Sivas merkez Hıdırnalı köyünde
Dedebey gil sülalesi soyunda
Elli dokuz yılı mayıs ayında
Emr-i ilahiyle dünyaya geldim.
*** ***
Dedebey’e dayanır kök ağacım
Erkek kardeşim yok vardır dört bacım
Ana baba hepisine muhtacım
Ben ki onlar için bir gonca güldüm.
*** ***
Hamide’ dir anam ah canım anam
Senin yokluğuna nasıl dayanam
Yaslar çekip karalara boyanam
Anam yokluğunu ben yeni bildim.
*** ***
Anadan öksüzüm babadan yetim
Babam Süleyman’dan bir emanetim
Fayda vermez malım mülküm servetim
Tatsız şu fanide yaşarken öldüm.
*** ***
Dört yavrum var iki oğlan iki kız
Karanlık geceme nur saçan yıldız
Yaşanmıyor bu âlemde sevgisiz
Gerçek muhabbeti onlarda buldum.
*** ***
Dünyanın önü de sonu da budur
Mesleğim sorarsan büroda müdür
Hele biraz düşün hele biraz dur
Ey ŞÜKRANİ söyle: “Ben nasıl kuldum”.
Kışı bir başkadır, bir başka yazı
ahar gelir meler, koyunla,kuzu
Yaylaya çıkıyor, gelini, kızı
Her işe kolunu, açmış Sivas’ım
Çoktur benim, şu Sivas’a, nazarım
Lale sümbül, güller açmış, Sivas’ım
Ölür isem, Tekke olsun, mezarım
Çok insanlar, konmuş göçmüş, Sivas’ım
Dolaştım bizim elleri
Tozlu, topraklı yolları
Perişan gördüm halleri
Bizim köyün bizim köyün
Etiyle, kıyması, meşhurdur balı
Kurarlar tezgahı dokurlar halı
Rengârenk bezenmiş yeşili, alı
Sanatı dillere düşmüş Sivas’ım
Aşığı çok olur boldur ozanı
Eksik olmaz okuyanı yazanı
Sabahları huzur verir ezanı
Adı tarihlere geçmiş Sivas’ım.
Göz açtığım bütün yerde
Seni görüyorum seni
Semavatta, her zerrede
görüyorum seni.
Bahçede yetişen o gonca güle
Ruhsat olmaz ise aç diyemezsin.
Karanlıkta geçti bütün günlerim
Aydınlıkta gören göz bulamadım.
Avrupa’ya rakip olduk en başta
Rüyada düşleri şekillendirdik.
Bal olmazsa arı girmez kovana
Çiçek arar dala konar ağlarım.
Ayrılık hasreti yıllardan beri
Kendi gitti, beni etti serseri.
Madde ile amansızca dövüştüm
Yine ondan ayrı gezemiyorum.
Nefsime arkadaş ettim şeytanı
Bir türlü başını ezemiyorum.
Görmeyene gözsün, dilsize dilsin
Kötürüme ayak, elsize elsin.
Gönül evim viran oldu
Yapmaya usta aradım
Nâme yazdım nazlı yâre
Atmaya posta aradım.
BENİM SEVDİCEĞİM UZAK İLLERDE
Yüreğimi aşk (od) unda pişiren
Benim sevdiceğim uzak illerde
Âşık edip bâdeleri içiren
Benim sevdiceğim uzak illerde.
Ayrılık hasreti yıllardan beri
Kendi gitti beni etti serseri
Bekliyom yolları gelmiyor geri
Benim sevdiceğim uzak illerde.
ŞÜKRANİ’yim hasretini çektiğim
Hasretiyle göz yaşları döktüğüm
Yollarına bakıp boyun büktüğüm
Benim sevdiceğim uzak illerde.
CAN ALICI BİR GÜZELE
Güzel gördüm düğme vurmuş döşüne
Ender buldum rastlamadım eşine
Takılsam da düşmüş olsam peşine
Ardından gitmesi çetin yol imiş.
Servi boyu yaya benzer kaşları
Ak göğsün üstünde sırma saçları
Tahmin ettim yirmi idi yaşları
Gülşen de açılan taze gül imiş.
Has cemali ŞÜKRANİ’yi eziyor
Salınarak ceylan gibi geziyor
Ona giden bütün yollar uzuyor
Kavuşması gayet müşkül hal imiş.
GARİP SEVDA
Bir garip sevdaya düştüm
Çok perişan hallerdeyim
Aşkın ateşinde piştim
Kerem gibi küllerdeyim.
Külüngüm yok vuram taşa
Girdim amansız savaşa
Yüce dağlar aşa aşa
Ferhat gibi yollardayım.
Aşk dediler aşka bandım
Badeler nuş ettim kandım
Ben de bir Leyla’ya yandım
Mecnun gibi çöllerdeyim.
Dertlerim var katar katar
Kim ne alır, kim ne satar
Gönül bülbül olmuş öter
Gül bağında dallardayım.
ŞÜKRANİ ’yim halim ayan
Yoktur feryadımı duyan
Beni bu dertlere koyan
Bir vefasız ellerdeyim.
GÜZELİN
Methini edeyim sevdiğim kızın
Boyu servi dala benzer güzelin
Karanlık geceme doğan yıldızın
Halı bizim hala benzer güzelin.
Sineme sarmaya kudretim yetmez
Aşkına yanmışım dumanım tütmez
Hep tatlı dillidir bir kem söz etmez
Dili bizim dile benzer güzelin.
Sevgimiz sarsılmaz çelikten kale
Bülbül olup konduk gülşende güle
İki gönül girdik bitmez bir yola
Yolu bizim yola benzer güzelin.
Âşık ŞÜRANİ ’yim yandım bir kula
Dileğim sevgimiz ebedi ola
Vurulmuşum mavi yeşile ala
Alı bizim ala benzer güzelin.
KISMET OLMUYOR
Güzel cemalini seyran etmeye
Ermek istiyorum kısmet olmuyor
Gülşeninde bülbül olup ötmeye
Varmak istiyorum kısmet olmuyor.
Çok özledim yeşilini alını
Şekerini şerbetini balını
Ey sevdiğim senin arzuhalını
Sormak istiyorum kısmet olmuyor.
Âşık ŞÜKRANİ’yim hemen anında
Akar olsam damarında kanında
Her saat her dakka her an yanında
Durmak istiyorum kısmet olmuyor.
SULTANIM
Methini etmeye yetmiyor gücüm
Benim sevdiceğim benim sultanım.
Gönüller ilacı gönül ilacım
Benim sevdiceğim benim sultanım.
Tarifini yapamıyor şu dilim
Bilim dahi aciz kalmıştır bilim
Biricik sultanım canım sevgilim
Benim sevdiceğim benim sultanım.
Şavkını söndürün ayla güneşin
Bulunmaz emsalin yoktur bir eşin
Bağrımı yakıyor o aşk ateşin
Benim sevdiceğim benim sultanım.
Yok sayılır sensiz geçen her anım
Hüsnü cemaline candan hayranım
Uğruna kurbandır Dertli ŞÜKRANİM
Benim sevdiceğim benim sultanım.
AĞLADIM
Çektiğim çileyi kâğıda yazdım
Satır satır okuyarak ağladım
Gönül sevdasını tezgâha dizdim
İlmek ilmek dokuyarak ağladım.
Aktı göz yaşlarım karıştı sele
Kuruttu bedeni koydu ne hale
Bir hoyrat bağında açılan güle
Bülbül oldum şakıyarak ağladım.
Baykuş gibi viranede kışladım
Kahreyledim kara bahtım taşladım
ŞÜKRANİ ’yim bu dünyayı boşladım
Gönül kirim yıkayarak ağladım.
AĞLARIM
Bir kuru sevdanın düştüm peşine
Mecnun gibi döner döner ağlarım
Yanıp kavrulmuşum aşk ateşine
Kerem’im Aslı’ya yanar ağlarım.
Gönlüm söz dinlemez oldu divane
Yıkılmış sarayım köşküm virane
Bal olmazsa arı girmez kovana
Çiçek arar dala konar ağlarım.
Kime derdim döksem beni kınarlar
Bilmezler sevdamı deli sanarlar
Benim gibi gizli gizli yanarlar
Eski günlerimi anar ağlarım.
DÜŞÜN
Tefekkür eyle de öyle karar ver
Geldiğin yeri bil gideceğinde
Seni de yer beni de yer kara yer
Geldiğin yeri bil gideceğin de.
Küçücük bebektin şimdi bir insan
Emanet gövdede taşıdığın can
Hakikati düşün her an her zaman
Geldiğin yeri bil gideceğin de.
Bak bugün toprağa düşmüştür cemre
O dahi itaat ediyor emre
Yazık bu isyanlar yakışmaz ömre
Geldiğin yeri bil gideceğin de.
Hey gidi ŞÜKRANİ sen dahi düşün
Yarin mahşer günü zor olur işin
Böyle sonu gelmez gafil gidişin
Geldiğin yeri bil gideceğin de.
SENİ GÖRÜYORUM SENİ
Göz açtığım bütün yerde
Seni görüyorum seni
Semavatta her zerrede
Seni görüyorum seni.
Yağan yağmur esen yelde
Boz bulanık akan selde
Başımdaki ince telde
Seni görüyorum seni.
Ayda,Güneşte,Yıldızda
Gecelerde ve gündüzde
Hem yüksekte hemi düzde
Seni görüyorum seni.
Petekte yapılan balda
Ağaçtaki ince dalda
Şükrani yem bütün halda
Seni görüyorum seni.
RABBIM
Birsin varlığına Kulhü’dür delil
Rahmansın, Rahimsin Kerimsin Rabbim
Mahşerde bizleri eyleme zelil
Rahmansın Rahimsin Kerimsin Rabbim.
Fazl-ı keremine sonsuzca şükür
Sübhanallah diye her daim zikir
Nasip et doğru yol ver akıl fikir
Rahmansın Rahimsin Kerimsin Rabbim.
Biçare Şükrani kul olsun sana
Gark olam nasip et ilim irfana
Yoldaş eyle bizi ehl-i imana
Rahmansın Rahimsi Kerimsin Rabbim.
YARADANIN KUDRETİ
Toprak ürün verir ağaç dal verir
Hepsi yaratanın kudretindendir.
Çiçek açar arı toplar bal verir
Hepsi yaratanın kudretindendir.
Meyve gıdasını kökünden alır
Kabuk dıştan korur öz içte kalır
Her meyvenin ayrı bir tadı olur
Hepsi yaratanın kudretindendir.
Yaradılmış bunca varlık bir hüner
Dünya bir nizamda durmadan döner
Güneş ufkun vurur ay yıldız söner
Hepsi yaratanın kudretindendir.
Her şey bir ayarda döner dolaşır
Dakka saat günler aya ulaşır
Karınca da mihenk ile çalışır
Hepsi yaratanın kudretindendir.
DİYEMEZSİN
Ömür sayılıdır rızıkta bile
Fazla bir yudum su iç diyemezsin
Bahçede yetişen o gonca güle
Ruhsat olmaz ise aç diyemezsin.
Yapılan işlerin evveli Hak’tan
Yaradan halk etmiş hepsini yoktan
Kısmete ayrılmış olan rızıktan
Yiyip içmedikçe göç diyemezsin.
Her şeyde bir sınır her işte karar
Ne çoğu yarardır ne azı zarar
Herkes bir yerlerde bir şeyler arar
ŞÜKRANİ hayata boş diyemezsin.
GÜNAH İŞLEDİM
Şu nefsin elinden çektiğim benim
Günahkâr bir kulum affın isterim
Cehennem odunda yanar bedenim
Günahkâr bir kulum affın isterim.
Üzerimde yüklü bunca günahı
Bu gafil aşığın yoktur bir ahı
Mafiret dilerim ey şahlar şahı
Günahkâr bir kulum affın isterim.
Âşık ŞÜKRANİ ’yİm zikredem seni
Rahmansın Rahimsin bağışla beni
Affet ateşlerde yakma bedeni
Günahkâr bir kulum affın isterim.
NE BİLSİN
Hakikat bir baldır şerbeti özdür
Tadan bilir tatmayanlar ne bilsin
Hakikat ehlinin senedi sözdür
Tutan bilir tutmayanlar ne bilsin.
Nefsin arzusuna eğdikçe başım
Hırs ile tamahla arttı telaşım
Sofralara konmuş tutsuz bir aşım
Yutan bilir yutmayanlar ne bilsin.
Her derdin çaresi vardır derler de
Nice dertler mekân tutar serlerde
Bir çulun üstünde kuru yerlerde
Yatan bilir yatmayanlar ne bilsin.
Âşık ŞÜKRANİ ‘nin nedir dileği
Bir zamanlar bükülmezdi bileği
Şimdi dert üstüne derdi çileyi
Katan bilir katmayanlar ne bilsin.
HAYAT ÇEMBERİ
Analar rahminde bir damla cen’in
Dokuz ay misafir olduktan sonra
Müjdecisi olur koca bedenin
Vaktiyle saat’ı dolduktan sonra.
Doğunca kesilir bağı göbeğin
Kundağı içine sarar ipeğin
Kamet ile adı konur bebeğin
Yavrucak bir isim aldıktan sonra.
Yatıp kalktığı yer ana kucağı
Böyle devam eder çocukluk çağı
Onunla şenlenir baba ocağı
Yuvada mutluluk olduktan sonra.
Çocuk gençlik derken hayat başlıyor
Kimi köyde kimi kentte kışlıyor
Kimisi de kör talihin taşlıyor
Çektiği çileyi bulduktan sonra.
İçte böyle döner hayat çemberi
Devam eder gelir yıllardan beri
Çalışan kazanır yer alın teri
Hırsızın yediği çaldıktan sonra.
İnsanca yaşayıp dürüst olmalı
Yaşanan her şeyden ibret almalı
Boşa aldatmasın Dünyanın malı
Neylersin burada kaldıktan sonra.
Öyle böyle derken ömür bitiyor
Gönül viran olmuş baykuş ötüyor
ŞÜKRANİ’de hastalanmış yatıyor
Göç edecek vakit geldikten sonra.
İNSANOĞLU
Geldin Dünyaya
Gün saya saya
Dönen Mevlâya
Ey İnsanoğlu
Yersen haramı
Olun harami
Yüzün kara mı
Ey İnsanoğlu
Düşme telaşa
Sakince yaşa
Su katma aşa
Ey İnsanoğlu
Taşı haysiyet
Budur vasiyet
Kötüye lânet
Ey İnsanoğlu
Şükrani’m varlık
Çekme ha darlık
Sonun mezarlık
Ey İnsanoğlu.
GİDİYORUZ
İnsan olup şu cihana
Geldik işte gidiyoruz
İki kapılı bir hana
Geldik işte gidiyoruz.
Ömür sayılıdır bitti
Bir çokları çoktan gitti
Can gövdede emanetti
Geldik işte gidiyoruz.
ŞÜKRANİ biçare kulum
Fayda etmez param pulum
Bu dünyada var ya ölüm
Geldik işte gidiyoruz.
ŞEKİLLENDİRDİK
İlim teknik sabır gayret içinde
Yontarak taşları şekillendirdik.
Zevk ile seyredin ne hoş biçimde
Üçleri-beşleri şekillendirdik.
Sofradaki tuzu öğüttük taşta
Demiri yoğurduk korlu ataşta
Avrupa’ ya rakip olduk en başta
Rüyada düşleri şekillendirdik.
Sabır tezgâhında dokuduk çile
Yaptığımız işte etmedik hile
TSE.damgasını hep gurur ile
Vurduk ta işleri şekillendirdik.
Ey ŞÜKRANİ ne ararsan özde var
Tezgâhlarda dokuduğun bezde var
Ayakta var bedende var yüzde var
Ağızda dişleri şekillendirdik.
AĞAÇ SEVGİSİ
Can verir ruhlara orman havası
Gelin kardeşlerim ağaç dikelim.
Gönüllerde olsun onun hevesi
Gelin kardeşlerim ağaç dikelim.
Ağaç olmaz ise kuşlar da ötmez
Yağmur yağmayınca mahsuller bitmez
Odun olmayınca bacalar tütmez
Gelin kardeşlerim ağaç dikelim.
Ne hoş görünüyor ağaç yaprağı
Bolluk olur can fışkırır toprağı
Yeşillendirelim bahçeyi bağı
Gelin kardeşlerim ağaç dikelim.
Bütün ihtiyaçlar sağlanır ondan
Değeri aşağı düşmez insandan
ŞÜKRANİ ürünü alak ormandan
Gelin kardeşlerim ağaç dikelim.
ÇAĞRI
Gelin canlar tutuşalım el ele
Güzel şehrimizi temiz tutalım.
Her taraf bezensin çiçeğe güle
Güzel şehrimizi temiz tutalım.
Pislik denilince ürperir tüyler
Temiz olmalıdır şehirler köyler
Bu bir çağrı duyun ağalar beyler
Güzel şehrimizi temiz tutalım.
Temiz olmalıdır caddeler yollar
Çiçek açmalıdır ağaçta dallar
Şuur edinelim ey asil kullar
Güzel şehrimizi temiz tutalım.
FAKİRİN ÇİLESİ
Yine kış geliyor fakir olana
Gidek desem sıcak illere karşı
Odunun kömürün alan alana
Fakir bakar durur yollara karşı.
Odun kömür derdi bitmez sıkıntı
Fakirin ömrüne büyük yıkıntı
Hayat bir sel yoksul ise akıntı
Sürüklenip gider sellere karşı.
ŞÜKRANİ’ nin yanık bağrı delindi
Ciğerlerim pare pare bölündü
Gönül sazım matem ile çalındı
El aman diledim tellere karşı.
KÖRDÜĞÜM
Dünya mı değişti ben mi değiştim
Sır oldu her şeyim çözemiyorum.
Madde ile amansızca dövüştüm
Yine ondan ayrı gezemiyorum.
Nefsin arzusuna heves eyledim
Mekan kurdum orda, gönül eğledim
Eller bir dedi ben iki söyledim
Sanki kural oldu bozamıyorum.
Âşık ŞÜKRANİ ’yİm neyleyim hanı
Gafletler içinde geçen her anı
Nefsime arkadaş ettim şeytanı
Bir türlü başını ezemiyorum.
GARİP GÖNLÜM
Şu garip gönlümü halı eyledim
Gelsin cümle âlem otursun deyi
Bedelsiz dünyanın malı eyledim
Herkes birer parça götürsün deyi.
Ayaklar altına serdim postumu
Ağırladım düşmanımı dostumu
Gönül çeşmesine tuttum destimi
Nüş için badeler doldursun deyi.
Dertli ŞÜKRANİ ‘yim olmuşum talan
Yoktur artık bir şey geride kalan
Bendeki benliği bedenden alan
Cümle alemlere yetirsin deyi.
YILLAR
Yıllar bir sel gibi akıp gidiyor
Geriye dönüşü olmayan yıllar
Ömrümün bendini yıkıp gidiyor
Benimle birlikte olmayan yıllar.
Ne yazık ki beyhudeyi yaşadım
Nefsin arzusuna ulaşamadım
Mânâ âleminde dolaşamadım
Derdime bir deva olmayan yıllar.
Kendime bir düzen veremiyorum
Hakkı hakikati göremiyorum.
Aşkın menziline eremiyorum
ŞÜKRANİ kıymetin bilmeyen yıllar.
TİRYAKİ BABA
Çektikçe dumanı gider hoşuna
Ne deyim haline tiryaki baba
Balgamlar toplanıp gelir döşüne
Öksürür pıskırır tiryaki baba.
Bilmez ki sigara sağlığa zarar
Öksüre pıskıra kendini yorar
Bir-iki demeyip bir dahi sarar
Hıçkıra hıçkıra tiryaki baba.
Keyif mi veriyor sigara yakmak
Varsa bir ağızlık hele bir çakmak
Vücut zehirlenmiş bilmiyor ahmak
Ne deyim haline tiryaki baba.
AVARE
Atar avareler kozu papazı
Oynayarak onlar getirir yazı
Eve gittiğinde hanımın nazı
Çekilir mi çeke dursun avare.
Sayarlar sayıyı oyun bitince
Oyunu son bulur horoz ötünce
Hele bir düşün ki inceden ince
Kendini aynada görsün avare.
Gün vakit geçirir durur boşuna
Zevk verir de oyun gider hoşuna
Eyvah der de bir gün vurur başına
Defter-i kebiri dürsün avare.
Ömrün böyle gelip geçer yarısı
Ne yapsın ki o zavallı karısı
Kurtulmaktır cümlesine darısı
Artık bu iş sona ersin avare.
BEYİM
Gül açınca bülbül tutar dalını
Bir hoyrat el vursa soldurur beyim
Arı kovanında yapar balını
Bin bir mihnet ile doldurur beyim.
Bir gülün gülşeni dönünce hara
Garip bülbül ondan düşüyor zâra
Ok değip sinemde açtığı yara
İflah etmez artık öldürür beyim.
Âşık ŞÜKRANİ’ m de bülbülden beter
Benim gülşenimde baykuşlar öter
Çektiğim çileler desem ki yeter
Bilmem felek nasıl güldürür beyim.
EFENDİM
Hasbıhal edelim sultanım senle
Sözler de yerini bulsun efendim.
Yiğitler meydan da savaş edende
Herkes rakibini bilsin efendim.
At ölür meydanı boşa kalırsa
Cömerdin yerini cimri alırsa
Kul kendi nefsine köle olursa
Hakikatı nasıl görsün efendim.
Ne garip bir hal ki zamane kötü
Kovu gıybet eder yer insan eti
Çalıntı çırpıntı yığmış serveti
Haydi hesabını versin efendim.
Dünya harp meydanı sen bir cengâver
Varlığa yokluğa verme ha değer
Nefs-i emvareyi yendinse eğer
Sırtın yere gelmez ersin efendim.
Âşık ŞÜKRANİ ’yİm meydana girem
Hakk’ın davasına canımı verem
Gönül bahçesinde goncalar derem
Sen benim elimde gülsün efendim.
KALEM
Satır satır yazdın elif ’i be ’yi
Kalem seni tac edeyim başıma
Ayırdın kötüyü zararlı deyi
Kalem seni tac edeyim başıma.
Karanlığa kandil oldun nur saçtın
Cehaletle amansızca savaştın
Âlimler elinde büyük uğraştın
Kalem seni tac edeyim başıma.
Kalem seni tutan eller öğünsün
Haksızlar el aman desin dövünsün
Suçsuzlara ferman yazan değilsin
Kalem seni tac edeyim başıma.
Görmeyene gözsün dilsize dilsin
Kötürüme ayak elsize elsin
Gafiller kıymetin nereden bilsin
Kalem seni tac edeyim başıma.
Sen ki ŞÜKRANİ ’ye kılavuz oldun
Gönle ilham döken bir havuz oldun
Hakka-hakikate erdiren yoldun
Kalem seni tac edeyim başıma.
HOCAM (*)
Hepimizden hürmet sonsuz saygılar
İrşad eylediniz bizleri hocam.
Riya değil samimidir duygular
İşte emaresi izleri hocam.
Zamanlar harcadık boşu boşuna
Menzile varmadan döndük başına
Uğradık burada gönül kışına
Özledik özledik sizleri hocam.
Üç gün- beş gün anlayana saz olur
Anlamayan ne söylersen az olur
Gönül çiçek açar mevsim yaz olur
Değerlendirirsek özleri hocam.
Ne bir sanatım var ne bir hünerim
Dünya döner ben içinde dönerim
Tükendi fitilim yağsız fenerim
Aydınlatmaz oldu yüzleri hocam.
Neden bu haldeyiz bilmem ki neden
İşte budur beni budur kahreden
Tabutun içinde günahkar beden
Yazık sarmasınlar bezleri hocam
Mecnunum çöllerde ciğerim yanar
Gönül gözesinden kurudu pınar
Herkes ŞÜKRANİ ’yi bir varlık sanar
Boşadır feryadı sözleri hocam.
MUAMMALI
HABERLER
Sayın seyirciler sayın konuklar
Karıncalar file tekme atıyor
Sahrada yetişen salatalıklar
Ovada karpuza çalım satıyor.
“Kargalar kılavuz olmuş Turna’ya”
Çakallar atlanmış Kaplanlar yaya
Tosbağalar dahi giderken aya
Zürafalar kan uykuda yatıyor.
Tilkiler ormanın olmuş kıralı
Aslan mahzunlaşmış gönlü yaralı
Onlar da değişmiş artık kuralı
Baykuşlar da Bülbül olmuş ötüyor.
Aşık ŞÜKRANİ’ de nerden nereye
“Kızdık da yorganı yaktık pireye”
Uzak kaldık ananeye töreye
Bir neslin devranı böyle bitiyor.
ÇIKTI
Günleri ayları hesap eyledim
Üst üste koydum da yıl farklı çıktı
Yanlışlık nerede diye söyledim
Ağız farklı çıktı dil farklı çıktı
Çok uzakta kaldık ilime fen’e
Aynı yerde kaldık hep döne döne
Kafayı uydurak dedik bedene
Beden farklı çıktı bel farklı çıktı
Gidemez olmuşuz şekilden öte
Bilmem ki nerede yapmışız hata
Bir türlü çıkamaz olduk üst kata
Ayak farklı çıktı el farklı çıktı
ŞÜKRANİ’yim döndüm yatan hastaya
Artık sözüm geçmez haftaya aya
Name yazıp atmak için postaya
Zarflar farklı çıktı pul farklı çıktı.
DEĞİRMEN TAŞI
Öğütürsün ufak iri
İşin bu değirmen taşı.
Ta Adem atadan beri
İşin bu değirmen taşı.
Genç ihtiyar ayırmazsın
Fakir zengin kayırmazsın
Haber bile duyurmazsın
İşin bu değirmen taşı.
Bizleri boşa aldattın
Üç gün- beş gün oyalattın
Sofralara ağu kattın
İşin bu değirmen taşı.
Niceleri dul bıraktın
Yürekleri oda yaktın
Güldürmedin hep ağlattın
İşin bu değirmen taşı.
Göz yaşları döktürürsün
Boyunları büktürürsün
ŞÜKRANİ ’ye çektirirsin
İşin bu değirmen taşı.
BULAMADIM
Elime kalemi aldım bir anda
Bir şeyler yazmaya söz bulamadım
Derman arar iken birçok insanda
Her kime gittimse yüz bulamadım.
Takatım kesildi kalmadı ferim
Tükendi fitilim yağsız fenerim
Karanlıkta geçti bütün günlerim
Aydınlıkta gören göz bulamadım.
ŞÜKRANİ ‘yİm kara bağrım deldiler
Alay edip peşim sıra güldüler
Elimdeki nafakamı böldüler
Çoğu gitti ben de az bulamadım.
TEDİRGİN
İnsanlar bir garip sarhoş misali
Ayaklar tedirgin başlar perişan
Tam bir muammadır milletin hali
Hayaller tedirgin düşler perişan.
Şuçlu arıyoruz sağdan ve soldan
Bütün yaşantımız hep karamboldan
Caddeden sokaktan geçtiğim yoldan
Kaldırım tedirgin taşlar perişan.
Hatır gönül kalkmış soramıyoruz
Eş dost birbirimiz aramıyoruz
Hanede bir sofra kuramıyoruz
Sofralar tedirgin aşlar perişan.
Kime sorsan hayatından bıkıyor
Artık bizim ateş bizi yakıyor.
Gözlerimde sel sel olmuş akıyor
Kirpikler tedirgin yaşlar perişan.
ŞÜKRANİ ’yim kısa kesem sözümü
Matem ile çaldım gönül sazımı
Kayıp ettim baharımı yazımı
Mevsimler tedirgin kışlar perişan.
VİRANE GÖNÜL
Gönül evim viran oldu
Yapmaya usta aradım.
Nağme yazdım nazlı yare
Atmaya posta aradım.
Baykuşlarla doldu bağım
Harabe oldu otağım
Tükendi fitilim yağım
Beziri tasta aradım.
Düşmüşüm çaresiz derde
Gam yükü çekerim serde
ŞÜKRANİ ’yi her bir yerde
Geldim Sivas’ta aradım.
İŞ GELİR
Ne kadar söylesem sözüm tutulmaz
Ondan gözlerimden akar yaş gelir
Cihan pazar olsa malım satılmaz
Herkes pazar eyler bense boş gelir.
Dertlerimle katmer katmer dürüldüm
Sürgün oldum diyar diyar sürüldüm
İsa gibi çarmıhlara gerildim
Yine halim başkasına düş gelir.
Aşık ŞÜKRANİ ’yim yalnız yaşarım
Bazen ağır gider bazen koşarım
Kul beşerdir elbet bende şaşarım
İnsan yaşadıkça başa iş gelir.
BULAMADIM-2-
Çağladı dereler coştu nehirler
Ateşim söndüren sel bulamadım.
Dosttan geldi acı sözler kahirler
Gönlümü hoş eder dil bulamadım.
Hayat çemberinde dolaştım durdum
Çareler aradım hayaller kurdum
Genç yaşımda çile ile yoğruldum
Elimden tutacak el bulamadım.
Âşık Şükrani’yem nicedir haller
Hakir, hor görüyor bizi şu kullar
Yare gideceğim kapandı yollar
Aradım bir çıkar yol bulamadım.
NENNİ BEBEK
Büyüyünce fesat olma
Nenni bebek, nenni yavrum.
İnsanlıktan uzak kalma
Nenni bebek nenni yavrum.
Çiz kendine bir doğru yol
Muhtaçlara ger kanat kol
Büyüklere saygılı ol
Nenni bebek nenni yavrum.
Yalandan koru dilini
Haramdan sakın elini
Hakk’a yönelt sen meylini
Nenni bebe nenni yavrum.
ETTİKTEN SONRA
Haksıza yaptığı sorulur elbet
Neyleyim ki bana ettikten sonra
Mizan terazisi kurulur elbet
Sur düdüğü çalıp öttükten sonra
Boynuzlu koç boynuzsuzdan hak alır
Hak yiyenler bilmem nerede kalır
Herkes yaptığına bin pişman olur
Fayda vermez ömür bittikten sonra
Neden ölüm düşünülmüyor neden
Günahı üst üste yığdırır beden
Biz gidelim ölüm bize gelmeden
Ey ŞÜKRANİ vade yettikten sonra
ÇIKMAZ SOKAK
Bekliyorum çıkmaz sokak başında
Yürümek istedim sıfır yaşında
Şahin oldum uçtum onun peşinde
Uçtum amma uçtum yetişemedim.
Enini boyunu ölçtüm bir karış
Önü var sonu yok çıkmaza varış
Yetişmek istedim başlattım yarış
Koştum amma koçtum yetişemedim.
Hayli bir zamanlar yürüdüm durdum
Dağ tepeler aştım çıkmaza vurdum
Nice yollar yaptım köprüler kurdum
Geçtim amma geçtim yetişemedim.
Aşık ŞÜKRANİ ’nin bu sevdasından
Alıp götürdüler yol ortasından
Ecel şerbetini sefer tasından
İçtim amma içtim yetişemedim.
NASİHAT
Behey deli gönül tut büyük sözü
Nasihattir anlayıp da tutana
Kişi varlığında bulmalı özü
Bağlanıp da kalmayasın hatana.
Biz insan oğluyuz düşünen varlık
Hesabın iyi yap çekme ha darlık
Akibetin ölüm sonun mezarlık
Git de kabristana bir bak yatana.
Bir bina yaparken sağlam temel at
Ne yıkılsın bina ne eyle feryat
ŞÜKRANİ Mevlâ’dan olmazsa imdat
Dikkat eyle gözüm harcın katana.
ÖLECEKSİN BİR GÜN SENDE
Behey gafil sözüm sana
Öleceksin bir gün sende
Hakikati anlasana
Öleceksin birgün sende.
Ne kadar yaşarsan yaşa
Ömrünü harcama boşa
İster bey ol ister paşa
Öleceksin birgün sende.
Ölüm gerçek dünya fani
Yok etti nice insanı
Sen de ey dertli ŞÜKRANİ
Öleceksin bir gün sende.
HAZIR OL
Nedir bu telaşın ey insanoğlu
En son varacağın yere hazırlan.
Anla hakikati, bul doğru yolu
En son varacağın yere hazırlan.
Neden bu âleme geldiğin düşün
Gideceğin yerden yoktur dönüşün
Divanı mahşerde zor olur işin
En son varacağın yere hazırlan.
Yerde böcek gökte kuşu incitme
Ağızda dil yüzde kaşı incitme
Hiçbir zaman vatandaşı incitme
En son varacağın yere hazırlan.
Bir damlacık sudan koca bir beden
Düşün başa geleceği gelmeden
Nerde amcan dayın hani ya deden
En son varacağın yere hazırlan.
ATASÖZÜ DESTANI
Bütün insanların kökeni, nesli
Adem’den bu yana gelir demişler
Hem faydalı hem de olursan uslu
Mecliste bir yerin olur demişler.
Saklarsan samanı gelir zamanı
Ocak yanar ise çıkar dumanı
Zalim mazluma vermezse amanı
Mazlum da hakkını alır demişler.
Zalimin zulmüne mazlumdan sabır
Gücün yettiğine kullanma cebir
Bugün burda isen yarının kabir
At ölür meydanı kalır demişler.
Toprağı işleyen çok ürün alır
Tembelin işleri geriye kalır
Geniş günün bir gün darlığı olur
Her şey sırasıyla gelir demişler.
Cevherdir ŞÜKRANİ atalar sözü
Onlar doğruluğa iletti bizi
Her sarpa yokuşun vardır bir düzü
Herkes aradığnı bulur demişler.
ÖRNEK OL
Senin insanlığın şekilde değil
Yaradana kul ol ve ona eğil.
Ağzından çıkan söz olmasın bir ses
Manası olmalı dinlesin herkes.
Aranan bir şahıs örnek insan ol
Sapma sağa sola hedef doğru yol
Varlığınla etrafına ışık saç
Varlıklı ol kimseye olma muhtaç.
Yatan aslan değil ol gezen tilki
Daha hayırlıdır inan ki bil ki.
Gururdan kibirden uzak dur uzak
Nefsinin kurduğu olmasın tuzak.
Bu aleme niçin geldiğini bil
Kul olmak içindir ün almak değil.
Hidayet Allah’tan sen de gayret et
ŞÜKRANİ şükreyle belaya sabret.
SIR
Kâinatı seyre daldım
Her nesneden ibret aldım.
Yetmez
Yuvarlak gördüm küreyi
Baktım ki yoktur direği
Çökmez
Gökte gördüğün
güneş, ay
Yıldızlar say babam say
Bitmez
Uçaklar semada gezer
Vapurlar derya da yüzer
Batmaz
Silin gönüllerden pası
Kötülerin bedduası
Tutmaz
Geçti ŞÜKRANİ ’nin çağı
Virane oldu ocağı
Tütmez
İKKATLİ OL
Düşünüp tartarak yapmalı işi
Sonra pişman olmamalı bir kişi.
Az konuş az uyu bir de az ye
El iki söylerse sen dahi bir de.
Dikkat et sözlere bunlar nasihat
İyi sözleri al kötü sözü at.
En uygun bir iştir her şeyin özü
Konuşmalısınız tartarak sözü.
İnsan olduğun bil ve özüne dön
Bu duygular ile çiz kendine yön.
Keser gibi olma hep bana hep bana
Testere gibi ol bir sana bir bana.
KİME NEY
Sultan sarayı
Sinek yarayı
Herkes parayı
Sever
Ocak közü
Kirpik gözü
Kabuk özü
Tembel yatmadan
Geveze atmadan
Pazarcı satmadan
Duramaz
Memur masasız
Tüccar kasasız
Hakim yasasız
Olmaz
Aşık’a saz
Güzel’e naz
Mevsime yaz
Yakışır
Seyyaha gezme
Çamura çizme
Balığa yüzme
Gerekir
BU AYRILIK NEDEN NİYE
Aynı hamur aynı maya
Bu ayrılık neden niye?
Birleşiriz aynı soya
Bu ayrılık neden niye?
Kökümüzü arar isen
Biraz fikir yorar isenEğer bana sorar isen
Bu ayrılık neden niye?
Kök varır Adem ataya
Ondan yol yoktur öteye
Sakın düşmeyin hataya
Bu ayrılık neden niye?
Yaradan’ın kullarıyız
Bir ağacın dallarıyız
Aynı petek ballarıyız
Bu ayrılık neden niye?
Ayrılık yok olsun birlik
Açmayalım seferberlik
Biz kuralım düzen dirlik
Bu ayrılık neden niye?
Yanmasın yüreğin bağrı
Yönelelim hakka doğru
ŞÜKRANİ ’den son bir çağrı
Bu ayrılık neden niye?
OKUYALIM
İlimdir her şeyin başı
Okuyalım öğrenelim
Okut cahil vatandaşı
Okuyalım öğrenelim.
Okuyalım bütün millet
Cehalette vardır zillet
Yücelmelidir bu devlet
Okuyalım öğrenelim.
Cehaletten doğar zarar
Kötülük etrafı sarar
Cahil insan neye yarar
Okuyalım öğrenelim.
OĞUL
Vasiyetim şudur ey oğul senden
Doğru ol dürüst ol hak yoldan şaşma
Haram lokma yeme çıkmaz mideden
Kötülerden uzak dolaş yaklaşma
Cömert davran lâkin savurgan olma
Rızasız sofradan tek lokma alma
Yüzme bilmiyorsan ummana dalma
Kıyılarda dolaş boyunu aşma.
Koğudan gıybetten sakın dilini
Fakir fukaraya uzat elini
Kimsesiz düşkünün gözet halini
İnsanlığın unutup ta yozlaşma
ŞÜKRANi’ de der ki ey oğul balı
Aldatmasın seni dünyanın malı
Kesmeye kalkışma bindiğin dalı
Tehlikenin etrafında dolaşma.
KURBAN
Haramın küpünden bal yiyenlere
Ne desem söylesem az gelir Kurban
Hak hukuk ne imiş bilmeyenlere
Helal ne haram ne vız gelir kurban.
Onun için madde öndedir önde
Manayı defnetmiş evvelki günde
Şimdi diskotekte barda düğünde
Davulu zurnası saz gelir kurban.
Eğer ki içinde yok ise korku
Tilkiden çakaldan ne olur farkı
Birgün de terk eder ev ile barkı
Belki bahar belki yaz gelir kurban.
Düşünüp durdukça yanıyor içim
Bu nasıl yaşantı bu nasıl geçim
ŞÜKRANİ’m içinde yanar ateşim
Alevler tutuşur köz gelir kurban.
KIBRIS DESTANI
Osmanlıdan gelme bizim soyumuz
Kıbrıs yavru vatan Girne köyümüz.
Hey kahpe Yunanlı bizi duyunuz
Sesimizi duyurmasın biliriz.
Magosa düzüne kurduk fabrika
İmanlıdır Türk ordusu harika
İnsanlık mı yaptığın Amerika
Biz dost düşman kayırmasın biliriz.
Lefkoşa kapısı açıldı bize
Evvel Allah fırsat vermeyiz size
Hattınızı bilin batmayın göze
Nara atıp bağırmasın biliriz.
BİZİM KÖYÜN
Dolaştım bizim elleri
Tozlu topraklı yolları
Perişan gördüm halleri
Bizim köyün bizim köyün.
Ahbar özü, çeltek özü
Gayet çetin Sayın Yüzü
Çok fazla sayılmaz düzü
Bizim köyün bizim köyün.
Eğlenip de mesken kurmak
Nasip olmadı ki durmak
İçinden akıyor ırmak
Bizim köyün bizim köyün.
Üçkaya eteği köyüm
Dedebey’den gelme soyum
Ağasıydı emmim dayım
Bizim köyün bizim köyün.
O köy ŞÜKRANİ ’nin yurdu
Orda ne hayaller kurdu
Dereleri çağlıyordu
Bizim köyün bizim köyün.
SİVAS’IM
Çoktur benim şu Sivas’a nazarım
Lale sümbül güller açmış Sivas’ım
Ölür isem tekke olsun mezarım
Çok insanlar gelmiş göçmüş Sivas’ım.
Aşığı çok olur boldur ozanı
Eksik olmaz okuyanı yazanı
Sabahları huzur verir ezanı
Adı tarihlere geçmiş Sivas’ım.
Etiyle kıyması, meşhurdur balı
Kurarlar tezgahı dokurlar halı
Rengârenk bezenmiş yeşili alı
Sanatı dillere düşmüş Sivas’ım.
Kışı bir başkadır bir başka yazı
Bahar gelir meler koyunla kuzu
Yaylaya çıkıyor gelini kızı
Her işe kolunu açmış Sivas’ım.
İlçeler etrafı eylemiş sıra
Yıldızeli Hafik İmranlı Zara
Divriği Suşehri Koyulhisar’a
Her yana böylece taşmış Sivas’ım.
Gemerek Şarkışla Kangal ve Gürün
Meyvesi sebzesi bol olur ürün
Türkiye içinde bellidir yerin
Yurdun ortasına düşmüş Sivas’ım.
Soğuktur suları hoştur havası
Yetişkin insanı ilim deryası
Benim nazarımda illerin hası
ŞÜKRANİ ’ye sırrın açmış Sivas’ım
TÜRKİYEM
Güzel Türkiye’mi gezdim dolaştım
Edirne’yi Kars’ı Artvin’i gördüm
Engin sahillerden güneye geçtim
Diyarbakır Urfa Mardin’i gördüm.
Hakkari ilinden kuzeye doğru
Önüme çıkmıştır koskoca Ağrı
Malazgirt’e bakar Süphan’ın bağrı
Orda koç yiğitler yurdunu gördüm.
Adana Antalya Muğla’da durdum
Kayseri ilinde hayaller kurdum
İstanbul Ankara her taraf yurdum
Her yerde insanın merdini gördüm.
Ege’de rastladım güzele hasa
Karadeniz’de yok kederle tasa
En sonunda geldim şanlı Sivas’a
Dertli ŞÜKRANİ ‘ nin yurdunu gördüm,
KIBRIS DESTANI
Osmanlıdan gelme bizim soyumuz
Kıbrıs yavru vatan Girne köyümüz.
Hey kahpe Yunanlı bizi duyunuz
Sesimizi duyurmasın biliriz.
Magosa düzüne kurduk fabrika
İmanlıdır Türk ordusu harika
İnsanlık mı yaptığın Amerika
Biz dost düşman kayırmasın biliriz.
Lefkoşa kapısı açıldı bize
Evvel Allah fırsat vermeyiz size
Hattınızı bilin batmayın göze
Nara atıp bağırmasın biliriz.
BU VATAN BİZİM
Zaferler kazanan ey şanlı ordu
Bu vatan bizimdir bizim olacak.
Sokmayız vatana çakalı kurdu
Bu vatan bizimdir bizim olacak
Ay yıldızlı bayrağımız göklerde
Her zaman her yerde dalgalanacak.
Ecdat yadigarı bu cennet vatan
Her bir karışında kefensiz yatan
Koruyamaz isen sen ondan utan
Bu vatan bizimdir bizim olacak.
Ay yıldızlı bayrağımız göklerde
Her zaman her yerde dalgalanacak.
ŞÜKRANİ Vatana adar canını
Her zerresi için döker kanını
İşte böyle yüceltirsin şanını
Bu vatan bizimdir bizim olacak
Ay yıldızlı bayrağımız göklerde
Her zaman her yerde dalgalanacak.
KONGRE ŞEHRİ
Dört eylül dokuz yüz on dokuz sabah
Atamıza kucak açtık Sivas’ta
Cefakâr vefakâr ah milletim ah
Kurtuluş andını içtik Sivas’ta
Gazi Paşa’m karar verdi bir anda
Bu karar ki kabul gördü her yanda
Soylu milletime yakışmaz manda
Düşmanlara kefen biçtik Sivas’ta
Yurtta sulh’tur cihanda sulh ilkesi
Etrafına toparladı herkesi
Doğu batı kuzey güney bölgesi
Meclis-i Mebusan seçtik Sivas’ta
“Ya İstiklâl ya ölüm” parolası
Gerçekleşmek için seçti Sivas’ı
ŞÜRANİM de varken vatan sevdası
Tek bir vücut olup coştuk Sivas’ta
AVUKAT CAHİT TUNCER’E
Bize name gelmiş muhterem dosttan
İrticalen cevap veremiyorum
Gönül bahçesinde yeşertmiş bostan
Türlü meyvelerin deremiyorum.
Aslımı sorarsın has mıdır has mı
Dedebey’ i derler duyulmuş ismi
Bu garip aşığın günahkar cismi
Şu nefsin putunu kıramıyorum.
Bir söz ettin gelek diye yüz yüze
Gücüm yetmez açık konuşak size
Ben ırmağım eş olamam denize
Arkanızdan dahi varamıyorum.
Hüneri kendinde görme ha sakın
Düşün kimden ise ol ona yakın
Balığın ceddine haram bıçak’ ın
Sırrı hikmetine eremiyorum.
Bana herkes diyor gayete candan
Sen de resmi dedin çıktın bir yandan
Sadece uzağım ilim irfandan
Sebebin kimseye soramıyorum.
Âşık ŞÜKRANİ ’yİm gelmişim coşa
Sorar isen bana bunlar hep boşa
İstensen bey ol istersen paşa
Mezara girmeyen göremiyorum.
AZİZ DOSTUM KUL MEHMET
Destura ne hacet açık kapımı
Ne zaman dilersen vur vur yarenim
Bilmek istiyorsan soyum sopumu
Kime sorar ise sor sor yarenim.
Bağrımı deliyor sazın telleri
Çok soğuk esiyor aşkın yelleri
Gönül bahçesine diktim gülleri
Verimsiz bitmiyor pur pur yarenim.
Beni gören bir vefalı dost sanar
Bilmezler yaramı içerden kanar
Ocağım küllenmiş gizlice yanar
Ateş alev almaz pır pır yarenim.
Bir dilim ekmeğe değilim muhtaç
Mânâ aleminde aç kalmışım aç
ŞÜKRANİ başına taksalar da taç
Neyleyim ben onu kır kır yarenim.
TAHSİN AYDIN’A
Aradım incede inceyi gördüm.
Gönül bir çiçektir solar değince
Rüzgar soldurmadan önceyi gördüm.
Irgalandım kavak gibi sallandım
Yalın ayak yola düştüm yollandım
Arı oldum çiçeklerden ballandım
Namelerde gizli heceyi gördüm.
Irgat oldum, köle oldum satıldım
Kimsesizler diyarına atıldım
Talihsizler kervanına katıldım
Aydınlık günlerde geceyi gördüm.
Halimi anlattım dinleyen nerde
Sözlerim kâr etmez kâr etmez ferde
İnsanların hali ruz-ı mahşerde
Niceleri daha niceyi gördüm.
AŞIK KUL GAZİ’YE
Senin şu derdine derman
Bulabilse idim gardaş
Sultan olup hemen ferman
Verebilse idim gardaş
Sarı çiçeğin yüzünden
Ağlayıp olma gözünden
Cevahir gibi özünden
Olabilse idim gardaş.
Yakmış seni sarı çiçek
Anladım ki bu iş gerçek
Sevenler nedense hep tek
Hele bilse idim gardaş.
Sarı çiçeğin yurdundan
Çok severmişsin ardından
Hele senin şu derdinden
Alabilse idim gardaş.
İlamı almışsın ele
Sarı çiçek görsün hele
Umarım ki sana gele
Bile bilse idim gardaş
ŞÜKRANİ der Hak’tan iste
Çiçeğini eyle deste
Sevdalanıp olma hasta
Diyebilse idim gardaş
ASIL
Hiç güvenme varlığına varlı olan dostuna
Bir gün karabulut çöker aydınlığın üstüne
Kök ne ise asıl odur değiştiremen asla
Tilkiden canavar olmaz girse aslan postuna.
ÇALIŞ
Günden güne ilerle yoktur hüsrana dalış
Utanç verir topluma utanç geride kalış
Karınca dan örnek al bak neler beceriyor
Aya yıldıza fırla çalış durmadan çalış.
DİL
Kontrol et kendini yaptığın her işi bil
Her zaman iyi düşün kalpten kötülüğü sil
Koğu ve gıybet etme kötü sözler söyleme
Alıştırma kendini yalancı olmasın dil.
HALİM OL
Gel ey gönül yükseklere taht kurma
Engin dolaş dürüst yaşa halim ol
O bir nazargâhtır sakın kalp kırma
İlim hazinedir öğren alim ol.
PARA
Var olunca neşedir yok ise düşen dara
Bütün ihtiyaçlara ölçü konmuştur para
İnsanın hem dostudur hemi de düşmanıdır
Kıymetini bilmezsen eder seni maskara.
SON
Su sızarsa gemine bir gün batırır onu
Tıka o delikleri fazla artmasın tonu
Ey kaptan menzilin al ayarlayıp rotanı
Belki yetişemezsin gelir hayatın sonu.
VATAN SEVGİSİ
Bülbül’ü koymuşlar altın kafese
Ah vatan ah vatan ah vatan demiş
Vatana ihanet eden herkese
Yuh utan yuh utan yuh utan demiş.
YALAN
Ömür sana sermaye kaç günse arda kalan
Şu geçici faniden yok mudur ibret alan
Belki de hemen şimdi göçün yükler gidersin
Yalandır bu aleme aldanmayasın yalan.
SİSKAV
Sivas İl’i Sanat Kültür Vakfıyla
İlimizde hizmetlere hız verdik
Sadakatle, azim ile hakkıyla
Kalkınmanın hamlesini biz verdik.
Adalet, dürüstlük övgüsü ile
Vali Bey’in şefkat sevgisi ile
Birlik beraberlik duygusu ile
Ayrılık yok ilkesine tez verdik.
Şekillerde değil özdeyiz özde
Kim ne derse desin gözdeyiz gözde
Astarlarda değil bezdeyiz bezde
Nihayeti kaplamaya yüz verdik.
Lafla değil icraattır işimiz
Işık saçtı kalplere güneşimiz
Gerçekleşti ey ŞÜKRANİ düşümüz
Irakları yakın ettik söz verdik
Kayıt Tarihi : 31.3.2009 15:08:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!