Tatlı hayal kurardık
Yuva kuracak gibi
En güzel mutluluklar
Bizim olacak gibi.
Hep yalan sözlerinle
Gece gündüz avuttun
Sen benim sarhoşluğumsun
ne ayıldım
ne ayılabilirim
ne ayılmak isterim
başım ağır
dizlerim parçalanmış
Devamını Oku
ne ayıldım
ne ayılabilirim
ne ayılmak isterim
başım ağır
dizlerim parçalanmış
..birtek biz deyiliz ki birbirinden ayrılan..eyer ayrılık acı vermiyorsa ne güzel.. yoksa..çekilmiyor anılar..teşekkürler Sayın Yıldırım
Hayaldeki mutluluğun cümle canlar için gerçek olması dileğiyle, aşağıdaki yazıyı paylaşmak istedim!
'Hayal hırsızları
Şöyle kocaman, bedenleri yerinden sarsmak için, dudak uçuklatacak türden, yıkılan/çalınan hayallerimi geri getirecek, kararan rüyalarıma em sürecek, yeniden hayata bağlanmamı sağlayacak bir dava açacağım.
Davayı canımı cebime koyanlara, gözlerimden güheri, dizlerimden feri, dilimden duayı, gönlümden sevdayı çalanlara karşı açacağım. Bu davanın sanığı, tanığı, davacısı, davalısı, müştekisi, zararlısı, karlısı kimse olmayacak. Davanın muhatabı, yargıcı, mübaşiri, kâtibi, bilirkişisi de ben olacağım.
Bir anlamda kendi kendimi yargılayacağım biliyor musunuz? Kendimle hesaplaşmak istiyorum anlayacağınız. Yaşamımı masaya yatıracağım, enine boyuna irdeleyeceğim, gerekirse neştere davranacağım…
O yıkıldığını iddia ettiğim hayallerim var ya… İşte o hayallerimi yakalamaya çalışacağım.
Dava süresince asla bir avukata ihtiyaç duymayacağım. Bir davacı tarafından, bir sanık, bir mağdur, bir de tanık tarafından olayları ele alacağım.
Sahi sizin de hiç hayallerinizin çalındığı oldu mu?
Ya bu hırsız en yakınınızda ise…
Örneğin eşiniz, babanız, kardeşiniz, ikiziniz ya da evladınız ise…
Ya da köyünüz, köylünüz, komşunuz ise…
Veya güvendiğiniz, oy attığınız, payitahta oturttuğunuz muhterem ise…
Haa anladım birinizin; “Aman sen de, zamanında ben de hayal hırsızı idim. Öyle kandırdım ki herkesi… Babam sırt üstü kaldı. Eşimi çok aldattım. Patronuma atmadığım kazık kalmadı. Hiç bir şey bulamazsam komşumun duvarındaki taşı düşürürdüm.” Cümleleri aklından geçti.
Ötekiniz; “Allah muhafaza. Harama elimi uzatmadım. Helalimin dışında kimseye kuşak çözmedim. Dilimden Allah kelamı düşmedi. Yoksula, yetime, güçsüze yardımcı oldum. Aylarca patron da eve aç gitti, ben de…” diye düşündü.
Diğeriniz; “Cahildim, şeytana uydum. Şimdi olsa asla yapar mıyım?” dedi.
En büyük hayalim babama layık olmaktı.
Onun gibi yürümeye, onun gibi konuşmaya, onun cesaretini yaşamaya, onun gibi girişken olmaya, sigarayı bile onun gibi içmeye hayrandım. Ondaki silah tutkusu, ondaki muhabbet coşkusu, ondaki bozlak avazı kimselerde yoktu. Öyle lafı eveleyip gevelemez pat diye konuşurdu. Örneğin hiç kalleş olmadı. Aza uza, olur olmaza tenezzül bile etmedi. Onu bu yüzden bir keresinde kırk bir yıllık arkadaşım olarak tanımlamıştım.
Evet, doğru algıladınız dakika bir, gol bir.
Başarı, hep başarı, daim başarı süslerdi hayallerimi. İşini en iyi yapan, işini zamanında yapan olmalıydım. İşini yaparken titizlenmeliydim. Yaptığım iş başkasına fayda sağlamalıydı. Kolaylık getirmeliydi. Çözüm noktasında olmalıydım hep. İş bitirici, sözü geçen, ikna yeteneğini zamanında ve iyi kullanan olmalıydım.
Benim yüzümden niye başkası mağdur olsundu ki…
Maalesef gene doğru algıladınız.
Hayat: 2, Hayallerim: 0.
Dağ/taş, bağ/bahçe, ev/bark, ova/bayır velhasıl tüm doğa çiçeklerle dolmalıydı. Tarlaları her daim gelincikler süslemeliydi. Papatyalar o gelinciklerin alına allık, moruna sevda katmalıydı. Huzur yaymalıydı ortalığa çamlar, kayınlar, kestaneler. İhtiyarlayan şimşirler ise ballı dudaklardan öpmek için mutlaka kaşık olmalıydı. Ihlamurlardan yaprak, meşelerden palamut toplanmalıydı. Yavşanlar, sığırkuyrukları, gevenler, kekikler, üç güllere karışmalı; çakırdikenleri, sazlıklar, kangallar, kel başlar, şeker dikenleri azgınlığı bir kıyıya koyup karaçalılığa özenmemeliydi.
Alabaşlarının başı çektiği, karabaşlarının kurttan kuştan koruduğu; mor beneklisinin, doğ kulaklısının, küpelisinin, çengel boynuzlusunun meril meril melediği sürünün masumiyeti yansımalıydı gönüllere.
Kınalı keklik kıskanmamalıydı gelincikleri. Çekirgeler papatyaları âşık etmeliydi kendine. Bağartlak bukalemunlaşmadan arazi yapısına uymalıydı. Sığırcık çakırdikenlerini, serçe kel başları yoklamalıydı.
Barış türküleri yükselmeliydi sonra. O türküler arş-ı alaya varmalı, arşı delen bu direklere tutunan yoksullar, yetimler, güçsüzler, yaşlılar, kimsesizlerin kimsesi olmayı başarabilmeliydi. Bebeler ağlamamalıydı. Ve yıkılmamalıydı hayaller.
Hiç sormayın canım, yediğimiz goller bir düzineye ulaştı.
Hem garibin davası mı olur Allah aşkına, bakın bir yıl daha göçüp gitti. Şunun şurasında huzuru mahşere ne kaldı ki...
Sahi bir yıl daha göçtü değil mi? O zaman korkunç bir biçimde hayalleri ile patlatılan Benazir Butto’ ya rahmet, “hayal hırsızları” hariç herkese iyi yıllar.'
Bu şiir ile ilgili 2 tane yorum bulunmakta