Bu şiirimin ilk cümlesi olsun,
Yoksa sıyrılıp parfüm kokuları arasından gireceğim yok birkaç cümle inzivasına.
İnziva vakti,vazgeçtiğin anda başlar bir izmaritte.
Ordayım.
Ah! Bu kaplumbağalarda sarstı beynimi yine,
Bende kabuğumda yazıyorum gündeme oturmuş sloganlar arasında çekimsel sorunları.
Şu sıralar mitolojik tanrılarla ilgilenemiyorum,
Tıpkı bayram şekerleri gibi sahteler.
Burda şiirde epey yol almış olmalıyım ki,
Çayımın yarısını geçmişim,
Hem çay dediğin kaçak olacak Zeus.
Ki izmarit sonrası ızdırabım,
Mürekkebim bitince başlar.
Öyle ıslahatçıymışsın gibi bakma bana,
Tarih de biliyor ki,
Yer altı,
Kapitalist insanlarla dolu,
Sen beynimi deşiyorsun,
Zekeriya'ya yaptığın gibi.
Geçelim buraları.
Hem insanlar birşeysel bir hayatın ortasında poh pohsal bir et yığını.
Hastrolojinin bilim adamı da kesin ben olmalıyım.
Burası da bu şiirin en hastrolojik kısmı olsun biraz da.
Yoksa geçecegim yok atlantik gibi salyalı yalanlar arasından.
Boğulmak üzereyim.
Böyle zamanlarda şiir koştuğum lacivert plaklardan çadır kurarım maviye,
Eleştirmek istediğim kaldırımlara kanarken,
İnsanların kızlarını elleri minik diye sevdiği bir rönesansta,
Benim diz kapaklarından öptüğüm oğullarım fetret.
Gelmeyin üstüme artık, kusarım mavi bilyelerimi,
Mavi bilyeler hastroliji bilimini döver.
Hem sen niye öyle nükleer nükleer bakıyosun ki
Sanki sallama çay içiyorsun.
Teknolojiden de anladığın yok,
Telefonun kadar akıllı değilsin.
Hem ben de daha fazla dayanamıyorum bu söylemlere,
Otobüs aşklarına devam edilmeli mi?
Bilmiyorum...
Birşeyselleşmek istemiyorum daha fazla
Hastrolojik bir söylemle,
Bu şiirimin son cümlesi olsun...
Kayıt Tarihi : 11.6.2015 19:26:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Oda koşullarında yazıldı.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!