken yüreğimize bastırdığımız heyecanlı gönderişler... ve gelen cevabı bekleyişler... umutla, yüreğimizdeki çırpınışla... sonra aldığımızda mektubumuzu koklardık, sevgilinin kokusunu getirdiği için bize.. acele bir telaşla açardık...
Kalmadı artık bu güzellikler... Maalesef, sevgiyi tuşlarla yazıyoruz artık!
Evet! 'Sevgi Yürek İster, Emek İster, ayın çekim gücüne benzetirim sevgiyi, AŞK'a benzemez. Yakmaz, kavurmaz yüreğinizi...Tıpkı bir Şifa gibidir. Sevdikçe Çoğalır, Paylaşıldıkça Güzelleşir... Dünyanıza ışık olur, Huzur ve Mutluluk ve Dinginlik Verir İnsana...
Hayat, SEVGİ BAHÇESİNDE yürümeye benzer! ….
06.08.2010/Ankara
Sema Zincir KanmışKayıt Tarihi : 3.11.2010 15:43:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Hayat, SEVGİ BAHÇESİNDE yürümeye benzer! ….
Hayat, SEVGİ BAHÇESİNDE yürümeye benzer! ….
Hep o bahçeyi arar insanlar. Kimi bulur. Kimine hep dikenlik, taşlı, çakıllı bahçeler rast gelir. Ayıkla ayıla, ne taşı biter ne dikeni. Kutluyorum Sema hanım. Hayat bahçeniz hep sevgilerle dolup taşsın...
Çok güzeldi sevgili Sema....
Yüreğine sağlık.
Sevgimle...
TÜM YORUMLAR (32)