Havva'da Filizlenen Tohum Şiiri - Ayşe B ...

Ayşe Balta
71

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Havva'da Filizlenen Tohum

O an içinin parçalanacağını düşündü...

Karnında filizlenen tohum ışık görmek istiyordu anlaşılan. Belli ki güneş davetinde ısrarcıydı. Filizin damarlarına, hatta herbir hücresine yavaş yavaş sızacak, ışığını paylaşdıkça artıracak, ve en yeni misafirinin teninde bir kez daha hayat bulacaktı. Misafir de en az onun kadar sabırsızdı ama şöleni unutulmaz kılmak için midir nedir ağır hareket ediyordu. Kralın ağzının suyu aktığı halde en leziz yemekleri bile davetlilerin karşısında sakince ve umursamaz bir tavırla yemesi gibi birşeydi bu. Hayatta iki seçenek vardı; önemli kişi olmak veya herkes gibi davranmak. Hayır... Aslında üçüncü bir seçenek daha vardı ki Havva bunu tercih etmişti; Sıradanmış gibi gözüküp önemli olmak... Ağırlığından ve acı çektirmeye hevesinden anlaşıldığı kadarıyla filiz daha şimdiden önemli kişi olmaya soyunmuştu. Filiz... Dünyaya teşrif etmeden seçmişti adını, Filiz...
Sancılar sıklaştıkça Havva heyecanlanıyor, sık sık nefes alıp vermesi gerektiğini hatırlayıp tempoyu artıracak oluyor ki sancılar bir öncekinden daha sık ve dayanılmaz hale geliyor, ağlıyor, ağlıyor... Gitgide bir ümitsizlik sarıyor her yanını. Başaramayacağını düşünüp pes edeceği anda Filiz'in solduğunu hayal ediyor, bu hayal öylesine acı veriyor ki vücüdundaki acıların hepsini unutup bir kez daha nefes alıyor. Alıyor veriyor, alıyor veriyor... Bir sancıyla tekrar kendine geliyor. Aklını yitirip kurtulmak istiyor, ölüm düşüncesi haz veriyor... Bir yandan ölümün kollarına uzanmak istiyor diğer yandan Filiz annesinin boynuna sarılıyor. Anne ölümü unutup filizle hayat buluyor. Sanki o Filiz'i değil, Filiz onu doğuruyor... Havva kaç kere ölüp, kaç kere dirildiğini sayamıyor ama bu oyunu Filiz'in kazanacağını iyi biliyor. En son bir çığlık koparıyor, bu çığlık hem Filiz'e hem kendine hayat veriyor. Anne ağlıyor Filiz bağırıyor, Filiz ağlıyor anne bağırıyor... Ana kız öylesine ağlıyorlar ki gözyaşları içlerinde birer filiz daha yeşertiyor. Biri anne oluyor, diğeri yavru. Artık dünyada birbirlerinden daha yakın kimse kalmıyor. Sonra her şeyi unutup gülüyorlar ve anlıyorlar ki acı sevgiyi körüklüyor. Sonra farkında olmadan söz veriyorlar; birbirimizi acısız bırakmayacağız...
Havva bebeği sakinleştirmek için göğsüne bastırıyor, bebek sakinleşmeyi reddediyor. Anne bebeği kucağına aldığında tüm acılarını unutuyor da bebek neden o yokmuş gibi davranıyor? Çaresiz boynunu büküyor. Bebek ilahi bir içgüdüyle memeyi buluyor. Anne anlıyor; bebek aç... İkinci dersini de almış oluyor böylece; artık Filizin derdiyle dertlenip, onun mutluluğu ile huzur bulacak ama Filiz annesi onu memnun ettiği sürece kollarını açacak. İlişki koşullu olacak yani... Havva kırılmak istiyor, beceremiyor... Bebek sütü içine çektikçe Havva'nın ruhunu daha önce bilmediği birşey kuşatıyor, her yudumda biraz daha anne oluyor.
Bebeğin karnı doyuyor, sereserpe yayılıyor annesinin göğsüne. Doyurduğun sürece tüm varlığımla seninim diyor adeta. Havva bebeğe sarıldıkça bebek daha önce hissetmediği bir şey hissediyor. Sütün lezzetini bastıran bir şey... Bu his içinde büyüdükçe yeni konağının eski ufak kulübesinden tahmin edemeyeceği kadar büyük olduğunu anlıyor. ve hissin adını koyuyor; 'güven'. Annesine güveniyor... Biliyor ki dünya üzerlerine yıkılsa anne barınağında kılına zarar gelmeyecek. Güvenden sonra tazecik yüreğinde bir şey daha beliriyor. Bu şey bedenini öyle sarıyor ki tamamlandığını hissediyor. 'Sevgi' diyor adına ve sevgiyle yoğruldukça kıvamına geliyor. Anne kız sabredilirse koşulsuz sevginin muhakkak karşılığını bulacağını öğreniyorlar.
Anne yavrusunun, yavru annesinin okuluna devam ediyor. Bu okulda dersler öylesine yoğun geçiyor ki geceleri gündüzlerine karışıyor ama bıkmıyorlar. Birbirlerinden liyakat alacakları günü bekliyorlar sabırla. Günler ayları, aylar yılları kovalıyor. Zaman hızla akıyor, yetişememekten korkuyorlar. Birbirlerine öğretecek çok şeylerinin olduğunu biliyorlar. Ve yine biliyorlar ki zaman vefalı olmaları karşılığında bereketlenecek, ona hakkını verdikleri ölçüde cömert davranacak. Bunun farkındalığıyla Havva ilk seneler geceleri bile değerlendiriyor. Filiz iki çağırsa o üç kez gidiyor, üç istese beş veriyor. Çünkü daha ilk dersten sabırla verirse, ziyadesiyle alacağını biliyor. Çok geçmeden sevgiyle yoğrulan bedenleri, sabırla kuvvetleniyor. İki büyük silahları oluyor şimdi; sevgi ve sabır. Bir çok zorlukla baş edebilecekleri iki silah...
Filiz olgunlaştıkça Havva yaşlanıyor. Geçen her yıl annenin yüzüne bir çizgi bırakıyor. Yüzdeki çizgiler Filiz'e yol oluyor. Yolcu uzaklaşıyor, uzaklaşıyor... Anne anlıyor ki kızı sözünde duruyor; onu acısız bırakmıyor. Ve ağlıyor anne... Anne ağlıyor, Filiz yeşeriyor... En sonunda meyve vermek istiyor o da annesi gibi. Havva meyvesinin meyve vermesine seviniyor sevinmesine de, biliyor ki yeni meyve yeni okul demek, yeni okul yeni anlaşma...Ve yeni anlaşmalar eskisini fesh ediyor. Usulca seyrediyor filizini ve yeni hocasını. Yıllar Filiz'in yüzüne de imza atmaya başlıyor. Havva'nın yüzünde yer kalmıyor. Son imzayı diploma töreninde Azrail atıyor... Ve Filiz Havva oluyor.

(İstanbul 28.04.07 00:50)

Ayşe Balta
Kayıt Tarihi : 28.4.2007 01:07:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Ayşe Balta