acıları paylaşmak..ağlamak..şiir yazmak...
yedi seneyi yetmiş sene yapan ey mamak...
şimdi mutlu oldun mu...artık sonsuz... hücrede...
en elemli hatıra kaldın artık ey mamak...
seni hatırlatır....gül....sevgi..çay....şiir ve mamak....
..
Kırdın kalbimi bir hiç uğruna,
Kolay değil artık seni unutmak,
Baktığım gördüğüm sevdiğim sensin,
Her tarafta senden bir hatıra var şimdi bana.
(19.10.1999)
..
Ve sevdaya ugramadan gittiler umutlar,
arkalarında bıraktıkları bir tutam hasret tortusu
ve kavuslmamıslıga sunulan dönüşsüz gidişler.
Keşkesi sonraları hatıra gelen bir vuslat,
ve sen...
..
Doğanın kuralı böyle
Bütün güller solacak elbet bir gün
Ömrümüz de sona erecek
Bir hoş seda bırakabilmek büyük mutluluk
Ufak minik sevimli bir hatıra hatırlansa bile......
..
Biliyorum;
Gideceksin,ha bugün ha yarın.
Gitme diyemem ki, yüzüm tutmuyor.
Gideceksen eğer veda istemem,
Elveda diyemem,dilim varmıyor.
Bir gün aniden kaybol ortadan,
..
Çocukluğumdan hatıra kalan
buzdan oyuncaklar var ellerimde...
eritebilsem onları,
eritsem,
düşer mi çocukluğum avuçlarıma...?
(2006)
..
GİTMEK DÜŞER SİZE
Aşk kalbinizde acı olmuşken, kalbiniz aklınıza başkaldırırken bir otobüs yolculuğuna çıktınız mı hiç? Gecenin karanlığına bakarken camdan, o karanlıkta kaybolduğunuzu izlediniz mi? Önünüzdeki uzun, kıvrımlı ve ışıl ışıl yol hiç bitmesin istediniz mi? Bir yığın hatıra kulağınızda şarkı olmuş sizi çağırdığında gittiniz mi o şarkılarla o diyarlara, bir masaldı bitti diyebildiniz mi içiniz sızlamadan? Acısı tatlısı sizin değil mi anıların, atabildiniz mi hafızanızdan işinize gelmeyenleri? O şarkıların eski tatları vermediğini hissettiniz mi, burulmadı mı içiniz?
Yalan olup giden sevdanıza birkaç damla gözyaşı döküp, cama yansıyan görüntünüze bakarken alıp verdiğiniz nefesle oluşan buğuya bir kalp çizersiniz parmağınızla,sonra da içine iki harf... İçinizden kendi arabamda olsaydım, açsaydım müziğin sesini sonuna kadar, bassaydım gaza, tüm camları yarılasaydım, içeri girseydi rüzgar çarpsaydı yüzüme alıp gitseydi acılarımı dersiniz.. Dersiniz de.. Öyle gitmeyeceğini de bilirsiniz o acıların. Gecenin sessizliğinde deniz kenarında durup kayalıklara oturup size göz kırpan yakamozları seyretmek istersiniz onun da tam o anda yanınızda olduğunu, titreyen vücudunuzu ısıtmak için size sarıldığını düşleyerek.
Hayallerinizin yok olup gitmesine seyirci kalışınıza, çaresizliğinize içmek istersiniz, içmek… Unutmak bir an bile olsa… Bir şarkı da siz söylemek istersiniz bağıra bağıra. Onun en sevdiği şarkıları bir çantaya koyup atmak istersiniz canınızı daha çok yakmasınlar diye.. Gururunuza aklınıza yenik düşen kalbinizi nereye atacaksınız peki? Nasıl çıkaracaksınız o kalbi bedenden ya da nasıl çıkaracaksınız o imkânsız aşkı kalbinizden? Çıkarırsanız, nasıl dayanacaksınız ziyan olduğunu görmeye öte yandan?
Yine zamandan medet umarsınız.. Ve “değerli yolcularımız…” diye başlayan cümleyle uyanırsınız. Müzik çalar stop etmiş, kulaklıklar düşmüş, sırtınız tutulmuş, yüzünüzde gözünüzden yanaklarınıza doğru kıvrımlı ince bir gerginlik hissedersiniz ki, uykuya dalmadan önce akan gözyaşınızın güzergâhıdır o. Camdaki buğudan da eser kalmamıştır. Sırt çantanızı takar, eşofmanınızı düzeltir, ayakkabılarınızın bağlarını sıkar ve yaşam yarışınıza devam edersiniz. Madem durduramıyorsunuz zamanı, madem aşkınızı yerleştiremiyorsunuz evrene kazıyarak, yazarak çizerek... Bakarak anlatamıyorsunuz gözlerinin içine derin derin madem aşkınızı. Gitmek düşer size son defa arkanıza bakıp gitmek…
..
Zorluklar var yıldıran, bıktıran, isyan ettiren. Sahip olduğum değerler var; yalın, çıplak, küskün. Sahipsizliğime en çok ağladığım yerden hızla uzaklaşmak istiyor sürgün ruhum. Süslü kelimelerle sevinç katsam da her cümleme, dudağımın kenarındaki hüzün varlığını sürdürdükçe; kederimi saklayan tek şey kifayetsizlikle suçlanan kelimelerim olacak. Kalbimdeki bu boşlukla kaç zaman yaşarım bilmiyorum ama doldurmaya çalıştıkça yaslı zamanlar içinde büyüyor gözlerimdeki kafiye… Koşarken sağa sola fırlattığım her kötü hatıra geriye dönüşlerimde en acımasız haliyle karşıma çıkıyor. Kaçtıkça büyüyüp derinleşiyor. Ve her şeye rağmen zaman hızla geçiyor. Koşup yakalasam mı yoksa oturup ağlasam mı bilemiyorum..ve gözlerimi kapatıyorum yıl 1864…mayıs ayı…havada kan kokusu… Bayram telaşlısı çocuk gözlerimi buluyorum gözlerimde. Ve kopan kolumu yerde yatan cansız babama uzatıyorum. Soruyorum ona 10 yaşındaki çocuğun kolu neden kopar, neden cevap vermez veremez babası? ..
Hapsettiğim nefes alan nefreti sakladığım paslı kilitleri kırıp attım, dehlizlerde parçaladım.. Kopan kolumu gömdüğüm yere gömdüm babamı da.. Soğuk toprakla tanışan sıcak bedeninden akan irinler ne kadar doyurursa ağaç köklerini, o kadar nefes alacak kurşunların onda açtığı yaralar. Ve şimdi acıyan yerlerime acıyarak nasıl geçer bu kan kokan savaş. Yaralarımı derinlerime gömüp kaybolmak isterken yeni bir ben nasıl doğurabilirim en sessiz çığlıkla en gürültülü uykulara? ..ve vatan hasreti rüzgarlar kadar hoyrat yağmurlar kadar toprak üzerimi örtmeye. Yeşertmeye mi yoksa çürütmeye mi geldiğini anlamadan açıyorum gözlerimi.Gözlerimden süzülen her damlayla adım katre olurken, ruhumun en yaralı yerinde başlıyor sızı. Sızı büyüdükçe yaram büyüyor. Ağlıyor yüreğim, ağlıyor sevdam, ağlıyor vatanım, ağlıyor ‘kafe’m
ŞUĞUŞE TUBA
..
Yarınıma ne kaldı küçüğüm
Yüreğimde ki acılardan başka...!
Yarınıma ne kaldı küçüğüm
Gözlerimde ki yaşlardan başka...!
Söyle küçüğüm söyle
Yarınıma ne kaldı
Benden hatıra
..
Al! Bu gülü sakla, kalsın hatıra.
Hasretle, özlemle bak ara sıra.
Gözyaşınla ıslat, sonrada kurut.
Baktıkça her zaman kendini avut.
Gül dalından, bu aşk gönülden koptu.
Şarkı, türkü dile gelerek coştu.
..
ne kaldıki senden bana,
kırık bir kalp ve birkaç hatıra,
sürüklüyor işte beni:
bin türlü yaşanmazlığa....
11/02/1990
..
(Akrostiş)
Ağlamak düşen payıma senden hatıra
Zalim aşkının aylarca peşinden koşturup.
İliklerime işlediğin yetmedi, kaldın iz gibi
Zehirden bir hayat şimdi yaşadığım sensizlik
Estirdin gittin içimde lodosu sevgili Azize.
..
En ağır kanamalı yara
Bir ömür sargılı kalan yara
Silinmeyen en ağır hatıra aşkmış
aşkmış
yüzüm gözüm kalbim sargılarla sarılmış
aşk düğümü çözülürse açılırmış
..
BİR DEĞİL, BİN BİR HATIRA GETİREBİLEN İLE; AFRİKA YOLU AŞKIN TEK ÇARE YOLU! .
Afrika; ATEŞLİ SİLAHLARIN YENİ TASARIM ÇİZGİSİNDEN UZAK KALSA, NE İYİ OLUR! .
AFRİKA SUKUT FÜZESİ NEDİR HİÇ BİLMESE ve de PATRİOT FÜZESİ DERDİNE DÜŞMESE! .
Afrika; ÖNCELİKLE BİR DOYSA ve EĞİTİM; BALIK TUTMASINI ÖĞRETEBİLSE AŞK İLE! .
AFRİKA; BİLMİYOR DİYE DEĞİL, AFRİKA UNUTULDU DİYE DERT EDİN EY GÖNÜL DOSTU! .
..
Bir kaç adet eski hatıra hatırlanır,
En güzelleri ayıklanır içlerinden
Vakitte hayli geç olmuştur,usul usul uçuşurken duman.
Zaman en sabıkalı saatlerini vururken yine,
Gözlerin ihanetiyle nihayetlenir gece.
..
Yıllar ne çabuk geçti deriz de..
Yıldızlar kadar uzak, bulutlar gibi dumanlı gözlerimizde...
O yıllardan bir hatıra bizde..
Ümitlenir, sallanır, sevinir sesimizde.
Yıldızlar kadar parlak, şimşekler gibidir içimizde..
İçe dönüş, süzülüş, bir bükülüştür yıllar..
..
Başkasına söylediğin sözler var hani,
Öylesine söylenmiş sözlerden ama...
Birer vecize gibi hatıra kalırlar bana!
Nasıl kim olduğunu bilmeden sevdiysem seni,
Varlığını varlık sebebim sayarak ama...
Ben seni sen olmasan da da severim, Sema!
..
Biz, üç kardeştik
Sonra ben yalnız kaldım...
İlk yalnızlık ağır geldi
Sonraki büyük yalnızlık...
Ondan hâtıra kaldı.
..
Gidenlerden fayda yok,
Sana kalan koca hatıra yüklü bir defter,
Gözyaşı ile yazan mürekkepli bir kalem,
Ve bekliyor insan hep...
Kara bir defter ve hüzünlü bir kalem ile...
..
Beni beqenmen onemli deil..
Onemli olan gonul vermen bana..
Gonlunu isteme benden..
Sen gittin benden madem..
Bana hatıra kalsın senden! !
..