Ey göklerdeki bulutlar
Gölgenizle mutluyum
Yağmurlarınızı esirgemeyin benden
Yemyeşil kırlar yaratın
Uçsuz bucaksız yaylalar verin
Yüz çevirmeyin bana
Sizlersiniz hayat kaynağım
Ekmeğimin aşımın vazgeçilmezisiniz
Yokluğunuz felaketim olur
Benden varlığınızı esirgemeyin
Ey göğümü süsleyen kuşlar
Türlü seyyareler
Varlığınızla mutluyum
Üzerimden geçip gitmeyin
Küçük görmeyin beni
Yokmuşum gibi davranmayın
Benim de bir gözüm göğünüzdedir
Aranızda bir yer açın bana da
Aklımla emrinizde olurum
Dostluğuma nişane kabul etmez misiniz
Ey çiseleyen yağmur
Deli sağanaklar
Islaklığınızla mutluyum
Haydi sicim gibi yağın üzerime
Islatın bedenimi
Sırılsıklam olayım
Yıkayıp götürün tüm kederlerimi
Benden uzaklara bırakın
Yepyeni
Dingin bir ben salın yeryüzüne
Ey masmavi
Suyu içilesi azgın nehirler
Taşkın çağlayanlar
Coşkunuzla mutluyum
Savurun zerreciklerinizi üzerime
Çarpın yüzüme doğru
Serinletin sıcaklığımı
Alın yangına dönmüş ateşlerimi
Akın gürül gürül
Bereketlendirin toprağımı
Yeşertin bağlarımı
Ey ışıltılı metropoller
Meydanlar caddeler
Azametinizle mutluyum
Haydi kapsayın beni
Her kusurumla
Beni de içinizde barındırın
Kalabalığınızda hapsedin
Yalnızlıklarımdan koruyun
Bir başıma bırakmayın kendimle
Varoşlarda saklayın beni
Ey asfaltlar patikalar
Köhne demiryolları
Kavuşturma ümidinizle mutluyum
Alın götürün beni buralardan
Köylerden kasabalardan geçirin
Ovaları derin vadileri gösterin bana
Uçurumlardan aşırın
Sevdiklerime taşıyın beni
Yılların hasretini dindirin
Hayat AKTAŞ
Şubat 2012
Ayaz gecenin en afili yalnızlığında
ben yine ayakta
yine gözlerim uyku yüklü
serseri düşüncelerin piyasasındayım
pahalı alınıp ucuza satılan
vefasız duygular karmaşasındayım
Geleceksen eğer o gün bugün olsun,
Bugün ve her daim seni aşkla sevebilirim
Eskiden kalma seni inciten ne varsa her şeyi
En uzak kıyısından denize bırak öyle gel
Hüzünlü hiçbir anı kalmasın yüreğinde
İlk günkü gibi saf ve tertemiz gel
Geleceksen eğer o gün bugün olsun,
Yüzünde yepyeni başlangıçların umudu ışıldasın
Ayaklarında tatlı bir telaş seni bana getirsin
Yıllara yorgun gözlerin artık benim için gülsün
öyle gel ki kayıp yıllar hasedinden kahretsin
Geleceksen eğer o gün bugün olsun,
Üzerinde gençliğini anımsatan sade giysilerin
Dudaklarında mutluluğun gülümsemesi olsun
Bırak saçların gümüş, yüzün derin çizgili olsun
Yeter ki kendinle barışık düşüncen olsun
Geleceksen eğer o gün bugün olsun,
Gelirsen bugün karşında ellerini sımsıkı tutacak bir el
Yalnız senin için çarpacak bir yürek bulacaksın
Sana kendi ellerimle aşkın şerbetini sunacağım
Yıllardır üşümüş ruhunu sımsıcak nefesimle ısıtacağım
Geleceksen eğer o gün bugün olsun,
Yoksun diye yüz çevirdiğim aynayı
Kendimden bıktırıp eskiteceğim
Özensiz bağladığım at kuyruğu saçımı
Senin için özgürleştirip omzuma salacağım
Ve geleceksen eğer bugün,
Gidişinin hesabını sormayacağım
Yarına dair hayaller de kurmayacağım
Mutluluğun en parlak rengini giyip
Kapım ardına kadar açık
Seni sadece sevgiyle karşılayacağım.
Hayat AKTAŞ -nisan 2011
Bekle dediğin yerde
Her gün bekledim seni
Gelmedin yar
Gelmedin...
Beni bekle
Geleceğim mutlaka
Demiştin ya hani
Doğru sandım inandım
Erken kalktım o sabah
İçim içime sığmadı
Geç kalırım diye
Sokakları rüzgar gibi geçtim
Nefes nefese kaldım
Tam zamanında vardım
Yüreğime sığmayan bir sevinçle
Bekledim
Gelmedin...
Güneşin parlak ışıklarını
Gözlerime hapsetmiştim oysa
Üzerine sinmiş
Ağır karanlığını
Aydınlatsın diye
Sana getirmiştim
Herkes gelip geçti
Herkes sevdiğine kavuştu
Ama sen gelmedin...
Gelsen
Aşk adına yazılmış
En güzel aşk şiirlerini
Okuyacaktım
Aşk adına bestelenmiş
En güzel şarkıları
Söyleyecektim
Gelmedin...
Sonra başım ağır geldi boynuma
Tutamadım aşağı eğdirdim
Gözlerimden yaşlar geldi geçti
Yüreğimden karanlık bulutlar
Fırtınalar tayfunlar geçti
Ben ağladım
Sen gelmedin...
Gelsen
Yüreğimde senin için
İmbiklerden damıttığım
Tertemiz sevgimi verecektim
Gökyüzünden çaldığım
Bir avuç yıldızı
Saçlarına takacaktım
Kaç zamandır yazdığım
Sevda öykülerini anlatacaktım
Gelmedin...
Sensiz bıraktın beni bu dünyada
Öylece yalnız kaldım buralarda
İçim üşüdü yokluğunda
Gelmedin...
Kocaman bir yalanmış beni sevdiğin
Hayat AKTAŞ
Şubat 2012
Kirletme yüzünü Gudea!
Ölmezsen eğer...
Uzun süre kullanacaksın daha
Yüzün ak alnın pak olmalıydı değil mi
Kirlenirse bir gün yüzün
Sevdiğinin yüzüne nasıl bakacaksın
Hangi kutsal su arındırır yüzündeki kirleri
Hangi ağartıcı ile aklayacaksın onu
Bırak yüzünde tebessüme yer kalsın biraz
Kirletme ellerini Gudea!
Tertemiz ve kutsal şeylere dokunacaksın daha
Kirlenirse bir gün ellerin
Bir bebeğin minicik ellerinden
Nasıl tutacaksın kirletmeden
Sevdiğinle el ele nasıl yürüyeceksin
Bembeyaz bir papatyayı
Nasıl sunacaksın sevdiğine
Hangi yağmur yıkayacak
Kirlenmiş ellerini söyle
Kirletme gözlerini Gudea!
Güzel günler göreceksin daha
Kirlenirse bir gün gözlerin
Kimi inandıracaksın samimiyetine
Gülünce nasıl gülecek gözlerinin içi
Hüznünü dağıtan biricik gözyaşların
Kirlenmeden nasıl düşecek yanaklarına
Sevdiklerine sevgi dolu gözlerle
Baktığın nasıl belli olacak
Kirletme yüreğini Gudea!
Muhteşem aşklar yaşayacaksın daha
Yepyeni heyecanlar tadacaksın
Kirlenirse bir gün yüreğin
Yeryüzünü de yüreğin gibi kirleteceksin
Tanrıların tüm laneti üzerine yağacak
Şer rüzgarları esip kavuracak dört yanını
Dünyayı büsbütün çekilmez kılacaksın
Ve kirletme beynini Gudea!
Güzel şeyler düşüneceksin daha
Kirlenirse bir gün beynin
Doğru kararlar almayı nasıl bileceksin
Parlak fikirlerin nasıl mümkün olacak
Uyutan masalların gerçeğini
Aydınlık günlere nasıl devredeceksin
Umutlarını hangi bilinçle yeşerteceksin
Kirlenmemeli değerlerin değil mi Gudea!
Hayat AKTAŞ
Şubat 2012
Bu renksiz
Buğulu şehir
Gri ve puslu hava....
Melankolik yapıyor beni
Depressif bir
Kedere büründürüyor
Bu sıkışık
Daracık
Sokaklardan
Üzerime kasavet çöküyor
Omuzlarım ağırlaşıyor
Monoton
Sıkıcı
Şevksiz
Bu çalışma düzeni
Mahkeme suratlı
Bu ruhsuz insanlar
Telaşa ayarlı yaşam tarzı
Esaretim oluyor
Öfkemi büyütüyor
Hayallerimi silip götürüyor
Kendime olan azıcık güvenim de
Kurum kokan
Sokak aralarında kaybolup gidiyor
Kaldırımı
Ve binaları yüksek
Bu caddelerde
Gökyüzü benden gitgide uzaklaşıyor
Bense küçücük kalıyorum
Sanki kendimi
Küçümsenmiş hissediyorum
Beton sarmış dört yanımı
Bu donuk renkli evler
Estetikten yoksun binalar
Hepten ruhumu sıkıyor
Avazım çıktığınca bağırmak
Buralardan uzaklara kaçmak
Geçiyor içimden
Her şeyi hızla tüketen bu kalabalık
Beynimi kemiren bu anlamsız gürültü
Aralarında ben
Büsbütün çaresiz hissettiriyor kendimi
Öğündüğüm şu
Okyanus enginliğindeki yüreğim
Küçüldükçe küçülüyor
Canım burnuma geliyor
Nefessiz kalıyorum
Şaşkın ve ürkek
Bakıyor gözlerim
Geçerliliğini yitirmiş kurallar
Anlamsız yüz ifadeleri
Bu sahte tebessümler
Beni çileden çıkarıyor
Heyheylerim tepeme üşüşüyor
Bunalımdan çatlamış insanların
Hiçbir şey yokmuş gibi davranmaları
Beni fena halde yoruyor
Algı sınırlarımı zorluyor
Şöyle bir bakıyorum da
Çevremde
Anlamlı
Düzeyli
Kaliteli yaşamdan başka
Bütün olumsuzlukları görüyorum
Fırtınalı
Yapayalnız
Keyifsiz
Onursuz yaşamlar
Karmaşa
İsyan
Ve bir tükenmişlik görüyorum
İnsanca yaşama
Şiddetle özlem görüyorum
Mutluluğa susamışlık görüyorum
Bu hengame içerisinde
Bir ben olmuyorum
Bir sen olmuyorsun
Bizler olmuyoruz
Oysa toprakla yoğrulmuştuk biz
Güneşte kavrulmuştuk biz
Kırlardı
Dağlardı yurdumuz
Yağmurdu umudumuz
Mavileri özlerdik
Denizleri
Ormanları
Delice sevdaları
Çocuksuluğu özlerdik
Belki çok uzaklaşmış sayılmayız
İstersek hala
Yol yakınken dönebiliriz
Pekala başarabiliriz
Doğaya
Özümüze dönebiliriz
Haydi gel
Tutalım ellerimizi
Güneşe dönelim yüzümüzü
Yaylalarımıza
Ovalarımızaa
Bağlarımıza doğru gidelim
Sabahleyin erkenden
Yollara düşelim
Kalk haydi! ...
Hayat AKTAŞ
Mart 2012
Uzaklardan seslenir bize
Korkularından kurtul der
Ruhunun ışıltılı sarayına dön der
Denizin hışırdayan güçlü sesi...
Gülümseyen yüzüyle kırlar
Açmış kollarını sevgiyle
Ona dönüşümüzü bekler
Yaşamdan uzak kalma
Evinden uzak kalma
Kalbinden uzak kalma der Manitu
Güneş tarlaların başağına
Başaklar kokusuna çağırır bizi
Ağaçlar gelinliğine çağırır
Yaşam özüne
Yeryüzünün yolcuları değil miyiz hepimiz
Barış ve aşk için şarkılar söylemeliyiz
Bir atın sırtına atlayıp bazen
Güneşin battığı yöne gitmeliyiz
Öylece...
Korkusuzca gitmeliyiz
Kendimize doğamıza dönmeliyiz
Yeryüzünün yolcuları değil miyiz hepimiz
Gün gelir yollar çeker bizi
Yollar uzun olur dağlarsa büyük
Aşılmaz zannedilir çoğu zaman
Haydi dönüş zamanı der ulu Manitu
Nehirleri takip etmeli
Nehirler bereketli ovalara
Denizlere götürür bizi der
Sulara bırakalım o zaman kendimizi
Yatağımız gibi nazik ve yumuşaktır yüzeyi
Sular yatağımız olsun
Sessizliğinden korkmalı bazen suların
Yönümüzü çevirdiysek nehirlere
Arkaya bakmaya gerek kalmamıştır
Uzaklarda bir taze gelin ağlar
Törelere kurban bir kız ağlar
Sessiz çığlığını basar
İçimizde bir yara sızlar
O zaman gökyüzünde bir bulut ağlar
Rengarenk çakıl taşları
Gün ışıyınca her sabah
Gidenlere ağıtlar yakar
Sonra evimiz çağırır bizi
Hava kararmadan
Sığınağımız olan evimize dönmeliyiz
Açmış kapılarını bizi bekler
Hiçbir yerde oyalanmadan
Mehtabın büyüsüne kanmadan
Çabucak dönmeliyiz o zaman
Sevgiliye döner gibi dönmeliyiz
Güneşi,sevgiliyi ve mehtabı
Yaşama sebebi gibi görmeliyiz
Hayat AKTAŞ
Şubat 2012
Ey ölüm!
Her gün pusudasın benim ülkemde
Tahtı serdin her köşemize
Kah doğudan geliyor haberin
En yoksul, en biçare hanelerde
Kah batıdan geliyor ayak seslerin
Onca hengamenin içerisinde
Çok sık uğrar oldun memleketimize nedense
Hayırdır bizleri çok mu sevmektesin
Bu yüzden mi yürekleri yakmaktasın?
Yok yere ocakları söndürür
Yetim bırakırsın bebeleri
Anaları, babaları, eşleri
Canının yarısı kardeşleri
Ayırırsın birbirinden
En olmadık zamanda ensemizden yakalarsın
Neden başka ülkelerde haberlisin de bizde böyle habersiz
Bize kastın mı var diyeceğim
Demeyeceğim
Bizler hazırlamaktayız değil mi bu ölümleri
Senin işini bizler kolaylaştırmaktayız
Belki de sana çok iş çıkarmaktayız
İtiraf et sende bizden bıktın değil mi?
Bunca canı almaktan yoruldun değil mi?
Sen de haklısın kusurun büyüğü bizde
Kimine trafik bahanesi
Kimine deprem kimine sel
Kimine de terör mecburen
Aslolan ölmek değil midir
Adını ne önemi var
Sana sesleniyorum ey ölüm
Yeter olsun artık sana yalvarıyorum
Çek acımasız elini ülkemin üzerinden
Yetmez mi akan yaş gözlerimizden
Yurdumun güzel insanları
Artık gülsün istiyorum-Amin..
Hayat AKTAŞ
Ekim 2011
GEÇMİŞTEN GELEN
Ne sana sitem edeceğim bugün
Ne de çoktan küllenmiş bir ateşi
Harlamaya körük olacağım
Bunun için çok geç olduğunu
SANA DAİR
Sus kara böcek! Döktürme incileri gözlerinden
Sen bunu denizleri yakarak hak etmiştin.
loş mahzenlerde tozlanmış anılar arasında
hiçliğe atılma zamanını beklerken bile
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!