Hayat Müslüm Gürses'tir

Nimetullah Yıldız
54

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Hayat Müslüm Gürses'tir

Şarkı hep aynı şarkıydı aslında.
Şiir hep aynı şiirdi.
Söz değişirdi, müzik değişirdi belki ama acı hep aynı acıydı.
O bunu çok iyi biliyordu!
En acıklısından bir melodiyi susan kelimelerin sessizliğini bozmuş, o melodinin sessizliğine gür bir ses olmuştu.
Ve de en acıklısından yaşamlara ayna olmuştu.
Sevgili sandıklarımızın en babası gelseydi bile doldurabilir miydi onun yerini?
En babasından sevenlerin sevmeleri bile bir yere kadar idi.
Babalar öyle değildi ama onlar kadarsız severdi.
O’na Müslüm baba” dememiz bundandı belki,
Kadarsız bir sevginin temsiliydi, onun müziği.
Bir keresinde ondan bir şarkı çalmıştı.
Ve de kalemimin göz yaşları önümdeki bembeyaz bir kağıdın bahtı kara yazısına akmıştı.
Kağıdın her damlasında aynı acının kelimeleri vardı.
Ve de kalemim kelimesi kelimesine şunları yazmıştı:
Sonra bir şarkı çaldı.
Ondan çaldı.
Benden çaldı.
Birbirimizden çaldıklarımızdan çaldı.
Hırsızlara taş çıkardı.
Bir şarkı geldi ve tüm bir aşkı çaldı.
“Bütün duygularım ağır yaralı" diye başlardı şarkıya,
Aynı acıyı bilen insanların çırpınarak yaşadıklarının hikayesini anlatırdı, bir çırpıda.
Dinmeyen bir acının şarkısının nakaratında bulurduk kendimizi.
Şarkı biterdi belki ama bitmezdi hiç, o acı.
Kalemimin gözyaşları dinmezdi hiç, akardı hep o bembeyaz kağıdın bahtı kara yazısına.
Kelimesi kelimesine anlatırdı bizi.
Kelimesi kelimesine şöyle yazardı:
Herkes yaralı.
Dinmeyen bir acıyı sevmek zorunda kalanların hikayesidir, bu.
Daha "ilk gördüğüm anda vuruldum" demenden bellidir,
Kabuk bağlamaz bir yaranın ilk darbesini aldığı.
Herkes yaralı.
Her birimizin bir diğerimize vurulduğu bir hatıradan kalma,
Hatırı sayılır eşsiz bir yara.
Her şey yalan diyordu bir şarkısında.
Şarkı şöyle devam ediyordu.
Dalıverdim düşünceye, okyanusta yüzer gibi…
Koşuverdim her köşeye, bulutlarda gezer gibi…
Bomboş geldi dünya bana...
Her şey yalan anlayana.
Ağlıyorum yana yana, acılarda gezer gibi.
Her şey yalan, her şey yalan.
Var mı beni bir anlayan?
Her şey yalan, her şey yalan.
Bu dünyada var mı kalan?
Bilmiyorum neden doğdum.
Gerçek varken hayal kurdum.
Neler gördüm neler duydum?
Rüyalarda gezer gibi.
Şarkı bitiyordu ama başka bir şarkı başlıyordu aynı acıyı anlatmaya.
Şarkıdan arta kalan bir yalan kalıyordu, kulaklarımızda.
O yalandan arta kaldığımız kadarıyla tamamlıyorduk kendimizi.
O şarkının nakaratında tam anlıyorduk kendimizi.
Geriye tek bir kelime kalıyordu ki.
Ne yazılır, ne de söylenir.
Tek bir kelimeydi "susmak".
Ne yazılır, ne de söylenir.
Yıllardan çocukluğum, günlerden bir okul günü ve de dersin adı, müziksel işitme idi.
Öğretmen, arabeski kötülüyor ve de zararlı bir müziktir diyordu.
"Arabesk, şalvar altına spor ayakkabı giymektir. " diyordu.
"Müzik, dansöz gibi oynatırken sözler ağlatmamalı" diyordu.
"Arabesk uyumsuzluktur" diyordu.
Söz isteyip ona şöyle dedim:
"Hayat Müslüm Gürses’tir" hocam.
Mozzart'ın o görkemli saraylarda verdiği konserlerin ardından kimsesizler mezarlığına atılması gibidir, hayat.
Beethoven'ın babasından yediği dayaktır, hayat. Schumann'ın parmaklarını kangren yapıp kesen hırslarıdır, hayat. İçkiye kumara düşen Paganini 'dir hayat. Ve de dünyaca ünlü tüm bestecilerin, dünyaca ünlü acılarıdır hayat. Biliyor musunuz hocam bunları en iyi onun müziği anlatıyordu "Hayat Müslüm Gürses’tir." hocam. ”Hayat Müslüm Gürses’tir.”

Nimetullah Yıldız
Kayıt Tarihi : 13.11.2016 05:22:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Nimetullah Yıldız