Hasret Ezgileri Şiiri - Mehmet Sait Kaya 3

Mehmet Sait Kaya 3
359

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Hasret Ezgileri

Geceler toprağa benimle inmiş
Kasırga benimle kopmuş denizde
Sanırım vebalı elim gezinmiş
Çürüyen ağaçta hasta benizde
Cinnet şüphe korku benim eserim
Sıcak kalbinizde gizlidir yerim
Bir kurdum ki sizi hep diş içinde yerim
Ve gezerim her gün elbisenizde.
Sen ol dersin ve olur
Pırıltı dolu billur
Çığlık içinde fağfur
Bir renk bize öteden
Ve bir ses o besteden
Nur bize Allah nur
Büyük divan ve huzur
Bekliyor mezarı sur
Sonsuzluk ölümsüzlük
Bitmez tükenmez düzlük
Nur bize Allah olur güneşi tuttu çamur
Elmas mahcup zift mağrur
Yakın kandili yakın
Ne donanma ne yangın
Nur bize Allah nur
Sen ol dersin ve olur.
O erler ki gönül fezasındalar
Toprakta sürünme ezasındalar
Yıldızları izlerler saatlerce
Namaz da arka saf hizasındalar
İçinde nefsimiz sızan hizasındalar
Ölüm bile her nefse gelen
Bir hak tanrının öncüsü yapısı
Geniştir her şeyi bilen yaradan
Bir oku ile yücedir
Allah
Beri gel serseri yol
Onun ümmetinden ol
Sel kendini kümelerle dol
Onun ümmetinden ol
Sen hiçliğe bakan yön
Hep sıfır arka ve ön
Dosdoğru mezara dön
Onun ümmetinden ol
Gel dünya mundar kafes
Gel gırtlakta son nefes
Gel arşı arayan ses
Onun ümmetinden ol
Solmaz bu bir renk
Ölmez bir ahenk
Onun ümmetinden ol
Nasıl iş bu
Her yanına çiçek yağmış
Erik ağacının
Işık içinde yüzüyor
Neresinden baksan
Gözlerin kamaşır
Oysa ben akşam olmuşum
Yapraklarım dökülüyor
Usul usulca
Sonbahar.
Durgun havuzları işlesin bırak
Yaprakların güneş ve ölüm rengi
Sen kalbini dinle ufkuna bak
Düşünme mevsimi inleten rengi
Elemdir mest etsin ruhunu
Eser bulut gürültüsü durgun ahengi
Yan yana sessizce mevsimle keder
Hicrana aldanmış kalbimde gezin
Esen gök gürültüsünde
Gitme sonbahar oluyorum sonrası hiç
Ağaçlar bükmesinler ne olursun boyunlarını
Neden akşam tren kalkınca
Kırlangıçlar birdenbire çekip gidince
Mendiller salanınca neden tıkanıyorum
Öyle çok acımasız ki öyle birdenbire ki
Az önceki çiçekler nasıl da diken dikenmiş
Gitme sonbahar oluyorum sonrası hiç
O sularda çimdik bitti köprüleri geçtik bitti
O elmanın tadı orda o kuş çoktan öttü bitti
Artık çocuk değiliz susarak da bir şeyler diyebiliriz
Oyunlar oyuncaklar eski radyolar dinleyebilelim.
Dalından kopan yaprakların
Sararan yanlarına yazdım adını
Sahte bir gülüşten ibarettin oysa
Ve hiç bilmedin ellerimin soğuduğunu
Eylül ayıydı sonbahar gelişi.
Bir sonbahar gününde
Yapaklar sararıp dökülür
Bulutlar çarpar gök gürültüsü
Kopacak kıyamet.
Eylül sabahının serinliğini
Yaprakların serinliğini
Ciğerlerime dolduruyorum
Sessizlik ve serinlik
Birleşiyor
Yıkanmış güvercinler
Ve çok uzakta bir tren sesi
Her zaman yeniden başlamak duygusu
Doğuyor içimde
Her uyanışımda
Eylül sabahının serinliğini
Yüreğime dolduruyorum.
Güz gömleği giydi şiir
Hüzün sanıyor görenler
Açık kalmış bir düğmesi
Ki hava girsin diyedir
Cebinde yağmurluk kokusu
Bir tutam kurtulmuş ot
Yeni bir imge arıyor
Onunla ince akan su
Bir kadın eli değmiştir
Belki de yıllar öncesi
Saklar durur unutamaz
O gömleği giydi şiir.
Ferhat
İndi sarayın lale bahçesine
Hat yazmak için
En güzel renkleri aradı
Fakat bu gün renkler solgun
Utanır gibiydiler güzelliklerinden
Ferhat bunu anlamaya çalışırken
Renkten öte bir güzellikti
Ferhat
Nedir yüzündeki bu hat
Bak laleler
Ediyor seni azat
Ferhat sordu lalelere
Adı nedir bu güzelliğin
Laleler biraz kıskanç biraz utangaç
Şirin dediler bu sözle hepsi
Başlarını yere eğdiler
Al bizi götür güzel hat yazına
Ve bu fani bedenimizi
Hatlarınla ölümsüzleştir
Ferhat
Bir haber bu yalvarışlardan.
Ferhat
Rüyalara daldı dönüşü olmayan
Ve Ferhat
Şirin dedi acep neresi yerin
Fazla sürmedi öğrendi yerini
Sarayda sultan kadının kardeşiymiş
Lakin Ferhat öyle bir rüyada ki
Gidip istemiş
Şirin i sahibinden
Sultan kadın üzülmüş bu istesene
Çünkü sultanında gönlü kaymış Ferhat a
O yüzden düşünür
Ferhat ya kendinin olmalı
Yalnız hiç kimsenin
Olmamalı
Ve dönmüş Ferhat’a
Ve alaylı bakmış hatların efendisine
Bir şartım var demiş bir şart
Halkım susuzluktan kırılmakta
Getirirsen şu dağın ardındaki suyu
Alırsın şirin i bir ömür boyu
Ferhat
Bir bayram yaşar şimdi
Ferhat
Koca dağ gibi dedikleri yere
Alaycı bakar ve
Benim aşkım senin kadar basit
Şirin hayat güzel olmalı
Ferhat
Ey uykuda dahi bu kadar
Dalgın olmayan insan
Uyan gayrı düşün bir an
Senin vücudun bu dağın
Küçük bir parçasıdır
Sen neye aldandın
Ferhat ne bir ses duyar artık
Nede bir inilti dağdan
Onun için dağın sonunda şirin
İşi olmaz dağın bu yanında Ferhat
Dağın bağrında bir acı ses
Gece gündüz orda alınır bir nefes
Aşkla yıkar duvarları ve
Ferhat der şirin de bu ses

Mehmet Sait Kaya 3
Kayıt Tarihi : 27.5.2024 17:06:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!