Siyah kadife perdeyi ağartan
Günün o nurlu ışığı
Soldurmaya başlarken birer birer
Gökyüzünde parıldayan yıldızları
Usulca kabaran dalgalardan
Yükselen sis yüzünden
Göremedim ne yazık ki
Gecenin kuzguni siyahında
Birbirine teğet geçen
Rotaları sabit hayal gemilerince
Varamadım farkına
Yanı başımda gülümseyen
Mutluluk tablosunun
Helak oldum
Kovalarken yalın ayak
Hayallerimin gölgelerini
Asırlık çınarın asfalt dallarında
Koşturdum durdum ömrümce
Kan ter içinde umudun peşinde
Yoruldu hayallerim
Değişmedi hallerim
Yanaşmadı limanıma
Hayal gemilerim
Yakalayamadım
Ne hayalleri ne umudu
Bomboş kalıverdi ellerim.
İnci Germenliler
Kayıt Tarihi : 27.5.2018 14:50:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Değerli ve sevgili arkadaşlarım, şimdi sizlere genç kızken yaşadığım, bir olayı aktaracağım. Aşağıda gördüğünüz resim, 1967 Temmuz ayında Mudanya’nın “ Uzun Yalı” denilen sahilinde çekilmiştir. Üzerinde durduğum kayanın ismi “Koca Karı”dır. Rivayete göre (çocukken bize böyle anlatılmıştı) bir kadın hamur yoğururken, hamura karşı çok büyük bir saygısızlık yaptığından Allah, onu anında böyle taş haline getirmiş. Deniz tarafından bakılınca aynı hamur yoğuran, bir kadına benziyor. Kolları zaman içinde dalgalar ve hava şartları nedeniyle kopmuş. Ablam yeni evlenmişti ve Ankara’dan, Mudanya’ya tatile gelmişlerdi. Eniştemin yakın arkadaşı da hanımıyla birlikte Wolksvagen arabalarıyla onları görmek için bize uğradılar. Hep birlikte Uludağ’a gitmeye karar verdiler ve beni de davet ettiler. Uludağ’a gittik, öğlende güzel mangal ziyafetinden sonra sıcak basınca tekrar, Mudanya’ya dönüp “Uzun Yalı” ya yüzmeye karar verdiler. Arabayı yolun kenarına park edip dik yamaçtan aşağıya, patikadan inmeye başladık. Zeytin ağaçlarına, otlara tutuna tutuna kayarak zorla kıyıya indik.“Uzun Yalı” Mudanya’nın en temiz ve tenha doğal plajıdır. O arazi eniştemin teyzesine aitmiş. Şimdi oraya çok güzel bir site yapıldı. Hatta enişteme de bir tane mirastan bir villa kaldı. Sonra onu satıp Çeşme’den villa aldılar. Neyse sadede gelelim. Aslında bu sahile piknik yapmak için hep denizden sandal veya motorla giderdik. Denizden kıyıya çıkmak çok kolay olurdu. Sahilde oturduk, eniştem ve arkadaşı yüzdüler. Ben de oturmaktan sıkıldım ve çok merak ettiğim, Koca Karı’ya doğru yürümeye başladım. Sahil iri çakıl taşlarıyla doluydu ve zor yürünüyordu. Kayanın yanına ilk defa bu kadar yaklaşmıştım. Biz daha çok sahilin öbür ucuna gelirdik. Sahil de o kadar uzundur ki adı gibi yürü yürü bitmez. Neyse kayaların üzerine çıktım, “Ben bu, Koca Karı’nın üzerine çıkarım” diye düşündüm.17 yaşındaydım, o zaman çok çevik ve sportmen bir kızdım. Beden eğitimi dersinden hep 10 alırdım. 19 Mayıs gösterilerinde de en ön sıraya koyardı hocamız. Kayanın üzerinde tutunacak bir girinti, çıkıntı yoktu. Aynı bir kedi gibi tırnaklarımla yalın ayak tepeye çıkmayı başardım fakat o kadar zor çıktım ki anlatamam. Adeta kayaya yapışmıştım, her an düşebilirdim. Beni o gün Allah korudu, buna bütün kalbimle inanıyorum. Ablama bağırıp el salladım, onlar da uzaktan bana el salladılar. Resmimi çektiklerini gördüm. Biraz sonra inmeye karar verdim ama inmem mümkün değil, korkmaya başladım. Denize atlasam diye düşündüm ama denizin içi sivri kayalarla doluydu. Atlarsam kayalara çakılacağım, zaten öyle iyi bir yüzücü de değilim, ancak boğulmayacak kadar yüzüyordum. Korktukça cesaretim azaldı ve inemiyorum diye bağırmaya başladım, beni duymuyorlar. Ben el salladıkça onlar da el sallıyor. Zaten duysalar da beni oradan indirmeleri mümkün değil. Koskoca sahilde beş kişiyiz, bizden başka Allah’ın bir kulu yok. Böyle tenha bir yere neden gittiniz derseniz, o zamanlar herkesin içinde yüzmeye utanılırdı. Gerçi sadece eniştem ve arkadaşı yüzmüştü. Eniştemin ve arkadaşının, meslekleri icabı silahları yanlarında olduğu için korku aklımıza gelmiyordu. Denize bakıyorum ne bir sandal ne bir balıkçı var. Ancak çok uzun bir merdivenle inebilirdim ama oraya merdiveni kim getirecek, nereden bulacaklar. Tek çare benim oradan kendi imkânlarımla inmem. Çaresiz inmeye karar verdim, bildiğim bütün duaları okuya okuya, yine kayaya yapışarak indim ama bu bana çok güzel bir ders oldu. Ablamın yanına gidip olanları anlattım, onlar da çok üzüldüler. “Biz seni oyun yapıyorsun zannettik” dediler. Üzerimdeki yeni beyaz pantolonumu yosunlar boyadığından bir daha giyemedim. Bir daha o kayanın değil yanına, sahiline bile inmek kısmet olmadı. O günden sonra çok cazip görünen şeylere, öyle hemen kayaya tırmanır gibi kendimi kaptırmadım ve her zaman dikkatli ve temkinli olmaya çalıştım. O gün anladım ki zirveye çıkmak zor da olsa inişe göre çok kolay. Allah, zirveden inişe geçenlere yardımcı olsun.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!