Çocukluğumdan bana kalan
En güzel hatıra sendin.
İçi mermer taşlarıyla süslü
O havuzun başında
Sendin ilk ışıtan yüreğimin gözeneklerini
Ve sendin sevmeyi sevebildiğim.
..
Bir buse kondursan yanağıma
Senden hatıra kalsa o bana
Seni düşündükçe o gelse aklıma
'Seviyorum seni' diyebilsem sana
Başka ne isterim ki daha...
..
Hâtırâ Defteri
Hâtıra defterine kavuşmam
Yıllar sonra olsa da
Sevgilime kavuşmam
Yıllar geçse de olmadı
Olmayacak
..
İNSANLARA KARŞI ÖN YARGIM OLMAMALI ASLINDA! . 1453’ÜN ZAFERİNİ UNUTANA NE DENİLEBİLİR? .
MEGANE MARKA OTOMOBİL; FRANSA EKONOMİSİNİN BEL KEMİĞİ İSE EĞER Kİ; İNŞALLAHTA ÖYLEDİR;
MEGANE MARKA OTOMOBİLİ; ENİŞTEMDEN SATIN ALMAK ve MEGANE’nı TAKOZA KALDIRMAK İSTERİM! .
AYNI HATAYI İŞLEMEMEK ADINA; BİR MARKANIN SONUNU UNUTMAYAYIM DİYE, HATIRA EDİNECEĞİM! .
ÇOK ÇALIŞARAK; ENİŞTEMİ KURTULUŞA ERDİREBİLSEM: MEGANE MARKA OTOMOBİLİNDEN, İNŞALLAH! .
..
BU METNİM DE; ONU UNUTMADIĞIMA BİR HATIRA OLUVERSİN, ÇOK ŞÜKÜRLER! .
ONUN GÖLGESİ VURMUŞTU; PENCEREM AÇISINDAN, ASFALT YOL ÜZERİNDEYDİ! .
DOLMUŞ BEKLİYORDU; FARK EDİLMEMEK İÇİN: BİRAZ GERİDE KALARAK YİNE! .
BEN GÖRMÜŞTÜM ONU DAHA ÖNCEDEN! . SAÇLARININ GÖLGE GÖRÜNTÜSÜ YETTİ! .
O AN YANIMDAKİ ARKADAŞIMA DEDİM; “BAK ONUN GÖLGESİ! ” DEMİŞTİM BEN! .
..
Senden bana ne kaldıysa hatıra,
Bu gece savuruyorum rüzgara.
Aşkından bana ne kaldıysa geriye
Bu gece yırtıp yakıyorum resimlerinle
Ve adından başka birşey kalmadıysa aklımda
..
Yok bende bir yüzü ayrılığın; küskün bir bakış, sararan bir ten... Meczûb bir cân gibi çarpılıp gökten, göğsüme otağ kurdu hüznü ayrılığın...
Herkes, bir şeylerin nişanlısıdır. Ben, ölümle nişanlıyım Adât! Ölüm, bembeyaz bir at gibi koşar bende kuruyan topraklar boyu. Ölüm, beni topraktan yaratılan başka her bedenden kıskanır... Gün doğmaz ufkunda hiç susuz yalnızlıkların. Kelimeler boş, öbür kulağımdan çıkar anlattıkların. Gelmişse de bir bahâr, başkalarının bahârıdır bu, benimki değil... Bende bir ömür tek mevsim kış; üşüyen gözyaşlarım kirpiklerimde donar, üşüyen gözyaşlarım kirpiklerimde donar...
Hasretün, hasretün, hasretün, hasretün.; diye geçer, gönül defterinde vezni ayrılığın. Son nefesini veren bir hastaya benzer, ömrü özlemekle geçen benzi âşığın.
Âh, alabilsem bir nefes... Âh, alabilsem bir nefes... Sensiz bu ellerde a cânım, âh alabilsem bir nefes... Eskiden güldüğün, ama şimdi olmadığın... yerlerde alabilsem bir nefes... Göğüs kafesimde bin yıllık bir konak gibi; artar her iç çekişimde nefesimin yükü. Vuslâtı mahşere kalmış her aşk gibi, hep acıyla biter, hep acıyla bu öykü... Yanımda sayardım seni, (keşke) dünyanın bir ucunda (da olsa) yaşasaydın; kavuşmasaydım hiç sana, ama sen yaşasaydın, ama sen yaşasaydın...
..
Sen gittin, gül yüzünün cemali gözlerimde
Birde senden kalan hatıralar var cebimde
Dudaklarımda adın şiir yazıyor, hece hece
Aşkın nakış nakış işli, duruyor yüreğimde.
Senden bana hatıra, acı tatlı anılar,
Sen gönlümde hâlâ gökkuşağısın yâr! .
..
Gömlekten syrılmış bir kol
Salkım söğütler içinde bir yol
Kızın giydiği pembe değil mor
Delik deşik olmuş hatıra
Kızın gözleri uzaklarda
Saçlarıyla durgun masalarda
..
Ayrılıklar olmasa kavuşmanın ne anlamı kalırdı
Gidenler hep geri döndü; dönmeyenleri toprak ayırdı
Vatan borcu namus borcu her yiğide verildi
Kahraman askerimiz olmasa ortada vatan mı kalırdı
Bugün bende yarın sende sıra
Asker ocağında yaşanır daima en güzel hatıra
..
Ver güzel gelin
Ver tesellim olsun
Nasıl olsa gidiyorsun
...................Ver,
Bende hatıra kalsın
Kalbim sende
Bir tel sırma bende kalsın
..
Sen vardın, içimde sevgi vardı,
Sen gittin ve sana dair ne varsa gitti seninle,
Hasretim kaldı, birde senden hatıra.
Yalnızlığım, umutlarıma mahkum kaldı.
Sen gidince,
Sensiz umutlarımda yarım kaldı.
..
Kavgalarım gibi severdim seni düşüne su katılmamış mert çocukların, göğsünden koparılan yürek gibi onurla.Ve şimdi bitmişliğin günbatımına düşürülen puşt gözlerin ihbarlarında geçer adımız.Kolcular bizi kollar sırtımızda pataklanmaya hazır bir sürü hatıra ki hepsi karanfil hepsi dağ goncası.
Yitirildikçe bulduğum sesleri sana benzeten kulaklarım işkencede kara sözlüm.İşte bahar yeniden kendine mecbur sürüyor dağlarıma umudunu bizsiz, unutulan eskileri hatırlatırcasına.Adına yeni bir yıl yazılıyor ve bilmeden içimden gelen kızıl bir akşam sesimi sana yolluyor çırılçıplak...
''Umudun umduğun gibi olsun''! ! !
(Bu kelimeler en boş yanıma yazılmıştır bugünün hatrına....)
10 EKİM 2012
..
Nur ındı sankı senı gorunce
Uzaktan gorunusu bıle gunes gıbı parlak
Razı olamam sensızgecen gunlerıme
Gecemı aydınlatan ay gıbı temız ve pak
Uzulurum sensız gecen on sekız yılıma
Lıselı arkadasıma benden kucuk bır HATIRA
..
Güvenmek istedim inandım sana,
Gözümden perdeyi çekip kaldırdın.
Kötü huy bakiymiş öğrettin bana,
Cahildim hayattan ibret aldırdın.
Kalbimin yarası senden hatıra,
Sızlarken yaptığın gelir hatıra.
..
Hep birilerini özledim ben.. Hiç gelmediler dünyaya belki. Yada hiç görmediler beni.. Ne bileyim, tutamadığım ellerini ve ona en içerden, taaaa içerden 'caaan' diyemediğim; desem de duyuramadığım insanlardı onlar.. Dedimya, hiç gelmediler belki dünyaya, yada hiç görmediler beni.. İşte onları, sadece onları.. Birtek onları özledim ben.. Hiç tanımadığım insanlara çiçek toplayıp yüksekçe bir dağdan, acaba beğenir mi korkusuyla onlara uzattım ben.. Üstelik kirliydi ellerim, titrekti dudaklarım.. Yüzüm vardı birde evet.. Utangaç bir yüzüm.. Çiçeklerin kokusunu ve anlamını bertaraf eden o kirli yüzüm.. sevindiler mi, sevinmiş gibi mi yaptılar bilmiyorum ama sevdiler.. Hem de nasıl sevmek.. Ama sonra, çiçeği atıp; kusurlusun, yüzün kirlenmiş dediler.. Sen kocaman yanardağa çık ve yana yana en güzel çiçekleri topla.. Bu yüzden yaksın ateş seni ve kirletsin bedenini.. Yine de, titrete titrete ellerini çiçekleri bağlayıp ver onlara.. Ve haykır en sessiz halinle "Al caan, bu çiçekler benden sana hatıra" de.. Onlar çiçekleri unutup, senin o hislenmiş, kirli yüzünü hatırlasınlar.. Yüz kirli olsa neye yarar lan, bak işte..! Kirlenmiş olsa da o benim yüzüm..!
Şimdi yanımda bana eşlik eden bir hüznüm, iki elim, iki ayağım ve iki gözüm ile.. Ve bir de hızlı hızlı çarpan kalbim ile.. Özlüyorum işte hepsi bu.. Gölgeleri tarafından terkedildiğim ve ruhlarını özlediğim ve en önemlisi de hiç görmediğim birilerini özlüyorum.. Nasıl olsa gelicekler biliyorum.. Üstelik, bir gece vaktinde, geçerken önümden, beni tanımayacak kadar geç gelecekler.. Ve.. o kirlenmiş yüzümü bile, özleyecekler...
..
Isınmak istiyorum bir gülümseyişinle,
Buzullaşan şehrin ortasında anneciğim.
Bir bahar gibi donanır “gülüm” deyişinle,
Bin bir ülke peri masalında anneciğim!
Korkuyorum hâlâ ifritli karanlıklardan!
Tutsak düştüm tahta atlı kahramanlıklardan.
..
Kaybolan sevdaların görünmez yolcusuyuz. Her molada yeni bir yok oluşa giden. En başından gelişleriyle mi imkansız? yaşarken unutturmuş olduklarıyla mı tutarsız? Bir anlık gerçeklerden uzaklaşmak gibi mi? Bir aldanış mı? Yoksa en başından kaybolan sevdalar. Ya da bedenimizde var olup, ruhumuzu kaçırarak biz miyiz seçen bu sevda da görünmez olmayı, yaşanılanı kaybolan yapmayı. Her canlı gibi sevgiye muhtaç olarak dünyaya geliriz ve içimize dokunan,ruhumuzu dolduran, kalbimize dokunacak o sevgiyi ararız. Her bu duygularla yenilendiğimizde o gerçek olanın bize geldiğini düşünürüz. Nedense her defasında olduğu gibi bu da yitip gidenlerden mi olacak diye sorgularız ve sorgularken de anın mutluluğunu buruklaştırarak, yaşamayı unutur hale getiririz. Gidenlerin bıraktığı kırıklarla dolu kalbimizi, içimizde kalanlarla,yerinden oynatarak, düşüncelerimizle tekrar yeni ve daha derin çatlaklar oluştururuz ve yine parçalanmış sevgiler doğururuz yeni gelenden. Şüphelerimizin haklılığını savunur dururuz, gelen sızıların verdiği sarsıntılarla…
Gelenin bir önce gidenden, gidilenden hiç farkı kalmaz bir anda. Bir kez daha kendimiz olmaya çalışırken yok edilmeye çalışılmışız, Oysa herkes farklı olduğu için kendidir, biz de! Peki öyleyse,neden her gelen bir öncekinin bıraktığı silinmeyen izleri takip eder içimizde? Yoksa biz miyiz o izleri gösteren, gönüllümüyüz gidişine, nedir kabul edemediğimiz? nedir ki hep yanıldığımız? belki de cevap içimizde…
Biz öncesinden bu yana kendimizi kabul etmeyişlerimiz, kendimizden kaçarak,yalan bir hikaye uydurup, hayali karakter olarak kendimizi koyup, bu olumsuz duygularla besleyen yine kendimiziz. Hangimiz içimizdeki o gerçek, üstün beni yaşıyoruz ki! Hep bundan değil mi kaçışlarımız,sorgulamalarımız,şüphelerimiz,güvensizliğimiz,korkularımız,yanılmalarımız,kendimiz için netleştiremediğimiz bu duyguları başkalarında, başka hayatlarda gidermeye çalışan biziz. O hatıra kutularına bir damla gözyaşı ve hayal kırıklıkları saklayan kendimiz değilmiyiz? Derler ya; ‘insana en büyük kötülüğü yapan kendidir ‘ yine kendimiz değilmiyiz saklandığımız o yerlerden, hayali karakter olup dışarı çıkan ve geri dönerken de , bir o kadar gerçek, için için yaşanılanlarla o kutuya kendimizi sığdırmaya çalışan biz değilmiyiz.
..
Çok medihler işittim, alkış duydum ahıma,
Lakin kimse talip olmadı, sırrıma esrarıma,
Baktım bir firak kalmış, mazide vuslatıma,
Kan döküp ağlıyorum, dostlar dolu ardıma,
Yıkılmış bir mezar ki, kalmış birkaç hatıra,
..
Çiçeğimsin, baharı getiren güz akşamlarıma,
Neşemsin, içimi ısıtan tatlı gülüşünle,
Benim olsan sadece bahar bakışlım.
Sadece bir tatlı gülüş, bir tatlı bakış kaldı senden hatıra,
Biliyorum imkânsız ama..
Sadece benim için baksan öyle, sadece benim olsan “kır çiçeğim”.
..