Bu hasretim, içimde kök salmış bir çınar gibi… Her geçen gün biraz daha büyüyor, dalları göğsümde ağırlaşıyor.
Her nefes alışımda içime dolan o tanıdık boşluk…
Her adımımda daha da derinleşen bir yara gibi…
İçimde kanayan bir yara.
Nereye gitsem, ne yapsam, senden bir parça taşıyorum üzerimde; adı konmamış bir acı, tanımsız bir hüzün.
Bu sessizlik, bu yokluk…
Sanki yavaş yavaş ruhumu kemiren bir kurt gibi, yutuyor beni.
Ölsem, gerçekten biter mi bu hasret?
Toprağın altında susar mı bu acı?
Ya da sadece bedenim mi kaybolur, ruhum yine bu yükle mi dolaşır boşluklarda?
Bir yanım ölümde huzur bulacağını söylüyor, diğer yanım ise, ölümün sadece bir kapı olduğunu fısıldıyor.
O kapının ardında yine sen varsın belki de… Yine bu acı, yine bu hasret.
Hiçbir şeyin değişmediği bir sonsuzluk.
Belki de yaşamaktan kaçmanın bir anlamı yok. Belki de bu acı, benim kaderim, bu hasret, ömrümün sonuna kadar taşıyacağım bir yük. Sen yoksun, ama her an, her saniye, her nefes alıp verişimde senin varlığını hissediyorum.
Bu paradoksal bir durum; sen yoksun ama bir o kadar da varsın.
Bu hasret, içimdeki bu boşluk, sanki varlığının bir kanıtı gibi..
Geceleri, yalnız kaldığımda, her şey daha da derinleşiyor.
Karanlık, sanki acılarımı büyütüyor, hasretimi daha da çekilmez hale getiriyor.
Düşünüyorum; bir gün, bir sabah uyandığımda, bu hasret bitmiş olur mu?
Ya da dinmiş olur mu bu acı? Ama her sabah, aynı duyguyla uyanıyorum, aynı boşlukla, aynı kederle…
Her yeni gün, geçmişin bir tekrarı gibi. Aynı döngü, aynı çıkmaz…
Belki de kaçmak yerine bu acıyla yaşamayı öğrenmeliyim. Belki de bu hasretin sonu yok. Ölüm bir çözüm mü, yoksa sadece başka bir acının başlangıcı mı? Ölsem, toprağa karışsam, dinlenir mi ruhum? Yoksa o an bile, senin hasretinle mi yanar, tutuşur? Her şeyin cevabını ölümde aramak ne kadar doğru? Yoksa yaşamaya devam etmek mi gerek, bu yükü omuzlayarak, bu acıyı taşıyarak?
Sonunda anlıyorum ki, bu hasretin sonu yok. Ölüm belki de sadece bir moladır, bir dinlenme anı…
Ama bu acı, bu özlem, ne kadar derine gömersen göm, her zaman bir yerden çıkıp gelir, bir gölge gibi seni takip eder. Çünkü bu acı, bu hasret, senin bir parçan olmuş. Öyle ya da böyle, bununla yaşamayı öğrenmekten başka çarem yok.
Ama biliyorum ki, bu acının, bu hasretin dinmesi için senin geri dönmen gerek.Ve ben, senin yokluğunda bu yükü taşımaya devam edeceğim. Çünkü bu hasret, ölümle bile bitmeyecek kadar derin, bu acı, zamanla bile geçmeyecek kadar güçlü…
Kayıt Tarihi : 24.8.2024 18:44:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!