Yak kandilleri tılsımınla fesleğen kokulum
Çağlayandan damlayan su gibi berrak
Öpüver yüreğimden kimseler görmeden
Fısılda kulağıma şen türkülerini
Sonra şiirler oku şafak renginde
Sesinden yükselen buğuyla
Sararmış yapraklar arasında
Yürüyen mor elbiseli kadın
Bastıkça hışırdayan yaprak sesleri
Ve ötüşen cırcır böcekleri
Kadın üzgün..
Ayrılık ağacıydı ıslanmış yağmurlarda
Yapraklarımı döke döke kimliksiz kaldı
Nerede yanıldı nerede dağıldı
Güz bahçelerinde gazel gibi savruldu
Ayrılık lekesi bulaştı
Gün dönerken geceye
Dizeler düşer kirpiklerden
Ten sıcaklığı ipek dokunuşlara
İç seslerle bezenir ay yangınları
Darağacı yüreklerde
Beni yok sayan hayatın
İsyanları düştü payıma
Yanlışlarımı sorguluyorum
Bir yanım güz yağmurları
Diğer yanım alevden şimşek
Kimseler görmese de
Süzülürken körfezin mavi sularında teknesi
Dolunayın altında o göz alıcı güzelliği seyretti
Bahçesinde ki salkım söğüt ağaçları
Renk renk çiçekleriyle aşı boyalı konağın
Yıllar önce sahipliğini yaptığı Güvercin hanımı
Ah çekerek inlercesine yâd etti
Ay denizle buluşurken
Gelir misin kızıl şafaklarda
Kalır mısın gün doğumlarında
Esaretine teslim olmuşken bu şehirde
Türküm olur musun süveydam
Gün seninle batarken
Yenilgileri sevemedim hiç
İsyankâr yanım ağır bastı hep
Gitmeleri de sevemedim hiç
Günaşırı karanlık tüneller hep
Ama bir gün bakacaksın
Ben yokum
Dönüyor devran iş bilmez dümenciler elinde
Yaşamak hüner oldu insanların ahı var
Bulanık suları okyanus sananlar
Girdabına kapılıyor suyunu temiz sananlar
Kirini akıtıyor namlusundan çıkan kurşunlar
İnsanlığa nefes aldırmıyor çılgın süvariler
Huzur bahçesini seyri âlem etmek isterken gönül
Onarılmaz izler bırakırız geride istemeye istemeye
Mısra mısra öykülerimiz birikir
Çağlayan ırmaklar gibi
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!