Haşlanmış Kurbağalar Oratoryosu

Fuat Eriçok
1065

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Haşlanmış Kurbağalar Oratoryosu

(bir ocak üzerinde dev bir tencere.. tüm sahne tamamen karanlık, simsiyah bir dekor.. tepede kendinden başka bir yere ışık vermeyen cılız bir ampul asılı..
tencerenin içinden bir kurbağanın keyifli şıpırtılar eşliğinde söylediği bir şarkı duyulur..)

solo:
“vrak vrak vrrraak!
küçük kurbağa küçük kurbağa kuyruğun nerede
kuyruğumu kopardılar yüzerken derede
şimdi ben de bundan böyle yüzerim bu tencerede..”

(değişik köşelerden birer ikişer kurbağa yaklaşır. teker teker tencereye girerler)

anlatıcı:
sıcaklardan iyice bunalmışlar
serinleme çareleri ararken kurbağalar
buldukları tencereye baştan kara dalmışlar!

(kurbağalar bir ağızdan neşeyle çığrışırlar)

“oh.. oh.. oh!
ne güzel.. ne güzel..
soğuk su
hem de tencere dolusu!
koşun kurbağalar koşun..
böyle de şans mı olur arkadaşlar
eğlenceli hayat işte böyle başlar..”

anlatıcı:
farkında değil ki saf kurbağacıklar
ne hinoğlu hinler var bu âlemde!
ne kancıklar!
hep güleryüzlü.. hoş görülü..
hep cana yakın..
sıcacıklar!

(mutlu mesut eğlenip yüzerken yeşil çocuklar, gizli ve kalleş mi kalleş bir el sinsice açmış ateşin altını yavaş yavaş..
ne heyecan.. ne telaş!)

anlatıcı:
su ısınmaya başlar hafiften hafiften..
aymaz kurbağalar
eğleniyorlar
geyik sohbetleri ve abuk türkülerle
entepüften!

kurbağa korosu:
“manda yuva yapmış söğüt dalına
yavrusunu sinek kapmış gördün mü? ”

anlatıcı:
alışmaya başlarlar giderek ısınan suya farkındasız..
ve haşlanmaya başlarlar kaynayan suda apansız!

kurbağa korosu:
“sabahınan erken çifte giderken..
öküzüm torbadan düştü gördün mü?
amanın amanın yandım..
tiridine tiridine bandım! ”

anlatıcı:
suyu sabırla ısıtan alçak
evet ahlaksız..
evet vicdansız..
ve fakat
ne yazık ki bizim kurbağacıklar da
bi’ o kadar akılsız!

(nereden geldiği belli olmayan bir başka koronun ağır ağır yükselen sesi işitilir)
“kimseye etmem şikayet ağlarım ben halime
titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime..”

anlatıcı:
ey saftirik kurbağalar!
elbet yalancı ve sinsidir düşman!
sakin olun der..
sabır telkin eder!
siz siz olun.. akıllı olun, inanmayın
sonra olursunuz pişman!

sevgiden.. saygıdan dem vurur..
nurlu ufukları savunur!
dini de imanı da kurgudur!

şüphelenip
“eskiden böyle değildin! ” diyenlere
“değiştim.. geliştim! ” der durur!

yüzüne gülerek hizmet eder sana..
ansızın arkandan vurur!

sen anlayana kadar ikircikli huyunu
yavaş yavaş ısıtır suyunu!
fark edemezsin oyunu!

haşlanıverirsin bir anda..
etin bir yanda..
kemiğin bir yanda!

(genç seslerden oluşmuş bir koro neşe ve alaylı bir şarkı tutturur)

“vrraak.. vrraak.. vrraakk!
saftiriklere bak!
inanmamışlar akıllı bilgili kişilere
haşlanmışlar apaçık tuzakta..
sanıyorlarmış ki o tuzak çoook uzakta! ”

(çevrede kara giysili.. yüzleri örtülü karaltılar belirir..)

anlatıcı:
riyakar yüzlerde anlaşılmaz homurtular..
göz deliklerinde hain ve aç pırıltılar..
eğilirler taze haşlanmış ete.. tabakta! ”

açın gözünüzü ey kurbağa akıllılar!
inanmayın ak pak yüzlü..
aydınlık gibi gülüşlü görünenlere!
dindarım, namus ehliyim avazeleriyle
önünüze her gelene!
dost düşman zamanla belli olur..
elene elene!

(nereden geldiği belli olmayan acıklı sesli koro devam eder)

“perde-i zulmet çekilmiş korkarım ikbalime
titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime..”

(haşlanmış ama henüz ölmemiş bir kurbağanın bitkin sesi duyulur ansızın, tencerenin fokurtuları arasından)

“çıktık açık alınla on yılda her savaştan
demir ağlarla ördük ana yurdu dört baştan..
bir hızla kötülüğü.. geriliği boğarız
karanlığın üstüne güneş gibi doğarız..”

(yine nereden geldiği belli olmayan bir aydınlık yavaş yavaş sahneyi aydınlatmaya başlar. tepedeki cılız ampul görünmez olmuştur. kara kıyafetli, kara yüzlü yiyiciler korku ile kaçışmaya başlarlar.
başka kurbağalar, sayıları artarak tencerenin çevresini sararlar. içerdeki yaralı kurbağaları kurtarmak için çalışmaya başlarlar.
hepsinin gözlerinde mavi şimşekler çakar gibidir. başlarında sapsarı bir yele gibi bir örnek kesilmiş saçları uçuşmaktadır öfke ve sevinç rüzgarları etkisinde..)

(26 ağustos ’06)

Fuat Eriçok
Kayıt Tarihi : 26.8.2006 15:02:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Muammer Çelik
    Muammer Çelik

    Anadolu köylerinde eskiden agizdan agiza anlatilan inanilma zguzelliktek masallari arastirip, derlemeyen YAZARLAR, ecnebi kurbaglari yazarak turkun mezarini KAZARLAR..

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Fuat Eriçok