Havasının pas tuttuğu, akılları sarhoş ettiği, duvarların loş, Kısık seslerin ‘zar sesleri’ arasında boğulduğu, izmarit dumanında nefeslerin soluduğu benim neslimi hançerleyen bir kahpe manzara; ‘—harsımın naşını kaldıran’ ülkemde giderek kangren haline gelen, zamanı katleden! ..
Daha ne diyeyim ki! .. Şuuru, masa başına kilitlemişse, eğer bütün yansıması insan bedenine kahır ise; zamana, mekana ve de insana ağırlık veriyorsa; bu topluma en büyük hastalık olarak körlük ve sağırlık getiriyorsa, bütün bunlarla birlikte; ‘—Elazığ Okuyor’ kampanyasının, ‘—mukaddes bir dava’ olduğunu bir daha vurgulamak isterim.
Bu davaya öncelikle, Elazığ insanının nasıl dört elle sarıldığını; 15 Mart 2007 Tarihinde Elazığ F.Ü. AKM’ de düzenlenen toplantıda bir daha yaşadım! .. 850 kişilik salon, tıklım tıklım, hınca hınç dolu! .. Salona giremeyen yüzlerce insan! ..
İki saat süren program akışı içerisinde, bütün katılımcılar, ‘—pür dikkat’ sanki koltuklarına çivilenmiş, ‘—nurdan heykeller’ Ve bütün tebessümü ile kanatlanan ‘—sessiz dalgalanma’
Projenin mimarı, Elazığ Valisi Muammer Muşmal nerede ise, ‘—bir yürek çarpıntısına’ dönenen çalışma hakkında bilgiler veriyor! 13. asrın kutbu diyebileceğimiz Mevlana’dan özge bir misal getiriliyor; “Zihninde yer etmeli şu hakikat her ferdin/ Sahibi cehâlettir cemiyetteki her derdin”
Evet! Elbette her derdin de bir devası vardır. Ankara’dan ve İstanbul’dan koşarak gelen Yavuz Donat, Servet Kabaklı, Rahim Er, Tufan Türenç, Saygı Öztürk bu kutlu hareketin, ‘—kalem gibi, kelam gibi, kitap gibi’ bayrağını burca taşımaya birlikte ant içtiler!
Öyle ki, Kalem, kelamın sır küpü! Kelam, gönüllere ilmek ilmek atılan nakış1 Sevdamızı, onunla hafızalara/ bengü taşlara kazıdık! Bir tarih boyu onunla yürüdük, ‘—uzak iklimlere’ Onunla fethettik, ‘—gönüller, kaleler’ Yiğit nağmeleriyle inledi, ‘—yer ve gök’ Adsız kahramanlarla büyüdü, ‘—sevda dolu ülküler’ Biz şairler, edipler; içimizi mısralara döktük; ‘—beyinlere, kurşun döker gibi’ Bu kutlu ve mübarek sevdayı elbette, ‘—yüreğimizle söyledik zamanın divanelerine’ İçimiz kaynar bir kazan gibi fokurdarken, ‘—nur ikliminden süzülen yüzleri’ gördükçe, bir anda dolu dizgin taylar gibi ‘—haykırasımız’ geliyor! .. Bir ses, bir hoş nida, ‘—Elazığ başaracak’ diyor! ..
Bilgisayarımın başında, ‘—sanal alemde’ şöyle bir dolaşıyorum; onlarca web sitesi, Elazığ’ın başarısı ile gönül alkışlarını gönderiyor! .. Türkiye’mizin belli başlı gazeteleri, belli başlı yerel ve yaygın medya organları, belli başlı yazarlarımız sanki bir, ‘—ortak alkıştalar’ Elazığ’da yakılan bir kıvılcımın başarısından, ‘—söz birliği’ edercesine içten gelen bir dille, okuyucusuna taşıyorlar!
Elazığ Valisi Muammer Muşmal, ‘—Elazığ Okuyor’ projesi ile bir, ‘—hedef’ koymuş! Tabiatıyla, uzun soluklu bir yürüyüşün şırıngasını nabızlardan veriyor! “—Okuyan bireyden, okuyan aileye, okuyan şehire ve okuyan topluma ulaşmak’
Genç, dinamik ve enerjik bir nüfusumuz var. Bu nüfus, bütün dünyanın imrendiği bir büyük potansiyel! .. Yavuz Donat bizlere, ‘—dün ile bugünlerin bir mukayesesini’ yaptılar! 1927’lerin Elazığ ve Türkiye fotoğrafına kadar bizleri götürdüler. Ve de, o günlerden bugünlere kadar soluklayarak, ‘—rakamlarla’ getirdiler! Cumhuriyetin aldığı mesafenin güzelliği ve erdemliği ölçüsünde Elazığ, ‘—sürekli tırmanmış’ Bu görüşü destekleyen daha nice ifade sağanağı bir rahmet bolluğu halinde salonu, ‘—konuşmacıların’ beliğ ifadeleriyle sımsıcak sarmaladı!
Dinamik bir toplumun yapısında neler vardır; ‘—okuyan, düşünen, araştıran, yorumlayan’ kısacası asrın tanımı ile, ‘—aydınlanmış bilgi toplumu’
Kendi insanımın; samimi, dürüst,ilkeli, sağlam bir yörüngesi olan çalışmalara koştuğunu gördüm. Benim inancım ne diyor; “Deki, ‘Rabbımın (ilim ve hikmetinin) kelimeleri(ni yazmak) için deniz(ler) mürekkep olsaydı ve yardımcı olarak bir o kadarını daha getirmiş olsaydık Rabbımın sözleri tükenmeden elbette o deniz(ler) tükenir(di.) (Kehf Süresi, 109)
Bir Veli ne diyor; “—İnsanlık alemindeki ihtilallerin kaynağı bir kelime olduğu gibi, kötü ahlakın kaynağı da bir kelimedir. Birinci kelime; ‘Ben tok olayım, başkası açlıktan ölse de bana ne! ’ ikinci kelime, ‘Sen çalış, ben yiyeyim! ’ İnsanların cemiyet hayatında havâs (üst tabaka) ve avam(alt tabaka) , yani zenginler ve fakirlerin dengeleriyle rahat yaşarlar. O dengenin esası ise, havâs tabakasında merhamet ve şefkat; aşağısında ise hürmet ve itaattir. Şimdi birinci kelime; havâs tabakasını zulme, ahlaksızlığa, merhametsizliğe sevk etmiştir. İkinci kelime; avâmı kine, hasede, çekişmeye sevk etmiştir.” (Zülfikâr, 25. Söz, 38)
Bugün Elazığ’da, bu şehrin insanı gayet mütevazı, mutedil, ihtiyatlı ve samimi bir yürüyüşün çağrısını almış bulunuyor! AKM’ de yapılan o katılıma; memurun, işçinin, esnafın, bürokratın, öğretmenin, öğrencinin, diyanet mensubunun vs büyük bir arzuyla iştirak etmesi, ‘—kabullenmenin ifadesi’ olduğu kadar, aynı zamanda, ‘—bir açlığın’ göstergesidir! .
Okuma, elbette zorlama ile olması mümkün değildir. Bilgiye, irfana, hikmete, ilmin kaynağına gidilen yolda, ‘—bir tefekkür’ vardır! O tefekkür elbet, ‘—kainatı okuma’ ihtiyacıdır! .
Yüce kitabımızın ilk emri neydi, “—Oku’
Evet! Bu güzel ve Ulvi kimliğin bir mensubu olarak elbette, ‘—okuma, hayat tarzımızdır’ ifadesi ile bütünüyle örtüşecek! İlmin, yedisinden yetmişine kadar bütün, ‘—erkek ve kadına farz’ olduğu hakikati ile hayatı kuşatmamız gerektiğini bir daha yürekten sadakatle birlikte tekrarlamış olduk! “—ilim, Müslüman’ın yitik malıdır” O’nu, Çin de bile olsa gidip alacağız! İsterseniz bir daha ayeti birlikte tefekkür edelim; “Nun. Kalem’e ve yazmakta oldukları şeylere yemin olsun”(Kalem, 1) “Yaratan Rabbinin adıyla oku! ”“(O) insanı bir alak’dan yarattı” “Çünkü Rabbin, en büyük kerem sahibidir”“O, kalemle öğretendir” (Alak Süresi,1-5)
Burada şunu belirtmek isterim, Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim; ‘—bütün ilimlerin anahtarı’ hükmündedir. O’nun her satırı sizlere ilmi açacak bir şifre özelliğindedir! Öyle ki bizim dinimiz, örfümüz ve aklımız ortak bir felsefeyi önümüze getiriyor, ‘—bilgi ile, hayatı güzelleştir, zenginleştir, bezeyerek nimetlendir’
Bugün Türkiye’mizde, nerede ise her ilimizde, ‘—bir üniversite’ mevcuttur! .. Sosyal sorumluluk taşıyan onlarca bilim adamımız ve ‘—toplum gönüllüsü’ isimsiz kahramanlarımız yeni projeler üretiyor ve bir an önce hayata geçirmenin kaygı ve kavgasını veriyorlar. Belki de, bu kavganın en manidarı, ‘—Elazığ Okuyor’ projesidir! ..
Burada diğer ülkelerle bir kıyaslama getirmeyeceğim! Kendi insanımı, ‘—yadırgama’ gibi bir belirsizliğin ötesinde, ‘—hicapsızlığa da’ kapı açılmasına müsaade etmeyeceğim. Sadece, ‘—eleştirmek’ için değil, ‘—eksikliğimizi’ gidermenin asla bizler için zor olmayan metodunu söylemekle yetineceğim; ‘—okuma; yemek gibi, su gibi,hava gibi zaruri bir ihtiyaçtır’ Nasıl ki, bizler aile çatısı olarak belli bir bütçe yaparız ve bunun içerisinde,
‘—kira deriz, yakıt deriz, giyecek deriz, telefon, elektrik, su vs deriz’ Evet! Lütfen bütçemizin içerisine, ‘—okumaya düşen miktarı da’ koyalım! . Evlerimizi, Okullarımızı, İş yerlerimizi ve kahvelerimizi kitap okunan mekanlar haline getirelim. Kitabın ve Okumanın; ‘—hayatı teneffüs’ olduğunu anlayalım.
Kayıt Tarihi : 18.3.2007 10:43:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Çok güzeldi yüreğinize sağlık
Saygılar usta kaleminize.
Yeni yılınız kutlu olsun, nice nice mutlu yıllara...'
Karamanlı Âşık Çağlari
TÜM YORUMLAR (1)