Anonim bir hikaye ekledim.Bir çok yörede anlatılır.
Akıl Kutusu Hatıp ve Günümüzün Hatıpları
Malum Türk Dilinin ses uyumu kuralı gereği Arapçası Hatip olan kelimeye Türkler hatıp derler.İyi konuşan,dini vaazlar yani dersler veren kişi demektir.Okur ve yazarlarımızın az olduğu çağlarda okuma öğrenip,biraz da dini bilgi sahibi olanlara köylerde büyük saygı gösterilir,zor konularda ona danışılırdı.
Köylerden birinde böyle bir hatıp vardı.Kendisine gösterilen saygı ve ilgi,kendine güvenini gereğinden fazla artırmıştı.
Mevsim güz mevsimi.Karısı,
-Hatıp der,bak odunumuz yok.Kış bastırmak üzere, birkaç kişi bulsanda odun eyleseniz,eve getirseniz olmaz mı? Hatıp,
-Neden olmasın hatun, ama bu iş için başkasına ne gerek var,ben kendi işimi kendim hallederim.Sen endişelenme.Bütün köylü her işte bana danışıyor.Ben bu akılla hemen bugün istediğinden fazlasını getirebilirim.Hemen gidiyorum.Hatun,
- Hatıp sen aklını mı kaçırdın hele.Bu iş senin yaptığın işlere benzemez.Hiç olmazsa komşumuz Mehmet Ağa’yı al yanına…
Hatıp cevap vermez.Ahırdan öküzleri salar,kağnıya koşar.
-Ho benim sarı öküzüm ho benim kara öküzüm diye öküzleri ormana sürer,kağnının üstünde ağacı nasıl kesip, eve nasıl getireceğinin planlarını yapmakta.Kurduğu hayaller çok hoş olmalı ki zaman zaman sesli sesli gülmekte.
Ormana varınca,
-Dooor der,öküzleri durdurur.Ağaçları inceler.İri ve kuru bir ağaç aramaktadır.Ormana oldum olası zarar vermez,yaş kesenlere de çok kızardı.Bir beş on dakika sonra tam istediği gibi,birkaç ton gelebilecek bir kuru köknar ağacı bulur.Ağacın odunu da hanımını memnun edecek cinstendir. Bir kat da bunun için sevinir.
Gelirken kağnı üzerinde kurduğu fikri uygulamaya koyar.Öküzleri iplerinden çekerek ağacın altına getirir. Kendi kendine, Baltayı şu taraftan vurursam,ağaç şu tarafa yıkılır.diye fikir yürüterek, ağacın yıkılacağı yere kağnıyı dek getirecek şekilde ayar yapar.Öküzlerin başına saman torbasını takar.Onlar karınlarını doyururken,bizim hatip ağzı kulaklarında;
-Benim gibi akıllı var mı acaba,ağacı kağnının üstüne devireceğim.Ağacı büsbütün eve götürüp orada parçalayıp odun yapacağım.Hanım nasıl şaşıracak.Tek başıma neler becerirmişim görecek deyip baltayı habire sallamakta.Devam ediyor,
-Hatıp değil canım akıl kutusu bu kafa akıl kutusu
Ağaç sallanmakta, gıcırdamakta.
-Gerçekten akıl kutusu bu kafa… Hatıp son balta darbesini de indirince koca ağaç büyük bir gürültüyle kağnının üzerine devrilir.
Kağnı paramparça,öküzler ölmüş.Hatıp başındaki poşuyu eline almış şaşkın,donup kalmış…
Nice zaman sonra hava kararınca karısı, komşularıyla ormana gelip Hatıp’ı o halde bulunca;
- E hatıp der,kendini bu denli beğenir, bu denli akıllı olduğunu sanarsan böylesi sonuçlara katlanmak zorunda kalırsın.Allah senin müstehakkını versin emi! Öküzlerimi arabamı mahvettin.Gör bak ben sana neler yapacağım,hele bir eve varalım…Hatıp yavaş yavaş kendine gelmekte ama halinde bir acayiplik var.Kendi kendine söylenmekte;
- Hatıp akıl kutusu değil,dağlarda bir domuzmuş,hatıp değil dağda bir domuzmuş.
O günden sonra Hatıp kimseye öğüt ve nasihat vermeye kalkışmamış.Bir şey soran olursa da ben akıl kutusu değilim.Dağdaki domuzlar bile benden daha akıllı dermiş…
Ne dersiniz günümüzde ne kadar çok hatıp var…Ölecek ne kadar çok öküz,kırılacak ne kadar çok araba…
Darısı okuyanların başına…
Kayıt Tarihi : 26.10.2007 01:35:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!