Ahkâf’da depremler oldu, can çekildi
Sahra’yı sular seller bastı, yeniden can geldi
Bunların hepsi hülyalı ateş parçası
Gözlerinden birer kahve karası
Ben buralara sığamıyorum,
Çölün gelini, bekliyorum seni
gecenin sabahın hasretini çektiği gibi
Kırmızı balonları gönderdiğinden beri
En kırımızı güllerin boynu eğildi
Boştayım, kırgınım, yalnızım birazda avareyim
Sadece sebepsizce sana divaneyim
Yusuf gibi dipsiz kuyularda, Züleyha hasretindeyim
Yüreğimin karanlık bahçelerinde
Uykusuz sallanıyorum salıncaklarda
Düşlerim eksik ve yitik
Herkes gitti, umutlarımla bir sen kaldın,
ömürden geriye kalan her şey bitik
Yorgun ve celladına başını teslim etmiş
ayrılığın acısı var içimde,
Kaç yıl geçti, kaç yaşına geldim kırkiki mi
yoksa dante gibi otuzbeş mi bilemedim.
Saymıyorum sensiz geçen günleri
Bakmayın yorgunum dediğime
Aslında ölüyüm, ağrım var ruhumda
Her nefesimde muharebe lezzeti var
Azrail pusuyla geliyor her defasında
Duyan olmuş mudur Azrail’in ayak sesini
Yada en tatlı ölüm sessizliğini
Azrail Annemidir?
Doğururken bir ölümlüyü..
Senin gidişinden beri
Annem bilirim Azrailimi,
Döndüğünde düğün var, bayram var
Azrail’i, ağrıyı, acıyı en karanlık
Zindanlarda bağlayıp özgürlük içln
zılgıtlar atmak, neşe var, hayat var.
En sevdiğim Umayıma..
Kayıt Tarihi : 8.9.2022 00:36:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!