Öyle düşünüyorum da...
Sen ve ben, bir sonbahar günü
Koca bir ağacın altında otururken
Üzerimize yapraklar dökülüyor
Deniz manzaralı bir konumda, sohbet ediyoruz
Termostan, sıcak kahvemizi yudumluyoruz
Sen beni, ben seni, daha çok tanımaya çalışıyoruz
Senin saçların, rüzgardan gözlerini kapatıyor
Seni sürekli, saçını düzeltirken görüyorum
İzledikçe seni, sana daha da aşık oluyorum
Sen istemsizce, sarılmak istiyorsun sarılıyoruz
Sonra, acıktığımızı fark edip, balıkçıya gidiyoruz
Sen balığa, limon sıkmayı sevdiğini söylüyorsun
Yeni birşey daha, öğrenmiş oluyorum hakkın da
Balık ekmeğimizi yedikten sonra, birazcık üşüyoruz
güzel bir mekana, boğaz köprüsünün altın da
bir kafede, buluyoruz kendimizi
İçeride, muhteşem tablolar, kolonlarda yanan
dekoratif lambalar, üzeri kaplamalı ahşaptan masalar var
rahat rahat, oturuyoruz. Sen çayını yudumlayıp,
manzarayı izlerken, ben de seni izliyorum.
Arada, bakışıyor gülüyoruz. Sen güldükçe, ben sana, eriyip bitiyorum. Sen bana, anılarından bahsediyorsun. Ben, senin gözlerinde, anı unutuyorum. Derken çayımın soğuduğunu,
içmem gerettiğini söylüyorsun. Ve oradan ayrılıyoruz. Galata kulesine doğru, yola çıkıyoruz.
İstanbulu, senin ayaklarının altına seriyorum.
Ve sessizce, mutluluğumuzu seyrediyorum.
Benim gözüm, senden başkasını görmüyor.
Sen, bir anda kollarını açıyorsun. Kendini, kollarama bırakıyorsun. Senin o, mis gibi kokunu
içime, derince çekiyorum. Beni sevdiğini, en mutlu gününün, bu gün olduğunu söylüyorsun. Aşağıya iniyoruz. Eminönün' den, kadıköy vapuruna biniyoruz. Simitçiden aldığımız simitleri, martılara atıyoruz. Palton üzerinde, rüzgar da uçuşuyor. Çok mutlusun. Benim gözümde sen, harikasın. Kadı köy iskelesinden, yavaş yavaş yürüyoruz. Sonra biz, kız kulesine de gidiyoruz. Çok yoruluyoruz, sen bana soruyorsun, ne yapacağız şimdi ?
çok yorulduk diyorsun. Akşam yemeğimizi yiyip, karavanımıza doğru, yola çıkıyoruz. Karavanımız da ihtiyacımız olan herşey var. Karavanı, bir göl kenarına park ediyoruz. Ateş yakmak için, sağdan soldan, çalı çırpı topluyoruz. Büyükçe bir, ateş yakıyoruz. Omuzlarında, ufak bir battaniyeyle, karşımda oturuyorsun. O kadar güzelsin, o kadar huzur veriyorsun ki bana, bunu sana anlatamıyorum. Kalbim yerinden, çıkacak gibi hissediyorum. Göle karşı yaktığımız, ateşin dibinde,
kahvelerimizi yudumluyoruz. Bak işte gece oldu, yıldızlar bize göz kırpıyor. Uzanmış, gök yüzünü izliyoruz. Artık uyku vakti yaklaştı, biraz karavanda sohbet ettikten sonra, yatağa atıyorsun kendini.
Ben, gözlerimi senden alamıyorum. Kesintisiz, seni seyrediyorum. Gözümü kırpmadan öylece izliyorum. Saçlarını okşuyorum. Sen, hafiften uykuya dalıyorsun.Sabaha kadar uyumanı izliyorum. Sabah gözünü açınca, karşın da, muhteşem bir kahvaltı, seni bekliyor.Hazırlanan kahvaltı masasına, çok şaşırıyorsun. Arkamdan sessizce gelip, bana sarılıyorsun. Beni çok sevdiğini söylüyorsun. Ben de sana gülerek, evlenince, kahvaltıyı sen hazırlayacaksın bana diyorum. Sen tebessüm edip, hafta sonları da sen hazırla, ben bu anı, hep yaşamak isterim diyorsun.
Olur diyorum. Gözlerinin kahvesini izleyerek, kahvaltımı yapıyorum.
Hayal işte vergisiz parasız :)
Ali BorabeyKayıt Tarihi : 31.1.2025 21:37:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!