Birden hiddetli bakışlara yakalanırsınız. Ne olduğunu anlamaya çalışıp kendi kendinize düşünürsünüz. ''Allah Allah ne oldu şimdi? Yoksa fark etmeden ''Bir şey mi yaptım'' dersiniz. Ortada hiç bir şey yoktur. ''Neyse'' deyip geçiştirirsiniz.
Siz geçiştirseniz ne olacak sanki. Bu defada iğneleyici sözleriyle sizi rahatsız etmeye başlar. Sözlerin sahibinin yüzüne dikkatli dikkatli baktığınızda; yüzündeki ifade adeta içindekini kusmaktadır. Beğenilme özelliğiniz ona öyle dert olmuştur ki, elinden gelse bir kaşık suda boğup atacak sizi.
Bulaşmamak için ortamdan uzaklaşmanız da nafiledir. Bir şekilde sizi yine bulup sataşmak için fırsat bekler. İlla hırsını çıkarıp tatmin edecek kendini. Bu arada bol bol kendinden bahseder. Şurayı gezmiş, burayı gezmiş, şurada yaşıyor, şu kadar parası vardır vs. Siz gülümser geçersiniz. Eziklemek için yaptığı bunca mücadele başarısız olunca daha da bir çıldırır. Hareketleri sinir küpüne binmiştir.
Plan C'ye geçip açıkta bir yaranız varsa konmak için an kollar. Ve derken en hassas olduğunuz yeri bulup yeniden kanatır yaranızı. Canınız öyle yanar ki karşılık verirsiniz. Verdiğiniz karşılık filan umurunda değildir. Çünkü sizi isteği gibi üzüp hırsını çıkarmıştır. Yetinmiş midir? Tabii ki hayır. Sizin beğenilme özelliğinize hırslandıkça bu tarz hareketlerine devam eder. Sadece size mi? Kimi gözüne kestirirse artık. Çünkü bu özelik onun fıtratında vardır. Yüreğini bu huyuyla edindikleriyle beslemektedir. Sizin kalp güzelliğiniz filan onun umurunda değildir. Ne yazık ki bu tarz insanlarla her an her yerde karşılaşma ihtimaliniz hep vardır.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...