Şimdi nerelerdesin kiminlesin, hangi düşünce, hangi duygu dolaşıyor damarlarında. Hiç aklına geliyor muyum. Aklına düşüyor da, gözlerinde yaş dudağında gülücük oluyor muyum. Mektuplarım ıslanıyor mu, ellerimle dokuduğum sayfalar yıprandı mı okunmaktan. Hiç çekmecenden çıkarıp gözlerinin nuruyla aydınlattın mı satırlarımı. Sayfaları harf harf tanıyor musun, bildik bir şiiri okur gibi mi geçiyorsun üzerlerinden, yoksa her geçiş te bir duygu çeliyor mu yüreğini. İçlerinden birini rastgele mi seçiyorsun yoksa çekmecenin tümünü devirip yatağının üzerine dışından tanıyor musun zarfları, tanıyıp ta daha satırları görmeden kelimelerim dudaklarına düşüyor mu. Kalbin gözlerinden önce okuyor mu yazdıklarımı. Benim dokunamadığım yorganına onların benim elçim olarak dokunmalarına içleniyor musun. Şimdilik saklıyor olmalısın. Kaç bahar daha çekmecedeki yerleri sıcak kalır kaç bahar daha bana sahip çıkarsın, beni ateşin içinde bir küle değişmezsin. O çekmece de mektuplarım var olduğu sürece ben de senin için hep olacağım. Belki sevilmenin sıcak yüzünün aynası olacağım, belki pişmanlığını yüzüne vurup sana seni hatırlatacağım. Kaç gece sıkılıp yalnızlıktan o çekmeceyi açmak için uzanacaksın. Sadece yalnızlık mı olacak sana o sayfaları hatırlatacak olan. Hiç için acıyor da beni özlüyor musun, özlemini o satırlarda büyütüyor musun. O sayfalara işlenmiş ben de kaybolup bir an olsun mutluluğa kanat açıyor musun.Gözlerinin önünde o mektubu alıp ta ilk okuduğun anlar canlanıyor mu, o an ki hislerin çıkıp saklandıkları kuytulardan seni ziyaret ediyor mu. Kat izlerinin derinleştiği yerde ellerimin yokluğunu hissedip üşüyor musun hiç. Sesimi bir kez daha duymak için her kelimesini ezberlediğin telefonundaki mesajlarımı başa sarıp sarıp dinliyor musun. Kuruttum dediğin güllerin yaprakları yokluğumdan ufalanıp birer birer kayboldular mı. Yoksa hiç kırmadın mı onları, o hoyrat ellerin onlara dokunamadı mı. Evinin herhangi bir yerinde sıradan bir şey yapıyorken bir hayal perdesine başını çarpıyor musun. Bu çarpışmaların izlerinde kan oturuyor mu, oturup ta tüm gün ağrıyor mu. Gündüzlerin geceyi özletiyor, akşam olsun dedirtiyor mu. Güne akşam çöktüğünde omuzlarına da düşüncelerinin yorgunluğu çöküyor mu. Akşam geceye doğru yol aldığında karanlık da içine doğru yürüyor, için zifir karaya çalınıyor mu. Bu karanlıkta sonsuz bir uykunun ağırlığı yokluyor mu yüreğini, bir yanın bu uykuya dalmak için çabalarken diğer yanın gözlerini kırpmadan önünde patlayan anıların sesinden ürkmüş yıldızları sayıyor mu. Nefesini kesiyor mu umudun ciğerlerine dolmayışı, için daralmış kendini pencere önüne yada balkona atıyor musun sürünen ayaklarının üzerinde. Soğuk ruhuna, sıcak kalbine işlemiyor mu. Kalbinden doğup, bedenine yayılan ateşi söndürmeye yetmiyor mu hiçbir şey.. Bu ateşe katık özlemin mi oluyor pişmanlığın mı, yoksa aşkın mı. Aşk, sanırım bu henüz benim yakamadığım bir ateş olmalı, varlığım sende aşk olamadı ama yokluğum benim yapamadığımı başardı mı. Kendi kendine konuşmaya başlıyor mu kalbin, bana bunu yapan nedir diye soruyor musun. Sorup da cevap alabiliyor musun senden. Verecek cevabın varsa ben sende yaşıyorum, senin için hala ölmedim, suskunsa yüreğin yalnızlığın türküsü bu. Zindana cevirse de şu uçsuz bucaksız dünyayı, bir gün zindandan azat edileceğin gün doğacak korkma sevdiğim. Bensem ızdırap olup bedeninde bitmez bir döngüyle dolaşan, sevdam ele geçirmiştir ruhunu. Bende yaşayan sevdam yankı bulmuştur yüreğinde. Ben seni zamanın koynunda eskitmeye başlayıp ta üzerine toprakla örttüğümde gün güneşin ışığını sıcağını kapına bırakacaktır, kapıyı açtığın bir kuşluk vakti mutluluğun yüreğinde özgür bırakıldığını anlayacaksın ve ben bir gün sadece sen mutlu ol diye sendeki sürgünümden kurtaracağım sevdamı, seni azat etmek için sevgimi sonsuzluğa sürgüne göndereceğim. İçimdeki canımdaki aşkın, seni aksiyle yakmasın acıtmasın diye boynuma aldanışlarımı ilmek yapıp ipe götüreceğim sevdamı...
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
İçimdeki canımdaki aşkın, seni aksiyle yakmasın acıtmasın diye boynuma aldanışlarımı ilmek yapıp ipe götüreceğim sevdamı...yüregine saglık kalemin daim olsun saygılarımla yıldırım şimşek
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta