Hasbihal son.. taş kalpli yar (deneme)

Hacı Ali Aydın
80

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Hasbihal son.. taş kalpli yar (deneme)

Hasbihal son.. taş kalpli yar

Hüzünlerimi salıyorum yar/dan – yarsızlıktan... Çünkü o dipsiz uçurum, o dipsiz karanlık sen... Hıçkırıklarım olanca gücüyle sessiz kalmaya direnirken, kulakları sağır edercesine yankılanan deniz sessizliği sus kalmalarıma eşlik etmekte... Sen seni kaybetmenin acısını nereden bileceksin... Sen seni kaybettinmi hiç... sensiz kaldın mı, bir başına çaresiz... sensizliğinle demlenirken ben şimdi bir uçurumun kenarındayım. Sebebim sen...

Gözlerim boşluğa takılmışken, her an belli belirsiz silüetin dikilmekte... yaşatamadığın onca şeyler geçmekte gözlerimden... film şeridi gibi... sevinçler, ayrılıklar, hüzün ve gülüşmelerimiz... hepsi içiçe... karmakarışık, bir o kadar da kopuk anılar...

Kulaklarına fısıldayamadıklarımı uçurumlara haykırıyorum.... kendimce iç çekip arabesk naralar atıyorum...

Sana dair biriktirdiğim hayat, düşlerimden süzülmekte ve kayıp gitmekte zamana... kevser tadında dudaklarından ve kına kokulu ellerinden çalmakta biriktirdiklerimi... Saçlarımı okşayan seslerin yankılanmakta meltem rüzgarlarında... Eskimeye yüz tutuyor teninde tenim, gözlerinde gözlerim...

ve ben şimdi anlıyorum alem-i ervahta aldığımı bu hayatta kaybediyorum...

Kime sğınıyorsam hep seni yitiriyorum... İkra diye başlayan o ilahi fermanın ne olursa olsun sev diyen yönünü unutuyorum... ve sonunda hem kızan hem kırılan ben oluyorum... anlayacağın hep kaybeden, ben...

Seni tanıdığım ekimin artığı olan o kasım gününde, hayallerime takılı kalan gülben silüeti, aşkın kutsallığına ilahi buyruk gibi beni hapsederken, aslında onu kaybettin diye haykırıyormuş yüreğime... ruhuma öyle bir perçinliyorsunki kaybetmenin seni sevmek olduğunu... yolları çıkmaz sokak olan bu kentin her kaldırımında, gözlerimin gazetelere her takılışında, sarıyerde balık lokantasında, üsküdar sahilinde, ve albatrosta...

Yani anlayacağın her yerde aşkımın savruk rüyasından kırıntılar bırakıyorum hayallerime... o hayalerimki oyle çocuksu, öyle hesapsız, öyle masum... birlikte çocuklaşmak, birlikte koşmak, birlikte ıslanmak... kendinle konuşur gibi konuşmak, kendine susmak gibi sus kalmak... ve şimdi anlıyorum hepsi seni kaybetmekmiş, alnıma yazılan kader denilen şey... hayatın ne başlangıcını, ne akışını nede sonunu değiştiremediğimiz bu mezarda bana biçilen rol, inanmak istemesemde hep ama hep seni yitirmekmiş ey sevgili... hayat seni kendinde kaybetmekmiş aslında...

Yaşamın içinde yaşayan ölüden farksızım artık... Kalbi var olan ama bitkisel hayata girmiş bir beden... Acılarım sızılarına meydan okumakta direnmekte... bencil ve dugusuz yanların kanatmakta taşlaşmış bedenimi... Üşümekte düşlerim ve ben hala beklemekteyim taş kalbinden bir dokunuş... Taş kesilen kalbin öyle bir dokunsunki taşlaşan bedenime, çakmak gibi alev sarsın her yanımı.... Sen umursamaz durdukça ben korkularıma taşlaşmaktayım... ve unufak olmaya yüz tutmakta bedenim. Ben eridikçe taş düşürmekte gözlerim ve gözlerimden düşenleri biriktirmekteyim...

Biriktirdiğim taşları atıyorum yar/dan... yaralarımla beraber... kalbine kalbine fırlatıyorum onları... Belki kalbini parçalarım diye atıyorum,.. suçsa suç, hataysa hata... cezası neyse çekerim... isteyerek ve bilerek fırlatıyorum...

Kör kalbe kurşun diye diye...

Hani derdin ya aşk taşı bile parçalar diye...

Aşkımla parçalayamadığım kalbini, aşkla attığım taşlar parçalar deyip atıyorum...

Her attığım taşı bismillah diyerek atarken, düştüğü yerden illallah sesleri yükselmekte hıçkırıklarıyla birlikte...

Ve bıkıp usanmadan taşlıyorum kalbini, ruhum taşlanana kadar... ta ki kalbim taş olana kadar...

H.Ali Aydın
15.11 2008

Hacı Ali Aydın
Kayıt Tarihi : 15.11.2008 13:45:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Hacı Ali Aydın