Gece ateşler yakar yağmurun göz bebeklerine,
Kırımsı bir bulut takılır kirpiklerine.
Dayanamaz onca düşün ağırlığına,
Düşer zamansız göz kapakları.
Ayrılması zordur bulutlara takılmış uçurtmanın,
Uçsuz bucaksız kırların,
Süsüdür günebakan çiçeği.
Aydınlık bir yüz gibi,
Gülümseyerek bakar bize...
Kimi gün, utanır bir genç kız gibi,
Düşer başı sessizce önüne.
Terk ederken güneş gökyüzünü,
Son tangosunu yapıyordu
Işıkla ay…
Bir şarkı çalıyordu gramofonda
Başkaları için anlam ifade etmeyen bir ezgi belki.
Ve senin gözlerin hüzünlü,senin gözlerin nemli
Saatler dursa bir an,
Hiç geçmese zaman.
Hissetmeden sürgünü,
Yaşasak doya doya günü.
Düşüşlerle son bulmasa düşler,
Gerçek olsa yüzümüzdeki gülüşler.
Bakışının izi kalmış,
Yaşanan anılarda.
Kayıp giderken bir ömrün akşamı
Uçuşan yapraklar gizlerini taşımakta.
Şakaklarımda karlar,
Sen yarıya iki kala,
Ben üç geçe….
Akıp gider zaman
Su gibi sessizce…
Fark edememişiz
Aynı düzlemde
Yırtık Sayfaların Günahı Ne?
Yazmak... Yazabilmek... Kalemi eline alınca ya da klavyenin başına geçince ince tıkırtılarla ifade edebilmek duyguları... Kimi zaman ağır ağır, düşüne düşüne yazmak.. Merdivenden düşme korkusuyla yukarı çıkan bir çocuk gibi... Yalın, içten, sonrasını düşünmeden, o anı yaşayarak. Bazen bastonuna yaslanmış bir ihtiyarın ağır, aksak, soluklanışlarını hissederek yazmak... Ağdalı ve tamlamalarla dolu, buram buram tecrübe kokan, öğütler veren... Her sözcüğü özenilerek seçilmişcesine, ahkam keserek... Bazen de piyano çalarken kendini ritme kaptırmış bir müzisyen gibi, daldan dala atlayıp potpuriler yaparak yazmak..
Bir isyandır bu şiir,
Dünden bugüne,
Bugünden yarına
Öylesine yaşanan günlere
Ve yaşanamayan gecelere…
Böyle yaşanmamalıydı hayat,
Gün ortasında geceye dönmemeliydi bakışlarım,
Fırtınalar esmemeliydi yüreğimde,
Bir teselli sunmalıydı duruşun.
Sensizlik ansızın kırarken zincirleri
Yokluğum gölgesine sığınır
Ulu bir çınarın
Serinliği düşer dallarından.
Susuz topraklar gibi
Hasretim ilk düşen damlaya
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!