Gitme
Dostluk bedelini canımla öderim
Beni bu yaban dertlere bırakıp gitme
Varlığın bahar gibi gelir gönlüme
Yokluğunu sel gibi ruhuma salıp gitme
Sanatın Kenarından
Sanat yaratıcı tarafından ”bedene üflenen ruh”un özüne duyduğu hasretin çabası, arayışıdır. Bu arayışın “neylerse güzel eyler” olan mutlak güzelliğin sebeplerdeki hallerinin keşfi de sanat eseridir.
Bir sanatçı eserini ortaya çıkarabilmesi için kendisine ilham gereklidir. İlham insanın özüne doğan duygu ve düşüncedir. Bir esin halidir. Kişiye özel ama kendi elinde olmayan bir durumdur. İlham, kuralsız, özgür, kendinden başka bir varlığa tahammülü olmayan bir misafirdir. Öyle bir misafir ki geldiğinde kendi evine gelmiş gibi gelir. Kimseye hoşgörüsü yoktur. Kıskançtır. Kıskançlığı sanatçıyı etkisi altına alır. Onu dışarıdan görüldüğü kadarıyla bireyci, bencil bir tip olarak biçimleyebilir. Bu etki altındaki sanatçı görünüşü, yanlış anlaşılmalara neden olabilir. Oysa narin kalpli sanatçının özü bencil değildir. Öyle olsa eşyanın ve canlının doğasını hissedemez, onunla empati kuramaz. Dolayısıyla ilhamın ruha giriş yaptığı kapıları, pencereleri kapatmış olur. İlhamla irtibat kesilince de örneğin şair, şiir yazamaz. O zaman sanatçı tevazu sahibi olmak zorundadır. Yoksa tevazu sahibi olmayan sanatçıya ilham nasıl gelsin?
İlham ruha gelir. Ruh bedenin özüdür ve duygularla donatılmıştır. Duygular iç dünyamızdaki her türlü empatinin şekline bürünebilen görülen ve görülmeyen olay ve nesnelerin ruhta oluşan iz düşümleridir. Ruhumuzda oluşan manevi iklimlerdir. Ruh tepkisini duygularla ortaya koyar. (Nefsi oluşturan içgüdülerle duyguları karıştırmamalıyız) Ancak ruhun etkilenişi her zaman maddi sebeplere dayanmayabilir. Onun sonsuz boyutlarında olan ve maddi sebeplere dayanmayan dinamiklerin etkisinde kalabilir. Yani gözsüz gördüğümüz rüya gibi, sebepsiz ilhamları da konuk edebiliriz.
Bu hal bazen tanımlanabilir. Bazen de tanımlanamaz. Çünkü gelen ilham öyle güçlü öyle büyük bir âlemden gelir ki sanatçı onu dışa vuramayabilir. Bazen kendi kapasitesini aşan bir durumla karşı karşıyadır. “Zira bu terazi bu kadar sikleti çekemez”durumu hasıl olur.
Ölüler
Dünya için bir can
Bir can için dünya
Sen uzağımın en yakını,
Aşk, kuru ırmağında aktığı gibi
Cisimsiz aynada hayali kovala
SAVRULUŞ
Zamanın ipinden boşalan bir topaçtır dünya
Savruldukça uçtuğunu zannedenler
Mevsimden mevsime bir sarkaçta sallanıp durur
Ey gözü gökte olan sürüngenler
Eşyanın yer çekimi sizi
Senin Adın Geldi
Senin adın geldi
Müjdeler ümitler dolusu
Senin adın geldi
Çiçekler petekler dolusu
Senin adın geldi sılaya
Papirüsle kobrayla
Karunla buğdayla
Ruhla taşı yoğuran
Henüz yer bakirken
Altından merdiven kuran
Şeyh Nazım Kıbrısi
Toprağa inen bahar gibi
Kıbrisi’nin sözleri
Sılaya açılan Akdeniz’dir gözleri
Çukurlardan devşirirken yıldızları
Çölde çiçeğe su olurdu
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!