Aslında aklımın bin bir yerinde mıh gibi çakılısın ve en çok seni özlüyorum.Sana özlemlerimin verdiği o büyük çaresizlik/kavuşmanın imkansızlığı ahh...bir tanem bundan sonra ulaşılmazlığın var ya işte bunu an be an yaşamanın onanmaz duygusallığı,anlatamadığım çırpınışlar içerisinde koy veriyor beni bikesliğe.Dolayısı ile hırçınlaşıyorum ve ben benden bambaşka hallar alıyorum.Öyle ki; Kimi zaman kendimi tanıyamıyorum beyzadem.
-Zaman zaman seninle hasbihaller ve seninle/sensiz buluşmalarımız da çok kırıcı oluyorum.Dolayısı ile o kavgacı ruhum ön plana çıkıyor bunları hiç istemeden yapıyorum.Elimde değil ne olursun anla/bağışla beni...
-Say Yaktığın Gemilerime/Yıktığım Tüm Hayallerime say Babaaa..
-Benim de o en güçlü umutlara diktiğim ne sıra sıra plazalarım/buz dağından kulelerim vardı.Ben de yeşeren dallar da GELİNCİK MEVSİMİ ne BAHARLAR BEKLEDİM..O bekleyişlerim de senin anlamak istemediğin biri var dı hep.Az mı avundum O''nun hayali ile...offf..neyse.
-Ah Baba..salmalıydın beni kendi dünya ma..
-Ve ben her gece uyumadan önce mektuplar yazmalıydım sevdiceğime.Senin İmparatorluğundan uzak olmalıydım.
-Aslında Anadolu'm gibi nazende bir çiçek bahçesi olmalı ve sevdiğimin gönlünü mesken edinmeliydim.Oysa sen örümcek ağları ile kuşatılmış bir beden/ayaklarının altına kırmızı halılar döşenmiş bir saltanatın çırpınışlar içerisinde olan TAÇSIZ MELİKE'sini yarattın.
O masal dağında ünleyen gazal
Güz ve hasret yüklü akşam bulutu
Güz ve güneş yüklü saman kağnısı
Babamdan duyduğum o mahzun gazel
Ahengiyle dalgalandığım harman