Sen miydin karşımda duran, yoksa hayallerimi süsleyen tılsım mıydı anlayamadım. Utkum tutulmuş, dizlerimin bağı çözülmüştü. İşte karşımdaydın olayın şokunu üzerimden atamıyordum. Hep kendi kendime derdim “hayallerin inandığın müddetçe gerçekleşir”. Ama yinede insani duygularım vardı ve balık burcunun tüm özelliklerini taşıyordum. Sonra bir an dehşete kapıldım kafayı mı yedim diye düşünmeye başladım. Belli belirsiz bir sıcaklık sardı tüm bedenimi, karnımın içi alav alev yanıyordu. Neredeyse kusacaktım, farkında olmadan seni sınıfın kapısına kadar takip etmişim. Sonra kapı kapandı ne yapacağımı kestiremeden oracıkta kalakaldım taki Ali’nin koluma dokunuşuna kadar.
Alev alev gözlerin vardı, kısa buğday saçların zaman ince ince işlemişti seni. Hayallerimdeki periden tek farkın saçlarının biraz kısa olmasıydı. Ama hayallerimden daha güzel ve daha canlıydın. Akşama kadar uçsuz bucaksız hayallere daldım. Seninle arz-ı mevutun ortasın inmiştik, Kaf dağındaki ikna kuşlarıyla yetmiş bin diyar gezmiştik, sonra aynalı baba bize ney çalıp tatlı şarabıyla bizi kendimizden geçirmişti. Ve dudaklarımızdaki şiirler kendilerini zamanın akışına bırakmışlardı.
***
Hülyalı bakışlarınla ram eylersin beni sana.
Al aşkını vur hicran dolu kalbime,
Ah çıkmaz acıdan yana dili sinemden,
Yeter ki sen sev beni ey mukaddes sevgili.
***
Pagoda’da bir sen vardın birde ben
Tanrıya haykırışımız aynıydı
Biz aynıydık
Zaman aynıydı
Mahşerden beraber kaçmıştık,
Kehanetler başlamış
Zavallılar farkında değil,
Tek farkında olan bizdik
Bizimde umurumuzda değil
İkimizde aynı kitabı okurduk,
Sonra anlatırdık hayallerimize
Hayallerimde sen vardın
Biz hayallerde yaşardık..
Hayaller hayâller, gece zor olmuştu. Rüyamda ucubelerle, hilkat garibeleriyle, karabasanlarla savaştım. Senin ağırlığını taşıyamaz oldum, uçurumun kenarında adını haykırıyordum. Sabahı daha da bir zor etmiştim, zamanın durmasını ve hiç geçmemesini istiyordum. Kafamı ellerimin arasına alıp kendimi bunun bir rüya olduğuna inandırmaya çalışıyordum. Ve sen ordaydın tam karşımda bana gülümsüyordun. Sana dokunsam kül olacağım kadar gerçekçiydin. Diğer yanda da korkuyordum, ya bu bir rüya yada bir hayal ise.
Günler geçmiyor ağırlaştıkça ağırlaşıyordun. Sırtımda sanki bir dağın ağırlığını taşıyordum. Gerçeklerle yüzleşmek, acıda olsa bunu yaşadım ve sen etinle kemiğinle gerçektin. Her gün seni görüyor her gün seni yaşıyordum. İnsanın yıllarca hasretini çektiği şeyi görüpte, ona dokunamamanın ne kadar kahredici ne kadar elem ve esef verici olduğunu ben en dehşetiyle yaşadım. Sen bunların farkında bile değildin, hatta sen kendinin bile farkında değildin. Çoğu zaman kendime sorardım hala hayal mi görüyorum, Serpil hala hayallerimde mi yaşıyor.
İlk sene, bunların tanrının gazabı olduğunu düşündüm. Sonraları ise bunların lütuf olduğunu anladım. Her şey zıddıyla kayimdir. Aşkın ve sevginin değerini, zıddını çekmeyen anlamaz. Senin değerini anlamam için tam yedi yılımı Budist yaşamıyla geçirdim. Kredi yurtlarının izbe yatakhanelerinde, bekar odalarında, gece karanlık park köşelerinde hep adın yankılandı.
Senin için nice doğum sancıları çektim ve Mutlu son gerçekleşti, şimdi benimsin, karımsın. Seni nadide bir elmas gibi kalbimde taşıyorum. Hep orda kal canım karıcığım.
Seni çok seven ve sana saygı duyan
Mehmet Kaya 2Kayıt Tarihi : 10.7.2008 14:46:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Mehmet Kaya 2](https://www.antoloji.com/i/siir/2008/07/10/hayaller-ve-gercekler-nesir.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!