“Korkun… Ama sevdiğinizi incitmekten! ”
…
Tâ ezelden insan ettin dâim insan kıl beni
Bezm-i evvel, kıyl ü ikrar vecd-i erkan kıl beni
İstiyorsan eşkıyâ et, istiyorsan ilme kat
İstiyorsan Mecnun emsâl aşka hayran kıl beni
Gafletim isbâtım olsun, temkin olsun gayretim
Emr-i mâruf nehy-i münker üzre irfan kıl beni
Vuslatından ayrı düşsün amma yârsız ölmesin
Evvel istiklâli sevdir sonra kurban kıl beni
Mültecînin yurdu sensin, ihtiyârın ömrü sen
Kıl şefâat Mustafâ’çün hükme ferman kıl beni
Hicre vâsıl eyle her dem, âfiyetten derde sal
Her şifânın ruhsatından derde giryan kıl beni
Sâde sen ol, gölgen olsun, varsın âlem olmasın
Yalnız isminden ibâret dehre sultan kıl beni
Gaybı bilmez kul Gıyâbî veche ermez yolcudur
“Sen” yolundan gayrı gitmez cehde kervan kıl beni
…
Barış Doğan
Herfene Dergisi - 2012 / Kış
Lügatçe:
Havf ü Recâ: Korku ve ümit
-“Havf ve recâ arasında bulunan mümin umduğuna kavuşur, korktuğundan emin olur” (Hadis-i Şerif, Tirmizi) -
Kıyl-ü İkrar: Sözle tasdikleyip kabul etmek
Bezm: Sohbet Meclisi
Bezm-i Evvel: Yaradılışın ilk zamanlarında Allah ile halkettiği kullar arasındaki misakın gerçekleştiğine inanılan “sohbet meclisi”
Vecd: Coşkunluk hali
Erkan: Yol, yordam, hakkını vermek eylemi
Emr-i mâruf, nehy-i münker: İyiliği emretmek, kötülükten alıkoymak mealindeki tamlama.
-“İçinizde, hayra çağıran, marufu emreden ve münkeri nehyeden bir topluluk bulunsun. İşte bunlar, kurtuluşa erenlerdir” (Âl-i İmran 104) -
Hicr: Ayrılık
Vasl: Ermek, erdirmek
Giryan: Ağlayan, gark olan
Dehr: Zaman, çağ
Vech: Sûret, görünen âlem
Cehd: Gayret, çaba, yön
Kayıt Tarihi : 24.5.2012 17:28:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
/.// - /.// - /.// - /./
...Havfın dengemdir içimde, Recan istikametim
Yevme la yenfeu da tek tutunacak kametim... M.S.
Bu güzel çalışma ile karşılaştım.
Tebrik ederim
Yaşayacaklarınız,
Yaşadıklarınızdan daha renkli,
Daha hareketli,
daha bereketli
Geçmesi temennisi ile
Doğum gününüzü tebrik eder
Sağlık Afiyet Başarı dolu bir ömür
Yüce Rabbimden niyaz ederim
Osman ERDOĞMUŞ
SAKARYA
Sırf aruz veznine uymak için 'Bezm-i Elest' özel ismini, kafanıza göre 'Bezm-i evvel' olarak yazdıysanız şayet, olmamış bu. Ha, diyorsanız ki, “bu kelimeyi, bu mazmunu ben terkib ettim”, o zaman amenna. Fakat böyle bir terkip olmaz.
Bu meclisi yanlış tanımlamışsınız efendim. Bilmiyorum bu tanımı nereden aldınız.
Bu meclisin gerçekleştirildiğine inanılmaz. Böyle bir tanımı ancak ve ancak Müslüman olmayan yahut bu meclisin gerçekleştirildiğinden şüphe duyan birisi söyleyebilir. Bu meclise inansanız da inanmasanız da bu meclis gerçekleşmiştir beyefendi. Bunu idrak etmek akılla olmaz bilirsiniz.
“Yaradılışın ilk zamanlarında Allah ile halkettiği kullar arasındaki misakın gerçekleştiğine inanılan sohbet meclisi” tanımını bir Müslüman yapmaz. Yapmamalı!
Ayrıca, Allah’ın yarattığı olmak başka, kulu olmak bambaşka. Sizin misal verdiğiniz tanımda halkettiği kullar deniyor. Bu da yarım bir tanımdır.
“….Misakın gerçekleştiği meclis” şeklinde olmalı. Gerçekleştiğine inanılan da ne demek oluyor Allah aşkına birader?
Zaten mana kendini belli eder. Doğru tanım yapılmalı. “Gerçekleştiğine inanılan” dediğiniz zaman işin içine şüphe girer, şüphe!
Tanım ya şöyle olur (kaynak: www.osmanlicaturkce.com)
Bezm-i Elest: Cenab-ı Hak ruhları yarattığında 'Ben Rabbiniz değil miyim? Meâlinde diye sorduğunda, ruhların 'Evet Rabbimizsin' diye cevap vermeleri ânına 'Elest meclisi' veya 'Bezm-i elest' tabir edilir.
Ya da ayrıntısıyla şöyle olur (kaynak: http://www.diyanet.gov.tr/yayin/basiliyayin/ydinikavramlaryazdir.asp?id=210 ):
Yani bu meclis, sözlüğün söylediği üzere bir ânlık mevzudur. Zaten anlık bir mevzu olmasaydı herkes bu ânı hatırlardı ve böylece herkes Allah’ı tanırdı. Allah’ı unutma gibi bir durum söz konusu olmazdı. Herkesin Bezm-i Elest’e layık olmadığını bilirsiniz. Fakat niçin layık olmadığını biliyor musunuz onu ben de bilmiyorum.
Bu incelikleri anladığınız/anladığımız zaman daha güzel şiirler yazacağınıza/yazacağımıza eminim.
Ve son sözüm şudur ki; ben ancak ve ancak değer verdiğim insanları eleştiririm. O yüzden siz bize lütfedip kitap göndermeseniz de biz sizin kıymetinizi biliyoruz.
Belki bir gün Nutk u Şerif yazacak kapasiteye, olgunluğa ulaşabilirsiniz. Yalnız nutk söylemek avamın değil, büyük insanların işidir. Herkes nutk yazamaz. Siz nutk u şerif yazın, yeter ki bir tek ben sizi okuyayım o zaman.
Çünkü nutk u şerif kalemle değil, gönülle yazılır. Gerçek şair –ki ona şair diyemeyiz- kaleme ihtiyaç duymaz. O, kalemsiz söyler.
Muhabbetle…
TÜM YORUMLAR (3)