Sıkıldım yazılayamanı anlatmaktan.Hep bir zehir mürekkebimin arasında,sürükledikçe beyaz
sayfalara ölüm,ölümle geliyor...
Hasret koparmıştı beni dalımdan,perişan olmuşum ben o zamandan.Zor bir gecenin hasret
uykusunda açtım gözlerimi. Ben yazamazdım ama bu gece zorladı beni.Kuruyor bedenim! !
Çöküyor.Yarab bu günah neki.Hasret,hasret çağlıyor nice dereler,hasretle ağlıyor onca seneler.
Ya dağlar,bu düzenbaz düzene o niye ağlar? Her günü pir pençe umut kovalar.Nere gitsem ne
söylesem. Öyle bir sessizlik ki; vasfından sıyrılmış dil bende ki...Sonunda susturdular,nefret
kusturdular ve susturdular...
Balıklı; ey zamanın çemberinde harab olan köyüm.Neyin kaldı? ne sevenin ne
gezenin.Hasret büyür olmuş her bir bucakta.Kimin kaldı bu diyarda.Adın her gurbetin ağzında,
giden o kervanda.Gördüğümü anlatmakla yetinirim ve karşında aciz senden çekinirim...
Dereler buruklukla sessiz geçerken,akşamın dar vakti efkar açarken,herkeste sevdalar kurban
seçerken... Sen,sen buna kayıtsız kaldın Balıklı. Mustafa dört yılın hasretiyle seviyor.Gelip
geçeni saymaz Sedasını bekliyor. Ne haber gönderiyor ne de el çektim diyor.Çaresiz sığındığı
çaresizlik büstüne el verip aman diyor.
Hangisini anlatsam,hangi yarayı sarsam.Kopup gelen bu çığın önünde engel olsam...
Ey benim gözümün nuru keşişim,hani tependeki o nazlı karlar.İlkbaharda eriyen sonra yaz
ortasında bir inatla direnen. Ben burdayım,gitmem gidemem diyen o sadık kar parçaları, bir
hevesle kucaklaşırdı kış mevsimiyle. Bu olay,bir yavrunun çığlığı ve annesinin ona olan
düşkünlüğüydü. Şimdilerde öyle susmuş ki, bu küskünlüğü bu acıyı anlatamamak dağlıyor
keşişimi. 'Bir daha gelir mi? ' derken,pınarları çağlıyor. Hasret kokuyor,hasret soluyor...
Keşişin gözyaşları çayırları besliyor.Onun acılarıyla nice fidan büyüyor. Ağaçlar bu acıya
seyircimi kalacak? Kalmasalar da neki; onlarda da neler var başlarında ne rüzğar.Paramparça
bir halde bıçak açmaz bir ağız,çözülmez bir kördüğüm ve sessizlikle büsbütün.Düşen her
yaprak arkasından yakılan sözler,kulak parçalar ağıtlar. Ya rüzğar; 'Oda gideli çok oldu' diyor
Balıklı.'Bazen gücenir bazen küserdi ama sinirlendimi yağmurları keserdi. Oda gideli çok oldu'
Soluk soluğa kaçmaktayım hasretten.Nefesini ensemden kesemedim bir türlü.Sanki benimle
olan,sadece benim olduğum yerde açan gülün, diken yarasıydı.Yine firardayım.Öyle böyle
geçiyor günler.Ne akşamlar harcadım ne geceler uykusuz.Kurtuldum sanıyorken ne can verdim
uykusuz.Kan içimde huzursuz! ! Ben tanıyamadım,anlayamadım ve ciddiye almadım.Gerçek bir
tokat gibi çarptı yüzüme. Yine oydu,farkettim onca kişi içinde beni tanıyan beni ben yapan olgu
oydu.Hasret! Hasret! Hasret!
Oflu Mustafa'nın giderken oğlu Olgu'a söylediği masum bir yalandı o.'Dedeni alıp geleceğim'
Halit'in kızlarına olan özlemiydi.Ya Kürt Hasan'ın neyi oluyordu.Zavallının borçtan belini
doğrultamadığı bir engel.Çocuklarından aylarca ayrı kalmasının tek nedeniydi hasret.Her güne
sığdırılan onlarca amansız cenkti,vakit öldürmek. Bu günlerde hafızamda en tanıdık sözcük
hasret. Oysa merak ediyorum benim hasretim nedir,diye.Saymakla bitmeyecek kadar çok ve
söyleyemeyecek kadar aciz.Ama üçüncüsü; ondan da çoktan vazgeçmişliğim var.
Her duygunun göçüne şahit oldum,her gidenin arkasından sustum,elvedalarla.Şimdi
aradığım görünmez,sınızsız.Sisli bir bulut arkasında uçurum bir gelecek.Aslında adını hasret
koyabileceğim kişiydi o,HASRET.
Ali İhsan KarataşKayıt Tarihi : 7.1.2011 16:42:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Ali İhsan Karataş](https://www.antoloji.com/i/siir/2011/01/07/hasret-1088.jpg)
Hasretim Yar Bezminde Sana
Hasretim yar! Bezminde sana,
Gülle bezenmiş tende cana,
Şu fani alemde ne çıkar,
Sahip olsam sensiz cihana,
Gönül muhtaç gül-i Sultana.
Hasretin Yar! Sinemde ateş,
Ne ayaz keser, ne yakar güneş,
Ölümleyse murad-ı vuslat,
Sensiz yaşamak ölüme eş,
Ölümse vuslat ile kardeş.
Bilal Özcan
TÜM YORUMLAR (5)