Aradığı aşkı bulunca avazı çıktığı kadar SENİ seviyorum
diye haykırmayı hayal eder insan hep
gel görki gönlünü fet eden bir komutan çıkınca karşısına
titrer el titrek yürek işte bu defa avazı çıktığı kadar
çığlık çığlıga nefes nefese SUSAR dil
şimdi ben sana SUSUYORSAM bu varlığına
Ben hep seni düşünürüm
Bir ceylanın suya inişinde
Bir kelebegin papatyaya konuşunda
Bir serçenin soğukta kalışında
Ben hep seni düşünürüm...
Hayata dair güzellikleri bir bir siliyor sanki
Geçen acımtırak günler.
Zaman ağlamaya gebe bir demde
Tüm gemilerin battığı batık arifesinde
Ömür yaşam bana neden hep iki yüzlü oldun
Kayıp şehirlerin yitik umutlarında BEZGİN,im
Bir yolculuk başladı nereye ki niçin ki
Sebepsiz nedensiz kuruyan hayat ağacı
Kök tutmadı dal budak salmadı ahh
İnsanların garip gördüğü tüm hataları
Yanlış şarkıları ben mi söyledim acaba
Anlamsız şiirleri ben, mi yazdım ki yargılanırım ahh
Her şeye gülmeyi her şeyi dalgaya almayı
O kadar isterdimki hayatı saçmalıklarıyla yaşamak
Deli dolu sorgulamadan yargılamadan bezmeden ahhhh
İflas etmiş umut sermayesinde kirliliğin izleri
Kirletilmiş sevdamda ayrılığın acımsı tadı
Acımsı ayrılığın ertesinde koca bir hiç kalmış
Onca yaşanmışların silindiği bir hiçlik ne acı
Asırlık dediğim o büyük sevdamı bitmeyen tutkularımı
Üç güne sığdırmak nasılda kolay gelmiş sana ki
Yaşandı ve bitti bu masal diye biliyorsun doğruydu
Senli başlayan senlide bitmişti belki
Ya sensiz başlayan benim masalım ne olacak
Kim bilir belki bir gün diye daha kaç roman olur
Kaç sayfa doldurur ve bu sayfaların kahramanı hep
BEZGİN olur tek başına yani bir kişilik sevdanın arenasında
Bir kişinin saltanatı hüküm sürer
25.02.2008
Çıkıp dağlara bağırsam haykıra haykıra
Ellerini ellerimden aldın gittin sen kendinde
Bu sevdayı bitirdin hasret kalmak ayrı kalmak
Bir sevdayı daha Olgunlaştırıyor daha bir pişiriyor
Aşk ateşinde yanan yüreği bilemezsin soylu sevdam
Yine kalemim elimde
Satırlara düşen aşkın görünmez
Gözyaşları ıslatmadan damla damla
Yazılarım okunaksız ve karmaşık
Titriyor parmaklarım ve yüreğim
Can damarım kurumuş cansızım yar sensizim
düzenbaz zamanın her hangi bir anında öylesine bir günde gelmişim yalancı sahtekar
ama bir o kadarda dürüst hiç bitmeyecek olan süslü bir gelin misali bizi bağlayan yada,
bir aşk misali tutulduğumuz dünyaya yani gelişim çokta muhteşem olmamış hiç sevinç naraları
atanda olmadı belki o gün
küçük dedikoducu hiç kimsenin kimseyi sevmediği bir köyümüz vardı uzaklarda dağın yamacında
ne doğru dürüst suyu nede yeşillik ormanı vardı taş yığını dağlardan başka birde uçsuz gibi görünen ovası
kan kırmızı toprağı vardı küçük yıkılmaya yüz tutmuş birde derme çatma okulumuz vardı adı okuldu sanki
80 kişi olurduk üçüncü dördüncü sınıf beraberdik ağabeylerimiz ablalarımızla yani kalacak öğretmen evi dahi olmayan
ona şimdilerde lojmanımı ne deniyor sınıflarımızda tahta masalardan sandalyelerden baya sesler gelirdi
çünkü hepside çahşamıştı derme çatmaydı hiç unutmam tebeşirimiz bile yoktu minare ustalarından taş alıp
tebeşir yapmıştık öğretmenlerimiz ayda bir
değişirdi belki de en şansız öğrenciler bizlerdik yada en şansız öğretmenler onlardı biz ne bize öğretene
onlarda ne doğru dürüst öğrenene denk gelmemişlerdi köyümüzde yıllar önce ayrılmış şehirde yaşayanlar
vardı köyde büyükler konuşurken duyardım bazılarının ne kadar zengin olduklarından bahsederlerdi
kendi kendime kızardım söylenirdim böyle zenginlik yere girsin adam memleketine faydası yoksa bana ne
ne olursa olsun derdim galipte bir taş koymamışsa yurduna isterse milti milyarder olsun derdim çocukluk işte
mitli milyarder ne onu bile bilmem halbuki yada ne hakkım varda adamın malında mülkünde kızıyorum adam caz
çalışmış hem şehirde bol bol taş döşemiş nasıl mı anlatayım
adam ev yaptırmış adını bilmediğim uzak diyarlardan getirmiş taşlarını yoyo onun adı ev değil başka imiş evin adı trüblex miş
villamı her ne oluyorsa zemine italyanmı ne ise o taşlardan döşemiş mutfak mermeri oluyormuş neyse oda özel taştanmış
evin alt katına özel taşlarla kocaman bir havuz yapmış içinde jakuzi diye biri varmış özel masaj yapıyormuş adama oda suyla
tabi ben sonradan öğrendim ki bu bizim jakuzi adam değilmiş bir havuz sistemi imiş neyse adam bahçe yapmış evine tüm bitkileri ithal etmiş gavur memleketlerde taşlar gibi yani bahçesinde bir şelaleli havuz yapmış yine taşları seçme özel
yani helal olsun adama binlerce taş üstüne taş koymuş birde adamın son model bir arabası varmış oda ithalmiş Türkiye de 3 tane varmış biri kendinde onun tekerleklerini koyduğu yerin taşları bile özel gelmiş hani garaj mı bagaj mı deniyor işte orası
adamın birde iti varmış bizim çoban Osmanınkinde yavuz ve çokta yakışıklıymış duyduğuma göre bizim köydekiler diyor ki
oda amer ikadan gelmiş adama bir servet edermiş köylü amcalar biz bir ömür göremeyiz o parayı diyorlar günlük bakımına bir koyun alınırmış bende çocuk aklıya hesapladım yarım yamalak iki yıllık o itin bakım parasına bizim okulun tüm ihtiyaçları bitiyor en azında pırıl pırıl sınıflarımız oluyor belki de on yıllık tebeşirimizi bile alırız
haaa unutmadan adamın birde bağ evini anlatıyorlar oda aynı trüblex villa özel taşlardan yapılma babama sordum bizim okul gibi beş tane yeni okul yapılırmış o paraya haybe diyorum içimden yine kızıyorum kendi kendime çocukluk ya işte
sonra babama dedim ki ya baba bu anlattığın köyümüzün zenginleri hiç çocuk olmamışlar mı babam şaşkın şaşkın bakarak
neden ne oldu ki keşke onlarda çocuk olsaydı benim gibi çocukça düşünür belki o paraları o taşların bir iki tane sinide bizim köyün okuluna ayırırlar sınıflarımız okulumuz daha temiz olurdu değil mi babam yüzüme baktı hadi işin yok mu senin dedi
çocuk diyesin işte diyerek
26+5,5+1995
Ah gönül neylersin bundan gayri
Kendini neyle eylersin
Gitti gelmeyecek neden kendine yalan söylersin
Zaman gidiyor ömür bitiyor sen hala uyumaktasın
Yol gelmiş ömrün yarısına beklide son nefestesin
Gülmek imkânsız ağlamak sebil eylersin
Kime ne fayda neylersen kendine eylersin
Sanki duyanın mı görenin mi var HAKTAN başka ah gönül
İçinin karartılarını çıkmaza girmiş hayal dünyanı
Dışına atmaya başladın
Sen o sevda oyunlarında yolda kaldın hadi gönül
Dön geri dön sessizce
Yaşanmış yanlışların hesabı bitmez
Keş kelerin gidenleri getirmez
Bir ömür bir yar uğruna bitirilmez
Yediğin darbelerden kendine gelmeyecek misin?
Kıymeti alana değil de verene biçmeyecek misin?
Şu yalan dünyada nasıl olsa sende göçmeyecek misin?
Hadi aşk-ı HAKKA dön gönül gerçek aşk-ı sende bileceksin
Ne kışı nede güzü var bu aşkın
Hep baharda hep yazdasın
Yeter ki kanaat ve sabrı giy üzerine
Hadi dön gönül sende man-ı âlemi tefekküre
Göremezsin yaratıcını bir tek yaratılmışta kalmakla
Bağlanma beşere beşeri ahmakça
Dön gönül aşk-ı HAKKA
01.09.2010
Alıp Başımı Gidesim Var Bu Aralar...
İçindekiler Birlikte Gelmeseydi
Tutupta Yüregimi Yerinde Sökesim Var
SaNa Ait Olmasa İdi Eger...
Bir çığlık düşer ansızın yüreğime
Depremler olur beynimde
Neyi nereye koyacağımı bilemem
Anlarım ki yine sensizliğim çıldırmış...
Gece tüm sessizliği ile saldırır
Üstelik zifiri bir karanlık
Ellerin of ellerini aşkla tutan elerim
Başımı aldı arasına başım eğik öne neyle semde söz geçmiyor bu gönle
Alemde bir sen varsın bir tek sen baksam hangi yöne
Gözlerimde aşkın damlaları süzülüyor yanağıma
Hani sen bir defa giymiştin ya
O penyeyi hala yıkamadım sen kokuyor mis gibi
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!