“Eğer birileri varsa hayatınızda ağlamak bile anlamlıdır; yalnızken atılan kahkahalarda kimsesiz bir çocuğun acımtrak çığlıkları saklıdır.”
Hasibe Gezgin
Ben ışıksızım. Yang gecem gündüzüm bir. Renkler yok, şekiller yok, ışık yok… Aynalar mı? Onlara büsbütün yabancıyım. Göremiyorum sevdiklerimi; yüzüm ellerim… kim bilir ben neye benziyorum, bilemiyorum. Evet, her gün uçurum kokan bir karanlığa açıyorum gözlerimi. Ama umuda boyalı şarkılarım var benim, hem de masmavi. Sevdiklerimi öyle anlamlandırıyorum ki yüreğimde. Annem fedakarlık kokuyor, babam özveri, abim yaşama sevinci… İçimde çiçekler açıyor kucaklayınca onlar yüreğimi.
Ben 13 temmuz 1984 yılında Balıkesir’de yaşamın ellerini sıktım. İlköğrenimimi İzmir “Aşık Veysel görme engelliler” okulunda tamamladım. O okul bana çok şey kattı. Hayata dokunmayı, sevgiyi solumayı, güneşi yudumlamayı, umudu umt etmeyi orada öğrendim. Sonra Balıkesir “Anan Menderes” lisesi… Bana inanan, tüm imkânlarıyla yanımda duran bir yığın aydınlık yürek… Çok sancılı bir süreçten sonra üniversite yaşamım başladı. Birincilikle biten lise öğrenimimi Balıkesir “Necati bey eğitim fakültesi” Türkçe öğretmenliği bölümünde devam ettiriyorum. Düşlerimi avuçlamanın saadetiyle, şiire aşık yüreğimle, aydınlığa yürüyüşüm sürüyor. Henüz serüvenin en başındayım. Yarınlar düşlüyorum berrak, apaydınlık! Başucumdaki yüreklerin varlığıyla, tünelin ucundaki ışığa erişip, kanayan yaralarımı sarmak için şairce nefes almaya çabalıyorum. Üşüyen yüreğimi türkülerin gözlerinde avutuyorum.
Hayat âdil değil evet; ama benim yüreğimde öylesine dev bir inanç var ki… Değer yargılarımı çöpe atmadan, sevgilerime sanallık, yapaylık bulaştırmadan, gülen gözlerimi rafa kaldırmadan yol alıyorum. Heybemde güneş rengi sesler, yaşanmış anlar ve taze baharlar var. Ellerim yaz kokuyor, umut kokuyor. Alnımda bir tutam ışık… Ne yapsam, nereye gitsem… benim umuda boyalı şarkılarım var. Bir de tüm karanlıkları yırtacak, uçurumları eritcek masmavi yüreğim… Hayat yaşama dokunmaktan, sevgyi koklamaktan, güneşi yudumlamaktan başka nedir ki? Ve dostlar… ağrıyan yanlarımızı tedavi etmekten, üşüyen yüreklerimizi ısıtmaktan başka ne işe yarar ki?
Bugün ben varsam, dimdik ayaktanysam bunu önce aileme, (annem, babam ve abim) sonra eşsiz meleklerime, değerli öğretmenlerime, dostlarıma, (ki bunların sayısı oldukça azdır.) borçluyum. İyiki var onlar. Onlar olmasaydı, ben, ben olamazdım. Ellerimin ne işe yaradığını bilmezdim. Şairce nefes almayı öğrenemezdim. Ne mutlu bana ki! Yüreğimi kuşatan, gözyaşlarımı, kahkahalarımı bölüşen dostlarım, ailem, akrabalarım var.
Dedimya hayatımda onlar olduğu için ağlamak böyle anlamlı; gülmek böylesie içten ve kaygısız…
Ben şiire aşığım. Diyebilirim ki, şiir olmadan, mısralara dokunamadan, sözcüklerin gülen gözleri olmadan yapamam; yaşayamam. Onlar alıyor yüreğimdeki kiri, pası, tortuyu. Onlar tutuyor ellerimden, ışığa taşıyorlar beni. Onlar sayesinde dayanıyorum tüm asiliğine hayatın, zorba gecelerde onlarla bölüşüyorum sancılı yalnızlığımı. Onlara döküyorum kalbimi, varlığımı. Onların dizlerine koyup başımı, umudu umt ediyorum günlerce, gecelerce. Şiir benim yaşama simidim.
Henüz denizde bir damla gibiyim; ama deniz olmak tüm hedefim. Yazdıklarımı beğeniyor muyum? Hayır. Ama bu yolda attığım adımları önemsiyorum. Hepsi bu… “Her insanın hayatta bir öyküsü vardır.” Demiş şair. Benimki de böyle işte. Bir parça kırık, bir parça ışığa hasret; ama asilce ve dimdik yaşıyorum. Yaşadıkça kendimi yaşattıkça, umulmadık masmavi günlere kurdukça saati, inadına çoğalıyor içimdeçoşku, gün be gün yaşama sevinciyle doluyor çocuk yüreğim. Her şeye rağmen bu hayat bana sunulmuş bir armağandan başka ne Ki?
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!