Hay Dostum, hatırla, yıllar öncesi,
Tut ecdat sözünü, kotar dedimdi! ..
Yağmuru yel, insanı el azdırır,
Bataklıkta gezen, batar dedimdi...
Fırtına ektikçe borayı biçen,
Canı yansa atı sollayıp geçen,
Harfendazlık ile dil damak sürçen,
Küçük dilini de yutar dedimdi...
Alımı, çalımı, en, boy yerinde,
Arefe çiçeği zakkum türünde,
Kırk fındığın kurdu günün birinde
Pabucunu dama atar dedimdi...
Ayran budalası, savsak kafalı
Ilıca ördeği okur mavalı;
Yeter ki, rahatı bozulmamalı,
Baston yutsa yana yatar dedimdi...
İp kaçkını zindan gülü koklayan,
Altı alay, üstü kalay zıplayan,
Bit pazarlarından çerçöp toplayan,
Beyoğlu’nda beylik satar dedimdi...
Boynuz uman sıpa kulaktan olur,
Kendinden pay biçen dengini bulur,
Al gören toy boğa burnundan solur
Kuyruğuyla fili tartar dedimdi…
Çoban armağanı çam sakızını,
Beleşe çiğneyip kesme hızını,
Haram lokmalardan gözet ağzını,
Yellenmesi kispet yırtar dedimdi…
Âh alanlar onmaz, âh yerde kalmaz;
Acı patlıcanı kırağı çalmaz;
Aç gözlünün cebi deliktir dolmaz,
Yoldaşlığı, yola zarar dedimdi...
Dostlarını sille, tepik itersen,
Her müşkülde kızıp firar edersen,
Heybeni sırtına vurup gidersen,
Devlet de çuvala sığar dedimdi...
Sakın el uzatma nadan düşküne,
Bulaşır marazı varmaz üç güne,
Kurdunu döker de sırça köşküne,
Bal tasına sinek yığar dedimdi…
Domuzdan post, eski düşman dost olmaz,
Düşmeye gör, hayır soluk solumaz! ..
Ava çıkan çakal kessen ulumaz;
Arkalı it kurdu boğar dedimdi...
Kora gömsen duman vermez adamlar,
Yumuk ellerinden sanki kan damlar,
Ağzına tek zeytin sunsa bin umar,
Ardına da torba bağlar dedimdi...
'Esma'yı üstüne sıçratma, sakın!
Hasmına uzak dur, dostuna yakın!
Koğucu yamyamdan Allah’a sığın,
Yumurtaya küpe takar dedimdi! ..
Fitne kumkuması, cimsim karpuzu,
Kafadan bacaklı yaban çulsuzu,
Yol geçen hanına kurar da pusu,
Tekerine çomak sokar dedimdi...
Oyun sakalının bittiği yerde,
Ayının armudu güttüğü yerde,
Dumanın dosdoğru tüttüğü yerde,
Balık da kavağa çıkar dedimdi...
Kel yanında kabak ansan darılır,
Yolunca gitmeyen denksiz yorulur,
Su testisi sudan sebep kırılır,
Ateşe güvenme yakar dedimdi...
Namert övgüsünü cınas eyleme,
Çardak yosmasıyla gönül eğleme,
Yalancı çobana yalan söyleme,
Bin koyunu birce kırkar dedimdi! ..
Kırk yıllık Yani’den olur mu Kâni?
Avara kasnağa döndürür seni! ..
İfrit yardağının geçmez de kini,
Kıskançlıktan burnu sarkar dedimdi...
Tuzla da kokmasın pişmiş kelleler! ..
Vur elli, kem dilli, adı belliler,
İspenç horozları, başı telliler,
Kendi gölgesinden korkar dedimdi...
Leyleğin attığı yavruya değme!
Cim karnında nokta diye kaş eğme!
Feleğin dâmına düşene söğme,
Katı yaydan oku fırlar dedimdi! ..
Boş gezenin boşa çıkar kalfası,
Sabun köpüğüne benzer sultası...
Konya kaşığında lodos dalgası,
Adamı cin gibi çarpar dedimdi...
Bilen bilir kanlı canlı damarı,
Tilkiye tavşanla verir tımarı;
Acem arslanıyla oynar kumarı,
Sel önünden kütük kapar dedimdi...
Ah deme, bir ağyar duyarsa ohh der,
Sakalından keser bıyığa ekler,
Meselenin çatal yerini bekler,
Kirpiğine soğan doğrar dedimdi! ..
Anasıyla kızı, helvayla kozu,
Paylasan ne yazar kurudur tuzu;
Kurt ağzından kuzu aparan tazı,
Marsık yeyip ateş kusar dedimdi...
Tilki kovalarken pars uyandırma!
Peynir masalıyla karga kandırma!
Marmara'yı kibrit suyu yandırma,
Uludağ'ı duman basar dedimdi...
Kavga kaşağısı, püsküllü bela,
Başın derde sokar gelmez de yola;
Böyle arkadaşın sonu musalla,
Kuşuna da mezar kazar dedimdi! ..
Sipsiyi kıskanır nice zurnalar;
Keşkeği unuttu yeni yarmalar;
Bıldırın hurması kıçı tırmalar,
Olgun nar meraktan çatlar dedimdi...
Bakmak yetse kedi kasap olurdu;
Bal sözünden ağız murat alırdı;
Laf torbaya girse miras kalırdı,
Düt demeye dudak arar dedimdi...
Aç insana davul çalsan duyamaz,
Üç adımda beşe kadar sayamaz;
Kırk hârami bir çıplağı soyamaz,
Ummadığın taş baş yarar dedimdi! ..
Göz deryâdır şimdi seyir bedava;
Kim kime, dum duma toz duman hava,
Eyyam adamıyla gidilmez ava,
Tüfeği de çifte patlar dedimdi...
Ağaran baş, yaşlı gözden saklanmaz;
El yayıyla ev danası oklanmaz;
Bin yıkasan kara kömür aklanmaz,
Elmasa kahrından yanar dedimdi...
Adımını denk at, potin sıkmasın!
Âhını şişirme göğe çıkmasın!
Ağzın aya, gözün çaya bakmasın,
Başına da kuzgun konar dedimdi! ..
Geçe geçe bir gün candan geçersin,
Vidin kalesinde mazgal seçersin,
Patlıcan cenginde şehit düşersin,
Hüsranında suyun kaynar dedimdi! ..
Bilge’nin dostlardan sıtkı sıyrılmaz;
Etle tırnak çatlı parmak ayrılmaz;
Soğuk yüzlülerin beli doğrulmaz,
Sevene her mevsim bahar dedimdi...
YUSUF BİLGE
Yüz yıl öncesinin İstanbul Türkçesi'ndeki bazı deyim ve atasözlerini günümüze taşımak gayesiyle kaleme alınmıştır. Sürçü lisan eylediysek af ola.
Yusuf BilgeKayıt Tarihi : 5.1.2009 18:01:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!