Boşuna donduruyorum
İç dünyamın bütün çağıltılarını ak kağıt üzerinde...
Beni anlamıyorsun sevdiğim
Anlayamıyorsun...
Bilseydin...
Seni nasıl sevdiğimi
Aşkımın temizliğini... Bitmezliğini...
Ve hatta ölmezliğini
Bilmem ki;
Anlamamakta yine ısrar eder miydin beni...
Oysa ben
Neler neler düşlerim
İkimiz için
Yeryüzünün yedi rengini
birbirine katar
Hayaller kurarım
Sırf sen mutlu olasın diye...
Senin için
Neler yapabileceğimi düşünürüm
Binlerce ayrıntı beynimi tavaf eder...
Mesela,
Kendimi öldüresiye paralayabileceğimi
Seni tüm benliğimle
Her zerremle sevebileceğimi
Gözlerinde, söylenmemiş şarkıların serenadını
Mutlu doğum günlerini
Seni doymaksızın öpmelerimi
Geceler boyu sevişmelerimizi
Ve daha neler neler...
Ama biliyorum
Yine anlamıyorsun beni
Anlamak için hiç bir çaban yok çünkü
Düş sürün yok, çoban yok...
Silik ve yitiksin kendi iç dünyanda
İçinde bir çocuk ağlıyor çığlık çığlık
Kulakların tüm seslere tıkalı, yazık...
‘’Beni anlaması için neler yapmalıyım’’
diyorum kendi kendime
Neler yapmalıyım Allah’ım, neler?
Belki de
Pembemsi yağmur taneleri dökmeliyim
evrenine boncuk boncuk
Bir Tanrı şefkatiyle...
Ya da yağmur damlaları yerine
Renk renk
Çeşit çeşit çiçekler...
Belki de
Bahar bahçelerinin
Bin bir çeşit kokusunu getirmeliyim avuçlarımda
Sonra avuçlarımı açıp
Büyülü bir aşk şarkısı fısıldar gibi
Tek nefeste yüzüne üflemeliyim
Bu bin bir çeşit
Mest eden rayihayı...
Veya
Elmaslar... İnciler... Yakutlar... Zümrütler...
Serpiştirmeliyim yollarına
Gelesin diye...
İpek halılar semeliyim ayaklarına ki;
İncinmesin topukların
Bana geldiğin yollarda...
Ya da
Her zamankinden daha güçlü arzularla
Umutla...
Ben koşmalıyım kollarına...
Bilmem ki;
Anlayabiliyor musun beni?
Belki de
Sedef bir sandal yaptırmalıyım sana
Eflatun kurdelalar bağlı
Ak kuğuların çektiği
Sedef bir sandal...
Ayaklarına...
Kuğuların çektiği sandala binip
Bana gelirken dalga dalga
Gözlerinin kucaklayacağı tüm kıyılara
Çırılçıplak, deniz gözlü bakireler sıralamıyım
Ellerinde demet demet
Beyaz... Bembeyaz güller
Şarkılar söyleyerek
Başına,
Yollarına güller dökerek
Uğurlamalılar seni bana...
Belki de
Bunların hepsi çok fazla gelir sana
Kırlardan, kendi ellerimle topladığım
Saflığın ve doğallığın sembolü
Bir tutam papatya
Yeter sana...
İskenderun 13 Ekim 1998
Ali Özkan AsafoğullarıKayıt Tarihi : 5.1.2009 22:12:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

TÜM YORUMLAR (1)