Benim seni sevdiğimi kimse bilmesin diye, senin bana söylemek istediklerini kimse duymasın diye, sevgimizi, birbirimizi sevdiğimizi kimseler anlamasın diye, ben bütün yaşam kapılarını kapatırken, kendimi sadece yalnızlığımla hapsediyormuşum…
Seni sevdiğimi kimselere söylemeden çıldırasıya yalpalayarak dolanırken girdaplarda, yasaklı aşkların yazıldığı levhaların altında geçti uykusuzluklarım sürgünlerle…
Seni sevmekle, sensiz yaşamın arkasında aşılmaz bir köprü varmış…
Artık herkes benim yanımda senin gölgeni arar, herkes ben yalnızlığımdaki senin kalabalıklığına bakar…
Uçsuz bir köprü bu, ardı boşluk, önü uzak bir çıkmaz…
Benlerdeki sen kalabalıklığı senlerdeki yalnızlığımdı aslında…
Seni sevmelere atıyorum kendimi, bir perişanlık, bir mahzunluk çıkıyor karşıma, seni
sevmenin pürtelaşı vuruyor bedenime…
Hangi bedellerle bende kaldın, bedestenlerin rutubetli duvarları ardında hangi anlarım yok pahasına satıldı…
Bir hüzün telaşı bu, gözlerimdeki rutubet kokularına kadar bulaşan…
Seni sevmekle, ölmek arasına kurulan bir köprü oldun bende, bense o köprüde yorgun bir beden…
Hayat savunmasını bilenlere güzeldir...
Bir bakışa, bir sese, bir nefese muhtaç bir bakış savurdum lifli bedenimden…
Acınası yalvarışlar bunlar, at kendini sokağa, karanlıklarla sarmalan, dolan kendi ruhunun şekilsizliğine…
Hayat bana zorlaştırırken bir portrelik yüz geçti an be an gözlerimden düştü her güzellik…
Saklanıyorum kendi kulvarlarımda…
Her rengin sahibi, her sesin sahibi varmış… Oysa benimkinde hüznün duruşu dikilmiş karşıma…
Behey hayat, sadece bana mı ait bu yalnızlık?
Yabancılaştım sanki satırların arasında, kayboldum derken de aradığım bir portreydi göz diplerime bakan...
Yazılmamış ve de okunamamış çok kesit vardı yaşamımızda, belki de biz tekrar okumak istemiyoruz, puslanmış anıları…
Bazen duymaza, bazen de görmeze gelir aşk, oysa sevmeyi de sevilmeyi de çok iyi bilir kendince…
Ben o rüyaları göremez oldum artık yasaklı listelerine geçmiş adımız rüyada da olsa sessiz kalır düşüncelerimiz...
Göçler başlamış rüya sonrası düşüncelerde, kimsesizlik damgası vurulmuş yüreğimize, isteklerimiz hapsolmuş damlara, vurgun altında kalarak ezilmiş benliğimiz, bir topal yürüyüş başlamış yok oluşa dair düşüncelerde, kirazlar çiçek açmış beyhude geçen ömürden, sadece bir of sesi yankılanmış duvar aralıklarından…
Hesabı verilememiş çok anı kalmış geride, bazıları yaşanmamışlığa sayılmış, bazıları da pişmanlığa, kalemle düşmemiş anılar bunlar, beyhude kalmış istekler...
Boş verilmiş, boşa sayılmış tümden bu yaşam, bir pişmanlık sarmalanmış yaşam karelerine, umutsuz seslerle karışmış kelebek düşlerine, hepsi üç günlük ömre sığdırılmış yapı taşları ile örülmüş duvarlar yıkılmaya mahkum ki devrilse ne yazar bu hayata...
Mustafa Yılmaz 4
Kayıt Tarihi : 19.4.2011 15:52:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!