Suyun dibi görünüyordu.
Balıklar yüzüyordu.
Söğüt gölgesine saklanmış yaşlı bir kaplumbağa;
Köşe kapmaca oynayan kurbağaları süzüyordu.
Yılan,kesinlikle ortalıkta yoktu.
Kendi halinde bir çocuktum.
Her gün dere kenarında kitap okuyordum.
Kendimi güvende sanıyordum!
Ne yüzen balıkların oltayla anlaştığından haberim vardı.
Ne de güneşlenen kurbağaların yılana çalıştığından!
Hayallerimin bâri,
Beni kurban seçtiğini;
Anlamalıydım göz yaşlarımı roman sayfalarıyla silmesinden.
Anlamalıydım her yenilgiyi benden bilmesinden.
Ey hikâyelerimi kızılcık sopasıyla tokuyan hayallerim.
Ey derdimi sezen.
Yüzlerimde gezinen.
Bir kez olsun ne çıkacak,diye sordum mu?
Kime çıkacak, diye sordum mu?
Ey gözlerimde yürüyen.
Sırım kalmadı Allah'ım.
Sora sora,çorap söküğü gibi söktüler.
Kör düğümlerle sakladığım özümü;
Yora yora,köpeğin önüne döktüler.
Hep beraber değildi cahiller.
Teker teker geldiler.
Zor kullanmadan,
Oyun bile yapmadan;
Beni kolayca yendiler!
Sana ne lan,benim Ezan-ı Muhammedi;
Ayakta dinlemem, oturarak dinlemem?
Sana mı düştü, Mevlid-i Şerif-i;
Somurtarak dinlemem, bülbül gibi inlemem?
Gündüzü şikâyet etmedim.
Beyazı hiç kirletmedim.
Ser verdim karanlığa,
Sır vermedim.
Adam gibi durdum.
Ağladığını görmedik,demişler.
Hele üzüldüğünü,
Eğilip büzüldüğünü:
Asla!
Allah'ım,nasıl sağladın bunu? !
Ne zaman başıma bir bela gelse..
Beterin beteri vardır, dedim, şükrettim.
Kimseye küfretmedim.
Böyle giderim zannettim.
Sen misin alttan alan.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!